2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kadın Bireylerde Ortoreksiya Nervozanın İncelenmesi
YAZI #3236 © Yazan Psk.Büşra ARSLAN | Yayın Ocak 2017
Ortoreksiya Nevroza
Ortoreksiya nervoza bir yeme bozukluğu olup henüz tanı kriterleri belirlenmemiş ve bu sebeple yeme bozuklukları kategorisinde sınıflandırılmamış diğer bozukluklar arasında yer almaktadır.
Kültürler, alışkanlıklar, günlük yaşantı biçimimiz ve yeme alışkanlıklarımız sürekli olarak değişim içerisindedir. Bu değişim şimdiye kadar fark edilmeyen veya dikkate alınmayan bazı davranışların patolojik olup olmadığı ya da var olan patolojilerden hangisine yakın olabileceğine dair birçok araştırma ve tartışmalara zemin hazırlamaktadır (Arasoğlu ve diğerleri, 2008).
Ortoreksiya nervoza, sağlıklı beslenme takıntısı olarak tanımlanan yeme bozukluğu olup, kişinin yaşantısına müdahale eden doğal ürünler tüketme takıntısıdır. İlk kez Dr. Steven Bratman tarafından 1997 yılında tanımlanan ortoreksiya, Yunanca “orthos” (doğru, uygun) ve “orexia” (iştah) kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır(Mathieu2005).Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireyler gibi vakitlerinin çoğunu yeme kurallarını belirlemeyle ilgili aşırı uğraşlarla harcamakta ve bu yüzden zamanla sosyal ilişkilerine vakit ayıramadığı için kişi zarar görmektedir.
‘Doğru beslenme’ anlamıyla başlangıçta ma¬sum gözükse de, insanının bireysel ve sosyal yaşantısını sınırlandırıp, ruh ve beden sağlığını tehdit ederek bireyleri ölüme kadar götürebile¬cek sonuçları düşünüldüğünde, ortoreksiyanın ciddiye alınması gereken bir durum olduğu söy¬lenebilir (Karagöz, 2013).


Ortoreksiya Nervozanın Bireyler Üzerindeki Etkisi
Ortoreksiya nervozada; kişi, her yediği yemeği abartılı bir şekilde kontrol eder, ürünlerin ambalajlarını saatlerce titizlikle inceler, o ürünün içinde kanserojen madde, hormon, boya, katkı maddesi olup olmadığı abartılı bir şekilde dikkat etmektedir.
Yemek konusunda sabit fikirlidirler ve yedikleri besinde 1 mg katkı maddesi olma ihtimali kişilerde aşırı derecede kaygı yaratmaktadır. Bu yüzden pek çok besini çiğ olarak yerler ve sağlıklı yeme takıntısı hayatlarına o kadar çok etki etmektedir ki; pek çok ürünü tüketmekten vazgeçmektedirler(Gezer ve Kabaran,2013). Kişiler birçok ürün tüketilmediği için tıpkı anoreksiya nervozada olduğu gibi kilo kaybı yaşanmaktadır.“Beslenme konusunda aşırı takıntılı olmak” diye adlandırılan ortoreksiya uzun bir davranış biçimi sonucunda oluşmaktadır.
Ortoreksiya Nervozanın Risk Etmenleri
Yeme davranışı bozuklukları, günümüzde çok yaygınlaşan ve özellikle genç kızlarda daha sık görülen psikiyatrik bir hastalıktır (Aksoy ve diğerleri, 2015). Genellikle orta sosyoekonomik düzeyde ve çekiciliğin zayıflıkla bağlantılı olduğu kabul edilen endüstrileşmiş toplumlarda görülmekle birlikte artık Batı’nın “ideal kadın” figürü ile tanışık tüm kültürlerde ortaya çıktığı ve yaygınlık oranının hızla arttığı bilinmektedir.
Beden Algısı
Çocukluğun ilk dönemlerinden itibaren farkına varılan beden, fiziksel ve bilişsel gelişimi etkilediği gibi ruhsal gelişimini de etkilemekte ve bunlardan etkilenmektedir. Kişi, bazı dönemlerde ve bazı nedenlerle bedeninden hoşnutsuzluk duyabilmektedir. Bu durum da kişiyi katı kurallı diyetlere sürükleyebilmektedir. Bazı kadınların modern hayatın eşik altı mesajlarla ve sosyal taleplerle başa çıkamayıp, çatışma yaşadıkları ve bedensel uğraşlara yönelerek diyet yaptıkları varsayılmaktadır.
