2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Adli Tıp Terimleri – Termınorum Medıcına Forencıa
MAKALE #23027 © Yazan Vet.Hek.Doç.Dr.Ali AYYILDIZ | Yayın Ağustos 2023 | 837 Okuyucu ÇOK OKUNUYOR
ADLİ TIP TERİMLERİ – TERMINORUM MEDICINA FORENCIA

Siz değerli Tavsiyeediyorum.com okuyucularına Adli Tıp’ta kullanılan Tıp Terminolojisini alfabetik olarak sunuyorum.

Abdomen, abdomen : Karın, batın.
Abdüksiyon, abduction (Lat. abductio) : Çekilme, uzaklaşma, açılma (kol ve bacak), tespit hareketi, sagital planda uzaklaşan bir uzvun yaptığı hareket, kendi merkezinden ayrılma hareketi yapan vücudun bir kısmı. uzaklaştırma, kırılmış bir kemiğin parçalarını ayırma, temizleme, ayırma (yara).
Abdusent, abducent : Uzaklaştırıcı, çekici, ayıran, açan.
Aberan, aberrant : Bir organın bütününden uzakta ya da yakında başka bir yerde meydana gelmiş küçük örneği, normalin veya alışılmış yerin dışında bulunan ve oluşum kusuruna bağlı olarak meydana gelmiş doku, sapmış, hatalı, anormal.
Aberasyon, aberration : Sapıklık, mantık eksikliği, yarı delilik, akli hastalık, anormal gelişme, anomali, optik sapma.
Aboklüzyon, abocclusion : Üst ve alt çene dişlerinin temas etmemesi durumu
Abondan, abondan : Bol, fazla miktarda.
Aborsiyon, abortion : düşük, çocuk düşürme, abortus, gebeliğin yedinci ayından önce fetüsün uterustan atılması.
Abort, abortus : Çocuk düşürmek, düşük yapmak, önlemek, bir hastalığın seyrini durdurmak veya kontrol etmek, gelişimine engel olmak, düşmek (çocuk), geri kalmak, tam gelişmemek.
Abrazyon, abrasion : Deri veya mukozanın sıyrılması, soyulması veya kazınması, sıyrık, travma sonucu görülen en hafif lezyondur, genellikle künt cisimlerin cilde sürtünme tarzındaki etkileri sonucu oluşur, Dişlerde çiğneme veya benzeri kusurlar yüzünden beliren aşınma, dökülme (deri).
Absans, absence : Yokluk, noksan, eksiklik, bilinç kaybı.
Abstinans sendromu, abstinence syndrome : Toksik madde alışkanlığı olan kişilerde, bu maddenin kesilmesinden sonraki ilk 24 - 48 saat içerisinde beliren, hırçınlık, sıkıntı, sanrılar, uykusuzluk, ellerde titremeler, nabızda hafifleme, bulantı, kusma, ishal, proteinüri, barsak kanamaları, kalp ve solunum yetersizliği bulgularıyla karakterize, ölümle sonlanabilen tablo, toksik madde yoksunluk sendromu.
Abstraksiyon, abstraction : Soyutlama, bir olayın açık bir biçimde ve tüm bileşenlerin tanımlanmasıyla belirlenmesi.
Absürdite, absurdity : Saçmalık, anlamsızlık, manasızlık.
Açlık atrofisi, starvation atrophy : Kıtlık, savaş, esir kampları, anoreksiya nervosa, ishal, kanser, ülser gibi sindirim kanalı hastalıklarına bağlı yetersiz beslenme sonucu görülen genel atrofi.
Açlık grevi, Hunger strike : Bir kişi, kurum ya da bir fikir ile mücadele amacıyla aç kalınarak yapılan pasif direniş.
Addüksiyon, adduction (Lat. adductio) : Sagital plandan uzaklaşan bir uzvun yaptığı hareket, yakınlaştırma, yaklaştırma.
Adefaji, adephagia : Oburluk, doymazlık, bir türlü tatmin edilemeyen derin açlık duygusu; bulimya.
Adenopati, adenopathy : Bir hastalık nedeniyle lenf bezlerinin genel olarak büyümesi, lenf düğümleri veya bezlerinin kronik iltihapları, lenfatik gangliyonların hipertrofisi.
Adler teorisi, Adler theory : Nevrozların sosyal veya fiziksel bakımlardan duyulan aşağılık duygusu nedeniyle ortaya çıktığını ileri süren teori.
Adli antropoloji, Forensic anthropology : Çürümüş insan cesedinin bulunabilen kalıntılarından kimlik, yaş, boy uzunluğu, ırk, vücut ağırlığı, sosyoekonomik durum, meslek, kemik hastalıkları, cinsiyet vb. konularda bilgi edinen ve kimlik tespiti ile ölüm nedenini saptayan adli bilimlerin bölümü.
