2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile İçi Şiddet ve Tedavisi- Aile Terapisi
MAKALE #15739 © Yazan Psk.Bayram ŞİMŞEK | Yayın Kasım 2015 | 10,115 Okuyucu
1.1. Şiddetin Tanımı

Türkçe sözlükte şiddet veya yeğinlik; sert ve katı davranış, kaba kuvvet kullanma, sertlik anlamına gelmektedir. (www.tdk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 3 Ekim 2014).
WHO şiddeti, “fiziksel güç veya iktidarın tehdit yoluyla veya bizzat uygulanması biçiminde kendine, bir başka insana, bir gruba veya bir topluma uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlamaktadır (WHO 1996) .
Başbakanlık Aile Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2008 yılında şiddeti ‘fiziksel, psikolojik, ekonomik ya da cinsel içerikli bir takım eylemlerde bulunmak suretiyle bu eylemlere maruz kalan kimselerin maddi-manevi bütünlüğünü, temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden ya da geçici süre ile bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü eylem’ olarak tanımlamıştır.

Aile İçi Şiddet

Kişilerarası şiddet çeşidi olan aile içi şiddet; 4320 sayılı ‘Ailenin Korunmasına Dair Kanun’da, aile bireylerinden en az birisinin aynı ailedeki diğer bir üyeye karşı uyguladığı ve mağdurun fiziksel, duygusal, psikolojik, ekonomik ve cinsel yönden zarar görmesi veya acı çekmesiyle sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi olarak engellenmesini de içeren, toplumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, duygusal ve ekonomik her türlü davranış olarak tanımlanmıştır (T.C. Resmi Gazete, 17 Ocak 1998, sayı: 23233).

Kadına Yönelik Şiddet


BM “4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Platformu ve Pekin Deklarasyonu’nda; Dayak dahil aile içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet evdeki kız çocuklarının cinsel istismarı, çeyizle bağlantılı şiddet, evlilikte tecavüz, kadının cinsel organına zarar verme ve diğer geleneksel uygulamalar, nikah dışı şiddet ve istismarla bağlantılı şiddet; Tecavüz, cinsel taciz, işyerinde, eğitim kurumlarında ve başka yerlerde sarkıntılık ve cinsel zorlama dâhil toplum içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet, kadınların alınıp satılması ve fahişeliğe zorlanması; Nerede olursa olsun, devletin yürüttüğü ve göz yumduğu fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet; Silahlı çatışma durumlarında kadınların insan haklarının ihlal edilmesi, özellikle cinayet, sistematik tecavüz, cinsel kölelik ve gebeliğe zorlama; Kadını zorla kısırlaştırma ve düşüğe zorlama, zorla/baskıyla uygulanması kız bebeklerin öldürülmesi ve doğum öncesi cinsiyet seçimi kadına yönelik şiddet kapsamında değerlendirilmiştir.
BM 2005 Pekin Deklarasyonu’nda tanıma “Kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak” da dâhil edilerek ekonomik şiddet de şiddetin bir türü olarak tanımda yerini almıştır.

ŞİDDETİN TÜRLERİ
Fiziksel Şiddet

Fiziksel şiddet, tanınması daha kolay ve objektif olduğu için en çok tanımlanan şiddet türüdür. Şiddetin sıklığını belirlemeye yönelik araştırmaların çoğu fiziksel şiddeti ölçmeye yönelik olarak planlanmıştır.
Fiziksel şiddet, hafif yaralanmalara neden olan eylemlerden cinayete kadar geniş bir yelpazede gerçekleşebilmektedir. Sıkıca tutmak, itmek, ısırmak, tokat atmak, yumruklamak, tekmelemek, kolunu bükmek, saçını çekmek, boğmaya çalışmak, bir şeyle vurmak, bıçak ya da silah kullanmak, yüze kezzap dökmek, üzerinde sigara söndürmek veya üzerine kaynar su dökmek, hasta yaralı veya hamile iken gerekli yardımı esirgemek, sağlıklılığı için gereken kaynaklara ulaşmasını engellemek (ilaç, tıbbi bakım, tekerlekli sandalye, yiyecek, içecek, uyku, hijyenik maddelerden yoksun bırakmak), alkol ya da madde (ilaç, uyuşturucu vb.) kullanmaya zorlamak gibi eylemler fiziksel şiddet kapsamına girmektedir.

