2007'den Bugüne 92,325 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet
MAKALE #8337 © Yazan Psk.Dilara KAZANCI | Yayın Şubat 2012 | 10,410 Okuyucu
Türkçeye Arapçadan giren şiddet; Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde; bir hareketin, bir gücün derecesi, sertlik olarak tanımlanmaktadır. Mecazi anlamda şiddet ise duygu veya davranış için aşırılık; karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma şeklinde tarif edilmektedir.

Şiddete başvurmak; kaba kuvvet kullanmak, Şiddet göstermek; kaba, sert davranmak, Şiddet olayı ise çevreyi sindirmek için yaratılan olay veya girişilen hareket olarak ifadelendirilmektedir (Halıcı, 2007).


Lâtince de violentia “şiddet”, “sert”, “acımasız kişilik”, “güç”anlamında, violare fiili ise “şiddet kullanarak davranmak, değer bilmemek, kurallara karşı gelmek” anlamında kullanılmaktadır ( Er, 2006).


Fransızca da violence ‘şiddet’ bir kişiye güç veya baskı uygulayarak; istediği bir şey yapmak ya da yaptırmak şeklinde tanımlanmaktadır. Burada şiddet uygulama eylemleri, zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme, işkence, vurma ve yaralama olarak yer almaktadır (Kocacık, 2003).


Dünya Saglık Örgütü’ne göre şiddet; yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, gelişimde bozukluk veya mahrumiyete yol açan veya yol açma olasılığı yüksek olan, kişinin kendisine, bir başkasına, bir gruba veya bir topluma yönelik olarak fiziksel kuvvetin veya gücün kasıtlı kullanılması veya tehdididir.


Hem şiddet eylemlerini, hem de şiddet durumlarını açıklayan Mıchaud’un

kapsamlı tanımına göre ise şiddet: bir karşılıklı ilişkiler ortamında taraflardan biri veya bir kaçı doğrudan veya dolaylı, toplu veya dağınık olarak, diğerlerinin bir veya
birkaçının bedensel bütünlüğüne veya törel (ahlaki, moral, manevi) bütünlüğüne,
mallarına veya simgesel ve sembolik kültürel değerlerine, oranı ne olursa olsun zarar
verecek şekilde davranılmasıdır’. ( Çiftçi, 2007).

“Şiddet; bir bireye zarar vermeye ya da onu yıkmaya yönelik, dolaylı ya da dolaysız bir eylem olarak kütlesel ya da dağılımsaldır; bu bireyin ruhsal bütünlüğüne olabildiği gibi, o güne dek edindiği soyut-somut değerlerine ve simgesel katılımlarına olabilir. Kavramsal içeriği gereği, en az (biri şiddeti uygulayan, diğeri bu şiddetin hedefi olan) iki eyleyen içeren bu olgu için birbirini tanımlayan iki tanım önerilebilir: ‘Bir kişinin, diğerinin rıza ve arzusu dışında zor kullanarak onu kendi iradesine tabî kılması’ ve ‘Bir kişinin, bir başkasına zarar vermek veya onu yaralamak kastıyla yaptığı davranış’.


Fiziksel zararları kapsayan ‘şiddet’ kavramı aynı zamanda küçültücü, gülünç durumadüşürücü, ‘ruhsal açıdan’ zedeleyici örtük ve dolaylı eylemleri deiçermektedir. Bu durumda şiddet, kötülük, korku, baskı, taciz, eziyet gibi birçok geniş ve dar kapsamlı sözcükle sınıflandırılabilir (Er , 2006)


Bazı yazarlar şiddetin insanın doğasında var olan “içgüdüsel bir özellik” olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak bu görüş, şiddetin kökeni konusunda çevreci ve davranışçı yaklaşımlar getiren bilim adamları tarafından reddedilmiştir .