Adli astronomi, Forensic astronomy : Olay tarihindeki Ay ve Güneş’in durumunu ve bunlara uyan tarih ve saatleri olay yerinin koordinatlarını almanaklar yardımıyla hesaplayan ve meteorolojik verileri değerlendirerek adalete yardımcı olan adli bilimler alanı.
Adli balistik, Forensic ballistic : Mermi çekirdekleri ve kovanların incelenmesi sonucunda bunların belli bir silahtan atıldığını ispat ederek olaya karışmış diğer silahların ayrımı ile saçma taneleri ve atış artıklarının hedef üzerindeki dağılış şeklinden atış mesafesinin tayin edilmesi konularıyla uğraşan adli bilimler alanı.
Adli bilişim, Forensic informatics : Sayısal verileri elde etme, muhafaza etme ve çözümleme işlemlerinin delilin gereklerine uygun olarak mahkemeye sunulması aşamasına kadar uygulanması.
Adli biyoloji, Forensic biology : Nesep tayini, soy tayini; çeşitli kan örneklerinin ve vücut sıvılarının karşılaştırmalı incelenmesi ve tanınması, her türlü adli mikrobiyoloji uygulamaları, gıda maddelerinin incelenmesi gibi konularda çalışan bilim dalı.
Adli Diş Hekimliği, Forensic Dentistry : İnsan kalıntılarından dişlerle ilgili delillerin cisimler üzerinde veya olay yerinde bulunan kişilerdeki ısırık izlerinin incelenmesi; diş hekimliği bilgilerini ve tanı yöntemlerini adli amaçlar için kullanan bilim dalı.
Adli entomoloji, Forensic entomology : Ceset üzerindeki böceklerin yumurta, larva, pupa ve ergin formlarının gelişimini inceleyerek ölüm zamanı ve ölüm yerinin tayini ile uğraşan adli bilimlerin bölümü.
Adli kimya, Forensic chemistry : Kimya yöntemlerini kullanarak adli olayların çözümlenmesine çalışan bilim dalı.
Adli palinoloji, Forensic palinology : Adli olgularda, kişilerin ve şüpheli objelerin üzerinde bulunan polen örneklerinin incelenmesi ile olay yerinde bulunup bulunmadıklarını veya nereden geldiklerini inceleyen adli bilimlerin dalı.
Adli rapor, Forensic report : Adli bir konuda, hekim tarafından düzenlenen adaletin tecellisinde etkili olabilen rapor.
Adli şifa, Forensic recovery : Mutat iştigalden geri kalma süresi. Ceza davalarında bu süre esas alınır.
Adli Tabip, A Doctor of Forensic Medicine : Adli olgularda bilgisine başvurulan, herhangi bir uzmanlık alanından ya da pratisyen hekim olarak çalışan bilimsel ve teknik yönden görüş bildirmesi amacıyla görevlendirilen hekim.
Adli Tıp, Forensic Medicine : Tıbbi bilgilerin hukuka uygulanışını, adaletin gereksinimlerine göre tıp biliminin olanaklarının kullanılmasını ele alan bilim dalı.
Adli Tıp Uzmanı, Forensic Medicine Specialist : Tıpta uzmanlık tüzüğüne göre adli tıp alanında uzmanlık eğitimini tamamlamış uzman hekim.
Adli Tıp Kurumu, Institute of Forensic Medicine : Adalet Bakanlığına bağlı olarak çalışan, görevleri 19.02. 2003 tarih 4810 sayılı Kanun’la belirlenmiş adalet işlerinde bilirkişilik yapmak üzere kurulmuş, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıpla ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildiren kuruluş.
Adli toksikoloji, Forensic toxicology : Kriminal olaylarda, çeşitli analiz yöntemleri kullanılarak zehrin türü, belirlenen miktarın ölüme yol açıp açmayacağı ve toksik maddenin hangi yolla alındığı gibi konuları inceleyen adli bilimlerin dalı.
Adli travmatoloji, Forensic traumatology : Travmanın etkilerini ve yaraları inceleyen bilim dalı.
Adolesans, adolescence : Gençlik, buluğ, ergenlik, rüşt, 11-19 yaş arasındaki dönem.
Adult, adult : erişkin
Affekt, affect : duygulanım.
AFIS, Automated Fingerprint Identification System : Otomatik parmak izi tanıma sistemi.
Afyon, opium : Haşhaş bitkisinin kelle denilen kapsüllerinin çizilmesiyle elde edilen sıvısı.
Agoni, agony : Can çekişme.