Cinsel Şiddet

Cinsel şiddet BM tarafından ‘evli olduğu kişi bile olsa, kadını istemediği yerde, istemediği zamanda, istemediği biçimde cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel içerikli imalarda bulunmak, cinsel içerikli sözcükler söylemek, el atmak, parmak atmak, çimdiklemek, fuhuşa zorlamak, cinsel yaşamlarında kadını aşağılayıcı davranışlar yapmak gibi eylemler’ olarak tanımlanmaktadır.

Duygusal Şiddet

Duygusal şiddet; korku yaratmak suretiyle kadını sindirmek, tehdit etmek, şantaj yapmak, taciz etmek, doğrudan iletişimi kesmek, uzun süre konuşmamak, surat asmak, kadının kendi duygu ve düşüncelerini açıkça ifade etmesini engellemek, kadını sosyal ortamlardan izole etmek ya da etmeye çalışmak, eve hapsetmek ya da evden kovmak, kadının ailesi ve arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek ya da kısıtlamak, sevgi göstermemek gibi fiziksel baskı olmaksızın uygulanan eylemleri içermektedir.

Sözel Şiddet
Aşağılayıcı sözler söylemek, kişinin zaafları ile alay etmek, lakap takmak, aşağılamak, küfür etmek, hakaret etmek, yüksek sesle bağırmak gibi davranışlar sözel şiddeti oluşturmaktadır.

Ekonomik Şiddet

Ekonomik şiddet, kadının kaynaklara, hizmetlere erişimini, çalışma hayatına katılımını engellemek ya da kadının kendi geliri üzerinde söz sahibi olmasının ve ekonomik bağımsızlık kazanmasının önüne geçmek amacıyla kadının gelirini ve emeğini kontrol altına almak, yarattığı değerlere el koymaktır.
Dünyada Aile İçi Şiddet

WHO istatistiklerinden de anlaşıldığı gibi, kadına yönelik aile içi şiddet tüm dünyada sık görülen önemli bir halk sağlığı sorunu ve ciddi bir insan hakları ihlalidir.
Avrupa Konseyi Beyanında 16-44 yaş arası kadınların en önemli ölüm ve sakatlık nedenlerinden birisinin aile içi şiddet olduğunu ve kadınların şiddet sonucu kanser ve trafik kazalarından daha fazla öldüğünü belirtilmiştir.
Amerika ve İngiltere gibi gelişmiş toplumlarda bile cinsiyet eşitsizlikleri devam etmektedir. ABD’de her 15 saniyede bir kadın eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete uğramaktadır. İngiltere’de haftada iki kadın, Kenya’da ise haftada bir kadın eşi veya partneri tarafından öldürülmektedir. İspanya’da 2000 yılında 70’ten fazla kadın eşi veya partneri tarafından öldürülmüştür. Zambia’da ise eşi veya partneri tarafından öldürülen kadın sayısı yılda 250’yi bulmaktadır. Bangladeş’te cinayete kurban giden kadınların yarısının faili eşidir.

Türkiye’de Aile İçi Şiddet
KSGM tarafından 2008 yılında Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet konusunda çok merkezli ve kapsamlı bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre, ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı %39’dur. Aynı araştırmada Türkiye genelinde evlenmiş kadınların eşinden cinsel şiddet görme oranı %15 bulunmuştur. Fiziksel ve cinsel şiddet biçimlerinden en az birinin yaşanma durumu %42’dir. Türkiye’de kadınların %44’ü de yaşamlarının herhangi bir döneminde duygusal şiddet yaşamıştır. Her 10 kadından 4’ü ekonomik şiddet yaşamaktadır. Türkiye’de her 10 kadından biri gebeliği sırasında eşinden ya da partnerinden fiziksel şiddet görmektedir. Araştırmaya göre kadınlar genç yaşlarda ve evliliklerinin ilk yıllarında daha fazla şiddet görmektedir. Eğitim ve refah düzeyi arttıkça şiddet görme riski azalmaktadır. Ancak lise ve üzeri eğitim düzeyindeki kadınların %27, refah düzeyi yüksek olan kadınların da %29’unun şiddet gördüğü tespit edilmiştir ki bu oranların da oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Ülke genelinde 15 yaş üstü kadınların %18’i eşi veya birlikte olduğu kişiler dışındakilerden fiziksel şiddet görmüş ve şiddet uygulayanların çoğunun kendi ailelerinden kişiler olduğu görülmüştür. Türkiye’de kadınların %3’ünün yakın ilişkide olduğu kişi dışındakilerden cinsel şiddet görmesi ve ülke genelinde 15 yaşından önce cinsel istismar yaşayanların oranının %7 olması da araştırmanın çarpıcı sonuçlarındandır. Araştırmaya göre Türkiye’de kadınların %86’sı fiziksel şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu düşünmektedir. Bu oran önceki yıllardaki araştırma sonuçlarıyla karşılaştırıldığında kadınların şiddet konusunda farkındalığının anlamlı seviyede artmış olduğu söylenebilir.
Türkiye’de Aile içi Şiddetin Önlenmesine Yönelik Yasal Düzenlemeler