Diyet yapılmasının tek nedeni kişilerin bedeninden hoşnutsuz olması değildir. Bunlar, aşırı kilolu olmaları nedeniyle sağlığını geri kazanmaya çalışmaları, beden imajlarını kontrol altında tutmaları ve çekiciliğin zayıflık olduğunun düşünen bireylerin de diyet yaptıkları görülmektedir. Bireylerin yapmış oldukları sıkı diyetler sonucunda dikkat ettikleri yeme alışkanlıkları, doğal beslenme alışkanlığına dönüşmesi sonucunda da ortoreksiya nervozaya yol açmaktadır.
Ortoreksiya nervozada diğer yeme bozukluklarında olduğu gibi kadınlarda daha sık görülmektedir. Kadınlar, erkeklere göre kilolarından ve vücut ölçülerinden daha hoşnutsuzdurlar. Kadınlar zayıf, erkekler kilolu olmayı daha çok istemektedirler. Sonuç itibariyle, kadınların beden algıları erkeklere göre daha olumsuz olmaktadır (Dökmen, 2009).
Medya Etkisi
Kadınların bedenlerinden daha az hoşnut olmalarına bir açıklama nesneleştirilmiş beden bilinci kuramından (objectifi ed body consciousness theory) gelmektedir (McKinley, 2006a; 2006b). Aileden, medyadan ve toplumun her kesiminden gelen etkiler, kadının bedeninin nesneleştirilmesine yol açmaktadır.
Kadının kendi özelliklerinden ziyade dış görünüşü, beden biçimi, kilosu önemli hale getirilmektedir. Kadınlar da bu görüşü benimsemekte, çekicilik ve zayıf görünümle ilgili sosyokültürel beklentileri kabul etmektedirler.
Bu gibi durumlar da kadınların bedenlerinden hoşlanmamalarına ve utanmalarına, depresif duygudurumları yaşamalarına, düşük benlik algısına, sosyal etkinliklere katılmaktan çekinmelerine yol açmaktadır (Dökmen,2009).
Meslek Etkisi
Kişilerin zayıf bir beden algılarının oluşması, icra ettikleri mesleklerden de kaynaklanmaktadır. Örneğin; dansçılar, mankenler, balerinler ve sporcular da fiziki görünüm açısından zayıf olmaları gerekmekte ve sürekli olarak yeme düzenlerini kontrol etmelerine ve katı diyet uygulamaları yapmalarına sebep olabilmektedir. Bireylerin uyguladıkları bu katı kurallar zamanla yiyecekler üzerinde daha çok kontrol sahibi olmalarına neden olmakta ve ortoreksiya nervoza olma ihtimalini arttırmaktadır.
Oedipus Etkisi
Cinsiyet faktörünün oluşmasında oedipus kompleksi de bir diğer etkeni oluşturmaktadır. Oedipus kompleksi; Freud’a göre 3-5 yaş arasında gerçekleşen olaylar örüntüsüdür. Çocuk bu dönemde karşı cinsten ebeveyne karşı cinsel bir arzu duyar ve bunun sonucunda aynı cinsten ebeveyninden tehdit olabileceğini düşünüp büyük bir kaygı yaşamaktadır. Bu kaygıyı önlemenin yolu ise aynı cinsten olan ebeveyni ile özdeşim kurmaktadır. Özdeşim kurması sayesinde ise aynı cinsten olan ebeveynin niteliklerini ve fikirlerini benimsemekte yani ona benzemeye çalışmaktadır.
Bu durumda kız çocuğunun annesi ile yaptığı rekabet, babasının sevgisini kazanma ihtiyacı kız çocuğunun eğer anne ideal bir kadınsa onun beden imajına sahip olmaya, değilse de anneden daha iyi bir imaja sahip olmaya itmektedir. Böylece kız çocukları sürekli olarak anne ile rekabet halinde olması ve beden imajı üzerinde çokça takıntılara sebep olup gerek diyet gerekse yeme alışkanlıkları sürekli olarak kontrol altında tutmaya çalışarak bir yeme bozukluğu riski geliştirmesine neden olmaktadır.
Sonuç ve Tartışma
Üniversite öğrencilerinde yapılan araştırmada kız öğrencilerin ortoreksik olma olasılıklarının erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Ortoreksiya nevroza ölçeğinin güvenirlik çalışmasında da kız ve erkekler arasında anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur.
Sonuç olarak ortoreksiya nevroza henüz literatüre girmemiş bile olsa gelecekte yeme bozuklukları arasına girebileceği gözlenmektedir. Bu tür yeme bozukluğu yeni bir kavram olduğundan dolayı da sorunu en etkin şekilde azaltacak veya ortadan kaldıracak etkin tedavi yöntemleri geliştirilmelidir. Fakat literatürde ortoreksiya konusunda yeterli düzeyde bir araştırma mevcut değildir. Bu konu hakkında daha fazla araştırma yapılıp daha somut verilere ulaşılmalıdır.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Büşra ARSLAN'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Kadın Bireylerde Ortoreksiya Nervozanın İncelenmesi' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:53
Top