İnsan davranışlarını, insanın doğasından yola çıkarak açıklayan içgüdü kuramcıları saldırganlığı da içgüdülere göre açıklamakta, insanın doğadaki diğer canlılar gibi saldırgan davranışlarda bulunmaya eğilimli bir saldırganlık içgüdüsüyle doğduğunu ileri sürmektedir.

Şiddet ve saldırganlığın içgüdüsel olduğu kuramı, evrim teorisinin temel dayanaklarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Canlılar arasındaki ilişkiyi bir ölüm kalım savaşı olarak nitelendiren Darwin şiddetin insanın insanla ilişkisinden daha önce, diğer canlı türlerinde ve insanın doğa ilişkisinde de görüldüğüne dikkat çekerek , doğadaki şiddetin kaynağını “doğal ayıklanma/ seleksiyon mekanizması” ile açıklamaya çalışmıştır.


Evrim teorisinin temel dayanaklarından biri olan bu iddiaya göre, bulundukları coğrafi konumun doğal şartlarına uygun yapıda ve güce sahip canlılar hayatlarını ve nesillerini sürdürebilmişlerdir. Uygun olmayan ve daha güçsüz olanlar ise yok olmuşlardır. Şu halde saldırganlık ve şiddet canlıların ortak kökenli bir dürtüsü yani içgüdüsüdür ve bu içgüdü insana “insan-öncesi” atalarından kalıtımsal olarak geçmiştir ( Uçar, 2007).


Şiddetten dolayı ortaya çıkan insan kayıpları ve maddi kayıplar her dönemde insanların çok fazla canını yakmıştır. Ancak günümüzde şiddet meydana getirme olanakları, şiddet yaratma kapasitesi diğer dönemler ile karşılaştırılamayacak derecede artış göstermiştir.


Bunun sonucunda da dünya üzerinde yaşanmakta olan şiddet günden güne

artmaktadır. 20. yüzyıl, yoğun şiddet içeren vakalarla karşı karşıya kalınmış olan bir yüzyıl olarak tanımlanabilir. Fakat bu, şiddetin artması olarak değil, insanoğlunun geçmişten günümüze uyguladığı şiddetin teknolojik olanaklar sayesinde etkinleşmesi olarak yorumlanabilir. Bunun bir dışavurumu olarak, tarihteki birçok dönüm noktası, dönemin koşullarına göre aşırı yoğun ve etkin şiddet içeren olaylarla (Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları, 11 Eylül saldırıları vb.) bağlantılandırılmıştır.

I. Dünya Savaşı’nda yaklaşık on milyon insan ölmüş milyonlarca insan yaralanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda ise bilanço çok daha ağırdır; elli milyon civarı ölü ve doksan milyon civarı yaralı. 16. yüzyıldan bu yana doğrudan savaşla ilgili ölümlerin yanında 40 milyon insan da savaş ile bağlantılı olan açlık ve hastalıkların sonucunda ölmüştür .

Aile ya da akrabalık ilişkileri herkesin varoluşunun bir parçası olduğundan, aile yaşamı her türden duygusal deneyimi kapsamaktadır. Aile ilişkileri- kadın ile kocası, anne baba ile çocuklar, kız kardeşlerle erkek kardeşler ya da uzak akrabalar arasındaki- sıcak ve doyurucu olabilir. Ancak bu ilişkiler aynı derecede, insanları umutsuzluğa düşürecek ya da derin kaygı ve suçluluk duygularına itecek kadar açık gerilimlerle de dolu olabilir. Aile yaşamının ayrılma ve boşanmaya yol açan çatışma ve düşmanlıklar ile zihinsel rahatsızlığın başlangıcıyla birlikte giden pek çok yönü vardır. Bununla birlikte sonuçları en yıkıcı yönler arasında ev içindeki şiddet yer almaktadır. ( Giddens, 2000)

Uluslararasıdüzeyde aile dışında yaşanan şiddet insan hakları kavramı çerçevesindedeğerlendirilirken, aile içi şiddet eşler arasında çözümlenmesigereken bir sorun olarak görülmektedir. Bu nedenle yüzyıllardır kadının aile içinde yaşadığı şiddet tabu olarak hep tartışma gündeminin uzağında tutulmuştur (Taş, 1997).