21 Kasım 1990'da fuhuş yapanlara tecavüzde ceza indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 438. maddesi yürürlükten kaldırılmış, 29 Kasım 1990'da eski Medeni Kanunun kadınların ev dışında çalışmasını kocanın iznine bağlayan 159. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
1996 yılında erkeğin zinası, 1998 yılında kadının zinası suç olmaktan çıkarılmıştır.
1997'de kadınların kendi soyadları ile kocalarının soyadını birlikte kullanabilme hakkı verilmiştir.
17 Ocak 1998'de 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiş ve 2007 yılında yeniden düzenlenmiştir. Bu kanun ile aile içinde şiddete maruz kalan bireylerin korunmasına yönelik olarak Aile Mahkemesi hakimleri tarafından alınabilecek tedbirler düzenlenmiştir.
Anayasa’da 2001 yılında 41. ve 66. maddelerde, 2004 yılında 10. ve 90. Maddelerde değişiklik yapılmış ve özellikle Anayasa’nın 10. maddesinde yapılan değişiklikle, devletin kadın-erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesinden sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır.
13.07.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediyeler Kanunu ile Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyelere kadın ve çocuklar için koruma evleri açma yükümlülüğü getirilmiştir ( T.C. Resmi Gazete, 13 Temmuz 2005, sayı: 25874).
Bu alanda atılan en önemli adımlardan biri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde11.10.2005 tarihinde “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla bir komisyon kurulmuş ve komisyon raporu doğrultusunda kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için alınması gereken önlemler ve sorumlu olacak kuruluşların belirlendiği 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelge’si yayınlanmıştır. KSGM, kadına yönelik şiddet ve töre/namus cinayetlerinin önlenmesi konularında Genelge ile koordinatör kurum olarak belirlenmiştir.
KSGM üçer aylık dönemler halinde, sorumlu/işbirliği kuruluşları ve ilgili kuruluşların kadına yönelik şiddet ve töre/namus cinayetlerinin önlenmesi konularındaki faaliyetlerine ilişkin rapor hazırlayarak Başbakanlığa sunmaktadır. Söz konusu Genelge gereğince, sorumlu Devlet Bakanı başkanlığında “Kadınlara Yönelik Şiddet İzleme Komitesi” kurulmuş ve ilk toplantısını gerçekleştirmiştir.
Söz konusu Genelge çerçevesinde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı hazırlama görevi KSGM sorumluluğundadır.
2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi kapsamında tespit edilen görev ve sorumlulukların etkin ve süratli bir şekilde hayata geçirilmesini sağlamak için İçişleri Bakanlığı 11.01.2007 tarihinde tüm valiliklere genelge göndererek çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi konularında yürütülmesi gereken çalışmaları belirtmiştir. Adalet Bakanlığı, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un daha etkin biçimde uygulanmasını sağlamak amacıyla tüm hakim ve savcılara yönelik 01.01.2006 tarih ve 35 sayılı Genelgeyi yayınlamıştır.
Yasal alanda yürütülen çalışmaların yanı sıra, toplumsal duyarlılığın artırılması amacıyla kampanyalar yürütülmektedir. 25 Kasım 2004 tarihinden itibaren KSGM ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) işbirliği ile yürütülen “Kadına Karşı Şiddete Son Kampanyası” çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirliği yapılarak özellikle erkeklerin bilinçlendirilmesi ve farkındalık kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır.
Genel Kurmay Başkanlığı ile işbirliği yapılarak, vatani görevini yapmakta olan er ve erbaşlara yönelik yurttaşlık sevgisi eğitim programına “kadın-erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddet, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi” konuları dahil edilmiştir.
Son olarak 8 Mart 2012 tarih ve 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yeni kanunda özellikle şiddet riskinin belirlenmesi ve gerekli tedbirlerin acilen alınarak mağdurun hayatının korunmasına yönelik yaklaşımlar üzerinde durulmaktadır. Daha önceki yasada şiddet riski için delil gerekmekte, tedbir kararları için mahkeme sonucu beklenmek zorunda kalınmakta ve bu durum çoğu kez telafisi mümkün olmayan gecikmelere yol açmakta idi. 6284 sayılı yeni yasa ile alınacak geçici tedbir kararları için mağdurun ifadesinin yeterli olması ve mülki idare amirinin gerek görmesi halinde geçici tedbir kararlarının uygulanabilmesi hükme bağlanmıştır. Yine şiddet mağduru kadının şiddeti sineye çekerek katlanmak zorunda kaldığı ekonomik nedenler gözetilerek gerektiğinde mağdurun devlet tarafından maddi güvence altına alınması yasanın getirdiği önemli kazanımlardandır. Her ne kadar kanunun adı kadının değil de ailenin korunması şeklinde değiştirilse de, şiddet konusunda getirdiği yaptırımlarla en azından şiddetin gizli kalmasını, kadının kendini şiddet karşısında aciz ve çaresiz hissetmesini bir nebze önleyecek gibi görünmesi kadınlar adına önemli bir kazanım olarak değerlendirilmektedir.

