Çocuğumun Ne Kadar Oyuncağa İhtiyacı Var?
Oyun oynamanın ve oyuncakların çocuk gelişimine katkılarını artık hepimiz çok iyi biliyoruz. İnce motor, kaba motor, el-göz koordinasyon, yönerge takip, dil gelişim becerileri gibi saymakla bitmez birçok alanın gelişimi için oyunun en iyi yöntem olduğu bir gerçek.
Bazen kendi çocukluğumuzda sahip olamadığımız şeylerin acısını çıkarmak istercesine, bazen çocuğumuzla yeterince vakit geçiremediğimiz zamanlarda taşıdığımız vicdani yükle, bazen akranlarından geri kalacağı düşüncesiyle, bazen ise ürün yelpazesinin genişliğinin verdiği karşı konulmaz satın alma dürtüsü ile çocuklarımıza ilgi ve yetenek alanlarının ötesinde oyuncak satın alabiliyoruz.
Oyuncakçıya girdiğinde oyuncak istemediğini söyleyen çocukların yüzdesi sanıyorum epey azdır. O rengarenk dünyanın büyüsüne çoğu zaman biz yetişkinler bile karşı koyamazken onların karşı koymasını beklemek tabii ki gerçek dışı bir düşünce.
Oyuncaklar kadar can sıkıntısının da çocukların yaratıcılığını geliştirdiğini atlamamak gerekiyor. Canı sıkılan çocuk düşünür, üretir, keşfeder. Kendi kendini oyalamayı dener. Baktı olmuyor anne-babaya salça olur ama dener.
Bu satın alma dürtüsünü kontrol edebilmek için en azından ürün yelpazesini kontrol altında tutabiliriz. Örneğin resim yapacak bir çocuğa keçeli veya kuru kalemler, pastel ya da sulu boyalar vermek yerine bir tek çeşit ve sınırlı sayıda boya vermek gibi. Bahçede enerjisini atıp oynamasını istediğimiz zamanlarda paten, scooter, bisiklet, akülü araba gibi envai çeşit oyuncağı rotasyon yaparak çocuğa dönüşümlü sunmak gibi. (Yağmurlu ve soğuk aylarda patenlerin dolaba kaldırılması veya bisikletin sadece sıcak havalarda çıkarılması vs.)
En güzel peluş oyuncak en büyük olandır. En güzel araba en hızlı gidendir. En güzel tablet en yeni modeldir. Bu “enlere” hiçbir zaman yetişemeyeceğimizi düşünürsek bazen mola verip düşünmek bize bu konuda yardımcı olabilir.
Uzman Klinik Psikolog Aycan KANTOĞLU
Bazen kendi çocukluğumuzda sahip olamadığımız şeylerin acısını çıkarmak istercesine, bazen çocuğumuzla yeterince vakit geçiremediğimiz zamanlarda taşıdığımız vicdani yükle, bazen akranlarından geri kalacağı düşüncesiyle, bazen ise ürün yelpazesinin genişliğinin verdiği karşı konulmaz satın alma dürtüsü ile çocuklarımıza ilgi ve yetenek alanlarının ötesinde oyuncak satın alabiliyoruz.
Oyuncakçıya girdiğinde oyuncak istemediğini söyleyen çocukların yüzdesi sanıyorum epey azdır. O rengarenk dünyanın büyüsüne çoğu zaman biz yetişkinler bile karşı koyamazken onların karşı koymasını beklemek tabii ki gerçek dışı bir düşünce.
Oyuncaklar kadar can sıkıntısının da çocukların yaratıcılığını geliştirdiğini atlamamak gerekiyor. Canı sıkılan çocuk düşünür, üretir, keşfeder. Kendi kendini oyalamayı dener. Baktı olmuyor anne-babaya salça olur ama dener.
Bu satın alma dürtüsünü kontrol edebilmek için en azından ürün yelpazesini kontrol altında tutabiliriz. Örneğin resim yapacak bir çocuğa keçeli veya kuru kalemler, pastel ya da sulu boyalar vermek yerine bir tek çeşit ve sınırlı sayıda boya vermek gibi. Bahçede enerjisini atıp oynamasını istediğimiz zamanlarda paten, scooter, bisiklet, akülü araba gibi envai çeşit oyuncağı rotasyon yaparak çocuğa dönüşümlü sunmak gibi. (Yağmurlu ve soğuk aylarda patenlerin dolaba kaldırılması veya bisikletin sadece sıcak havalarda çıkarılması vs.)
En güzel peluş oyuncak en büyük olandır. En güzel araba en hızlı gidendir. En güzel tablet en yeni modeldir. Bu “enlere” hiçbir zaman yetişemeyeceğimizi düşünürsek bazen mola verip düşünmek bize bu konuda yardımcı olabilir.
Uzman Klinik Psikolog Aycan KANTOĞLU
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.