Bu yüzyılın başından beri kadının aile ve toplum içindeki yerini sorgulayan, çözümler üreten kadın hareketi, 1970’li yıllardan itibaren konuyu dünya gündemine getirmiştir. Dünyadaki bu gelişmeye paralel olarak Türkiye’deki kadın hareketinin sürekli çabasıyla aile içi şiddet, 1980’lerden sonra Türkiye gündeminin de bir parçası olmuştur.


Dünyada ulusal düzeyde yapılmakta olan araştırmaların sonuçları, pek çok kadının sürekli olarak birlikte yaşadıkları erkekler veya kocaları tarafından şiddete maruz bırakıldıklarını ve bu şiddetin sınıf, etnik köken veya sosyo-ekonomik düzey gözetmeksizinuygulandığını ortaya koymaktadır. (Taş, 1997 ) .


Aile içi şiddet her yaşta, toplumda, eğitim düzeyinde ve sosyoekonomik grupta meydana gelen yaygın bir problemdir. Bu problem birbirine bağımlı ya da bağımsız şekilde aynı ev içerisinde var olur. Şiddet ve şiddetin yarattığı korku normal aile fonksiyonları üzerinde yıkıcı etki yapar. Ev içerisinde yaşanan şiddet özellikle kadını ve çocuğu etkiler. Ev içi şiddetle birlikte yaşama; tüm aile üyelerinde fiziksel ve emosyonel hasara neden olur (Ünal, 2005).


Kişilerarası şiddet çeşidi olan aile içi şiddet, aile üyelerinden biri tarafından aynı ailedeki bir diğer üyeye karşı fiziksel, duygusal, psikolojik, ekonomik ve cinsel güç kullanılması sonucu yaşamını , fiziksel ya da psikolojik bütünlüğünü veya bağımsızlığını tehlikeye sokan, kişiliğine veya kişilik gelişimine ciddi boyutlarda zarar veren eylemlerin ortaya çıktığı bir süreç olarak tanımlanmaktadır (Taşçı, 2003). Şiddetin aile yaşamı içerisinde, aileyi oluşturan bireyler arasında gerçekleşen ve “ aile içi şiddet” adı altında aile içinde bir bireyin diğer bir bireye yönelik fiziki, sözel ve duygusal kötü davranış şeklinde tanımlanan görüntüsü toplum içinde tehlikeli olmakta, toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde gerçekleşen şiddetin yol açtığı ve açacağı zararlar toplum bünyesinde derin ve kalıcı izler bırakmaktadır .


Aile içi şiddetin zararları sadece toplum açısından değil, birey açısından da tehlikeli sonuçlar yaratmaktadır. Aile içi şiddet sevgi, şefkat ve merhamet göstermesi gereken bir kişi tarafından uygulandığından, şiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapısında hayatı boyunca silinmesi zor izler bırakmaktadır.


Aile içi şiddet olaylarına daha çok kadınların ve çocukların maruz kaldığı yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda aile içi şiddet olayları toplumuzu sarsar boyutlara ulaşmıştır. Her geçen gün ailede yaşanan dayak, işkence ve cinayet gibi şiddet olayları görsel ve yazılı basında izlenmektedir (Uluğ, 2005 ) .


Kazancı, D. (2010) Evliliklerinde Maruz Kaldıkları Şiddet Nedeniyle Kadın Sığınma Evinde Barınan Kadınların Kaygı ve Depresyon Düzeyleri
http://tez2.yok.gov.tr/
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dilara KAZANCI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dilara KAZANCI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dilara KAZANCI'nın Makaleleri
► Aile İçi Şiddet Psk.Özlem CAN
► Aile İçi Şiddet Psk.Burçak DEMİRKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Beden İmgesi Nedir? Kasım 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:17
Top