ŞİDDET VE TEDAVİSİ (AİLE TERAPİSİ)

Kadının Şiddet Ortamında Kalma Nedenleri

Kadının şiddet ortamında kalmasına neden olan birçok faktör bulunmaktadır. Kadının şiddete ilişkin algısı, şiddeti meşrulaştırması, evliliğe ilişkin algısı, ekonomik destek yokluğu, şiddetin sonlanacağına ve eşinin değişeceğine olan inanç, çocukları için endişelenmesi, eşinden korkması, aileden destek alamaması, gidecek bir yerinin olmaması ve eşini seviyor olması bu faktörlerdendir. Yapılan birçok araştırmada kadınların şiddet ortamında kalmalarının en önemli nedenlerinden birinin çocukların varlığı olduğu görülmüştür (KSGM 2008). Kadınlar eşlerinden ayrılmaları durumunda çocuklarının geleceklerinden endişe duymaktadırlar. Bazı durumlarda ise çocuklarını tekrar görememekten korkmaktadırlar. evlilik cüzdanının “dayağa izin belgesi” olduğunu söyleyerek kadına yönelik şiddetle mücadeledeki engeli çok net bir biçimde nitelemektedir. Bir diğer neden ise kadınların “şiddete karşı bir çare yok” diye düşünmeleri ve “katlanmaları gerektiğine olan inanç” olarak belirlenmiştir.

Aile içi şiddette Çift Terapisi

Çift terapisi erkeğin eşini dövdüğü bütün çiftler için uygun değildir. Çift terapisin de asla dövülen kadının, eşinin şiddetinden eşit şekilde sorumlu olduğunu ima etmemeli ve erkeğin şiddet davranışını kadının yalnızca kendini değiştirerek kontrol edebileceği umudu sürdürülmemelidir.
Amerika Psikoloji Birliği Kadınlara Yönelik Erkek Şiddetine Karşı Özel Grubunun raporu “özel bireysel psikolojide odaklanarak, kadınlara yönelik şiddet problemi çözülmek bir yana tamamen anlaşılmaz bile. Yalnızca probleme neden olan sosyal ve kültürel kurumları değiştirerek kalıcı başarı elde edilebilir.” Vurgusunu yapmaktadır.
Şiddet ne kendi başına bir psikolojik sendromdur ne de mutlaka psikiyatri kapsamına girer.
Aile içi şiddet ağına yakalanan kadın ve erkekler tanısal olarak çeşitlilik gösterir. Bazı erkek ve kadınlar karakter bozuklukları ya da diğer tanılara sahiptirler fakat ne karakter bozuklukları gösteren bütün erkekler eşlerini döver ne de psikiyatri tanı konulan bütün kadınlar dövülür.
İlişkilerin Şiddet Geçmişi

Her iki eşe de, şimdiki ve geçmişteki eşleri, otorite figürleri, arkadaşları, akrabaları ve yabancılarla yaşadıkları şiddet geçmişleri hakkında sorular sorulabilir. Kişilerin birbirlerinin geçmişi hakkında bilgili olup olmadığını gözlemleyin.
Çocukluk, ergenlik ya da yetişkinlik döneminde ailenin diğer üyelerine yönelik, fiziksel ya da cinsel şiddete tanıklık ettiniz, öznesi ya da uygulayıcısı oldunuz mu?
Annenizin dövülmesine tanıklık ettiniz mi? Kimin tarafından.
Annenizin suiistimal edilmesine ne tepki verdiniz?
Annenizin niçin suiistimal edildiğine inanıyorsunuz? Annenizin suiistimal edilmesinin sonuçları nelerdi (ilişki kaybı, kurbanın yaralanması)
Kardeşlerinizin fiziksel ya da cinsel olarak suiistimal edilmesine tanıklık ettiniz mi kimin tarafından?
Sizin ya da onlar üzerindeki etkileri nelerdi?

Dövülen Kadına Sorulacak Sorular

Eşinizin bu ilişki dışındaki kişilere yönelik şiddetinin farkında mısınız?
Bunun ne zaman farkına vardınız?
Onun bu ilişkiler de niçin şiddete başvurduğuna inanıyorsunuz?
Size karşı niçin uyguladığına inanıyorsunuz?
Diğerlerine karşı uyguladığı şiddetin sizin üzerinizdeki etkisi nedir?
Meseleleri halletmek için bir strateji olarak şiddeti kullandığı için kendini nasıl hissettiğine (suçlu, pişman, kendini haklı gören) inanıyorsunuz?
Onun meseleleri çözmek için bir strateji olarak şiddeti kullanması hakkında siz ne hissediyorsunuz?
Size karşı şiddet davranışında bulunmasının ona yönelik hisleriniz üzerindeki sonuçlar nelerdir?
Size yönelik şiddet davranışının ilişkinizin kalitesi üzerindeki sonuçları nelerdir?
Size yönelik şiddet davranışının, çocuklar, diğer arkadaşlar ve geniş aile üzerindeki sonuçlar nelerdir?
Kendi yaşamınızda hangi ilişkilerde suiistimal edildiniz?
Eşinizin kendi davranışları üzerinde kontrolü olduğuna inanıyor musunuz?
Meseleleri çözmek için farklı tarzda hareket etmek yerine niçin şiddeti seçtiğine inanıyorsunuz?
Onun şiddetini idare etmek için ne tür alternatifler denediniz?
Gelecekte şiddetten sakınmak için davranışsal repertuarında ne tür stratejiler bulunduğuna inanıyorsunuz?
Söze yönelik şiddetin sonucunun ne olacağını düşünüyorsunuz?
Daha da kötüleşeceğini düşünüyor musunuz?
Bunu ne önleyecek?
Şiddetin ilişkiniz üzerindeki uzun dönemli etklilerinin ne olacağını tahmin ediyorsunuz?
Şiddet davranışı sürerse onun, sizin ya da ilişkiniz üzerinde negatif sonuçları olacağına inanıyor musunuz?
İlişkinin gelişmesinin hangi aşamasında şiddet başladı ya da yükseldi? (Kur /flört, çift olma/evlilik, hamilelik/doğum, çocuk yetiştirme, ya da emeklilik)
Niçin bu zamanda başladığına inanıyorsunuz?

Döven Kişiye (Erkeğe) Sorulacak Sorular

Yaşamınızda hangi ilişkilerinizde şiddete başvurdunuz?
Yalnızca sevdiklerinize karşı mı şiddet uyguluyorsunuz?
Hiç aile konteksti dışında birine karşı şiddet uyguladınız mı?
Şiddete niçin başvurduğunuza inanıyorsunuz?
Sorunları idare etme yolu olarak şiddeti kullanmanız hakkında nasıl hissediyorsunuz? (suçlu, pişman, kendini haklı gören)
Şiddet davranışının sonuçlarını nasıl yaşadınız?( Örneğin ilişkilerin kaybı, işten çıkarılma, yasal müeyyideler, kurbanın yaralanması)
Davranışlarınız üzerinde kontrolünüz olduğuna inanıyor musunuz?
Meseleleri farklı bir şekilde çözmek yerine niçin şiddeti seçiyorsunuz?
Şiddetten kaçınmak için ne tür alternatifler denediniz?
Gelecekte şiddetten kaçınmak için davranışsal repertuarınızda ne tür stratejiler var?
Şiddet davranışınızın neye yol açacağını tahmin ediyorsunuz?
Şiddete dayalı şekilde hareket etmeyi sürdürürseniz bunun muhtemel negatif yada pozitif sonuçları nelerdir?
İlişkinin gelişiminin hangi aşamasında şiddet başladı ya da tırmandı: (Kur /flört, çift olma/evlilik, hamilelik/doğum, çocuk yetiştirme, ya da emeklilik)
Bu zamanda niçin şiddet kullanmaya başladığınızı düşünüyorsunuz?

Psikolojik Yaralanma Derecesi

Psikolojik yaralanma; anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları ve fobiler gibi stresle ilişkili hastalıklar kişinin psikolojik bakımın boyutu belirler.
Birkaç saniyeden birkaç güne kadar sürebilen akut olay, erkeğin tüm dikkatini verdiği öfkesi ve korkmuş, yaralı kadına yönelik fiziksel saldırının tekli ya da çoklu biçimlerinin kullanımı ile belirlenir.

Kısa Dönemli İyileşme

Aile içi şiddet sonrası dönemdeki reaksiyonlar; geri çekilme, post-travmatik stres uyuşukluğu, pasiflik, depresyon ve tükenmeye kadar geniş çeşitlilikte olabilir. Genellikle aile, günlük yaşam modellerindeki çalkantılı aksamalar ve şiddet olayları ile şiddetin sonuçlarından iyileşmenin yarattığı duygu yoğunlukları nedeniyle hissizleşmiş, korkular bastırılmış ya da duygusal olarak tükenmiş olabilir.


Tehlike Seviyesi

Dövülen kadına korkutmanın derecesi, yaşadığı dehşet ve hissettiği ciddi şekilde yaralanma ya da öldürülme riski sorulabilir. Eşin ya da ailenin diğerlerinin öldürülmesine yönelik sözlü tehditlerinin geçmişi, evde silahların varlığı, silahlı tehdit hikâyesi, erkeğin eşine yönelik tecrit edici davranışlarında artış, uyuşturucu ya da alkol kullanımına ve tabi ki eşi daha önceki öldürme girişimleri tehlikenin düzeyini arttırmaktadır.

Destek Sistemleri

Aileye başkalarının şiddet konusundaki yardım girişimlerinin etkisini sorun. Bir çok kişi genellikle erkeğin şiddetini kötüleştiren aile, arkadaş, polis, ruh sağlığı ve sosyal hizmet görevlileri tarafından yapılan “yardımlar “ ile yeniden travmatize edilmiştir. Dövülen kişiler yardım kaynaklarının çeşitliliği yüzünden ya da erkeğin şiddetini önlemekte başarısızlığa düşen diğerleri tarafından terk edildikleri için “tükenirler” ve kendi sosyal izolasyonlarını arttırırlar. Polis müdahalesi, tutuklama, mahkeme, yönlendirme ve kavuşturma döven erkeklerin bazıları için (hepsi değil) caydırıcı olabilir. Adalet sistemi ile daha önce geçmişi olmayan erkeklerin tutuklama ve kovuşturmadan gözünün korkması daha olasıdır.

Terapinin İşe yaraması için;

• Terapi sürecinde mağdur ve şiddeti uygulayanı görüşmeye aldığımız da eğer şiddet uygulayan kişi de samimi şekilde suçlu hissetme duyguları varsa hem çift hem de bireysel terapi yapıldığında işe yarama olasılığı çok yüksektir (Yalom, 2006).
• İşe şiddet uygulayanın özür dilemesine yardım ederek başlayabiliriz
• Dövülen kadını ulaşabileceği yasal ve çevresel kaynaklar üzerine ve erkeği şiddeti sürdürmeyi seçerse davranışının potansiyel negatif sonuçları hakkında eğitmek önemli olabilir.
• Telefonla ön görüşmeyi fırsata çevirip tehlike durumu belirlenebilir.
• Her biriyle en az birer kez bir araya gelerek, özellikle kadınla güvenlik konularını özel olarak tartışmak, gizli şekilde korkuyor olup olmadığını görmek önemlidir.
• Erkeğin şiddetini durdurmak, kadını kendini güvende tutmasını sağlamak üzere güçlendirmek ve çocuklarını fiziksel ve psikolojik olarak güvende tutmak için çiftin birlikte katılacakları terapiler işe yarar.
• Aile içi şiddet üzerine tartışma da gereklidir.
• Genellikle şiddet çeşitlerinin ve ona eşlik eden davranışların bir çıktısı ile aile içi şiddetin tanımını içeren kanun ve yasaların bir kopyasını da çiftle paylaşılmalı aynı zamanda suç olarak tanımlandığına dikkat çekilmelidir.
• Güvenlik konusun da tarafsız olamayız. Eşlerin her ikisi içinde birlikte yaşamanın güvenli olup olmadığı ile ilgili olarak sürekli tartışmak gerekir.
• Erkeğin kontrolü kendinde olduğunu anlatmak için; niçin sadece evde ki bazı eşyaları zarar verdiğini ama hepsine vermediğini sorabiliriz.
• Niçin karısına yalnızca özel bir yerde saldırmaktadır?
• Terapist; etkin dinleme, empatik tepki verme, temel sosyal etkileşim becerileri ve sınır belirleme konularında rol modeldir. Müdahale etmeden dinleme, tepki vermeden önce düşünme, ses tonlamaları, müstehcen sözleri ve hakaret edici adlandırmaları konuşmadan temizlemek, tehditleri elimine etmek, suçlama ve utandırma yerine “ben” ifadesi kullanmak ve benzeri iletişim becerileri çalışmanın temel unsurlarıdır.
• Döven erkekler genellikle sindirici duruşlarının, ses düzeylerinin, bakışlarının, sıkılı yumruklarının, oturma pozisyonlarındaki değişimlerin, iç çekmelerinin ve diğer benzeri davranışların farkında değildir. Erkeğin bunları hakkında farkındalığını soruşturmak ve kullanma amacını sormak önemlidir.
• Yine erkeğe daha önce hiç tutuklanıp tutuklanmadığını sormak, tutuklanma, polis aracı ile nakledilme, fişlenme, hapiste kalma, mahkemeye çıkartılma gibi şeylerin ne kadar küçük düşürücü süreçler olduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatmak önemlidir.
• Kadına fiziksel saldırıya karşı en iyi korunma fiziksel uzaklık olduğu anlatılmalı


Terapi Sürecine Alınmayacak Erkek

• Erkeğin şiddeti kronik, döngüsel olarak devam eder
• Tehlikenin düzeyi, yaşam tehditleri ve silah kullanımı gittikçe yükselir.
• Hareketleri için sorumluluk kabul etme yeteneği sınırlıdır.
• Eşini saklayacağı, kontrol edeceği ve manipüle edeceği biri olarak görür, geçici pişmanlık duyar.
• Erkek şiddeti göz korkutma ve kontrol etme amacıyla düzenli olarak kullanır.
• Genellikle alkol uyuşturucu söz konusu olduğunda tehlikenin düzeyi yüksektir.
• Bu tür ilişkilerde kadını ilişkiyi geliştirmek için boş yere uğraşmak yerine güvenli şekilde ilişkiden çekilme yönünde desteklenmelidir.
• Bireysel terapi şiddet ve sonrası travmaları azaltmak ve baş etmesi için yararlı olur.
• Bu tip ilişkide ki kadın genellikle ekonomik bağımsızlığına sahip değildir, sosyal desteği çok azdır ya da hiç yoktur ve çok az irade özerkliği gösterir.

KAYNAKÇA
KSGM Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi, Erişim Tarihi: 02/10/2014 (http://www.kadininstatusu.gov.tr).
Yalom, Irvin D. “Evlilik Terapisi” Çev. Yeşim Özkardeşler Şallı, İstanbul: Prestij Yayınları, 2006. 239 - 281
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile İçi Şiddet ve Tedavisi- Aile Terapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Bayram ŞİMŞEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Bayram ŞİMŞEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Bayram ŞİMŞEK Fotoğraf
Psk.Bayram ŞİMŞEK
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi124 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Bayram ŞİMŞEK'in Yazıları
► Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet Psk.Dilara KAZANCI
► Aile İçi Şiddet Psk.Özlem CAN
► Aile İçi Şiddet Psk.Burçak DEMİRKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Aile İçi Şiddet ve Tedavisi- Aile Terapisi' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Okb - Emdr Terapisi ile Çözümü ÇOK OKUNUYOR Ekim 2022
► Niye Aile Terapisi Ocak 2016
◊ Psikoterapi Yardımı Ekim 2015
◊ Okula Uyum Sorunu Ekim 2015
◊ Mutlu Evliliğin Sırrı Eylül 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:57
Top