Agresyon, aggression : Tehdit edici davranış biçimi, saldırganlık.
Ağır ceza mahkemesi, The high criminal court : Bir başkan ve iki üyeden oluşan, asliye ceza mahkemelerinin bir dalı olan mahkeme. İl merkezlerinde ve bazı ilçelerde kurulur.
Ağır ihmal, gross negligence : Bir işi yaparken durum ve koşulların gerektirdiği asgari özenin gösterilmediği kusur.
Ağır kusur, gross fault : Bir işi yaparken dikkati az olan kişinin bile yapamayacağı şekilde hatalı davranma.
Ahlaki redaet, mental examination of the victims of sexual assault : Kişinin maruz kaldığı cinsel eylemin sonuçlarını kavrayıp ruhsal yönden mukavemet edebilmesi. Akıl sağlığı yerinde olmayan kişilere karşı işlenen cinsel eylemlerde sanığın cezasını ağırlaştırıcı bir durum olup olmadığının değerlendirilmesi esasına dayanır.
Ajitasyon, agitation : Huzursuzluk, tedirginlik, iç çalkantısı.
Akapni, acapnia : Kandaki karbondioksidin azalması.
Akardiyotrofi, acardiotrophia : Kalp atrofisi.
Akarisit, acaricide : Kene, uyuz akarı ve benzeri eklem bacaklıları öldürücü madde, ilaç.
Akatafazi, acathaphasia : Özellikle söz dizimi (sintaks) üzerinde görülen afazi, sintaks – sözdizimi yeteneksizliği, konuşma düzensizliği.
Akit, act : Sözleşme. Akomodasyon, accommodation : uyum.
Akondroplazi, achondroplasia, chondrodystrophia hypoplastica : Gövdenin normal, ekstremitelerin kısa olduğu kalıtsal durum, orantısız, cücelik.
Akragnosis, acragnosis : Kol ve ayaklarda duyarlılık yitimi.
Akrasiya, acratia : Kuvvet veya egemenlikten mahrum olma, kendini tutamama durumu, takatsızlık, iktidarsızlık; inkontinans.
Akratüresis, acraturesis : sidik tutamama, sidik kesesi atonisine bağlı işeme güçlüğü.
Akroasfiksi, acroasphyxia : Raynaud hastalığı.
Akromatizm, achromatism : Renk körlüğü.
Akromatofil, achromatophil(e) : Boyalara karşı ilgi göstermeyen, kolay boyanmayan, akromatin gibi bazik boyalarla kolay boyanmayan hücre veya doku.
Akromazi, achromasia : Derinin normal pigmantasyonunu kaybetmesi; akroma, eksik beslenmeye bağlı renksizlik, solukluk, kaşektik renksizlik, doku veya hücrelerin mutat boyama yöntemlerine cevap vermemesi, boyayı kusma, renk atma.
Akropatoloji, acropathology : El ve ayak hastalıkları bilgisi.
Akselerasyon, acceleration : Hızlanma, yükselme, süratlenme, solunum ve nabız gibi kronolojik belli bir bölüm içinde ortalama sayısı bilinen fizyolojik olaylar hakkında.
Aktif ötanazi, active euthanasia : Hekimin derin sedasyonu takiben letal dozda bir anestezik ya da uyuşturucu madde vererek hastanın yaşamını sonlandırması.
Akut, acute : Hızlı gelişen, had, şiddetli, hassas, nafiz, delici.
Aldatma kabiliyetine haiz, Fraudulent capacity : Belgeler üzerinde tespit edilen tahrifat veya sahteciliğin nitelik yönünden profesyonelce tasarlandığı, ancak teknik cihaz kullanılarak tahrifat veya sahteciliğin anlaşılabileceği yönünde yapılan değerlendirme, iğfal ve ikna kabiliyetine haiz.
Aleka postmortem, coagulum : Postmortem dönemde kalp boşlukları ve büyük damarlarda iri kitleler halinde bulunan elastik kıvamda genellikle parlak, sarımsı beyaz renkte formalinde sertleşmeyen fibrin kitlelerinin oluşturduğu yumuşak pıhtı.
Aleksi, alexia : Beyin lezyonuna bağlı olarak meydana gelen, okunulan yazıların tanınmamasıyla karakterize afazi türü.
Allel, allele : Genin alternatif ya da değişik şekilleri.
Ambivalans, ambivalence : karşıt değerlilik
Amnezi, amnesia : bellek yitimi
Ampütasyon, amputation : Kesme, kesilme, ekstremitelerin ve öteki vücut çıkıntıları (kulak, burun vb.) ile vücut yüzeyinden dışa doğru gelişen bir oluşumun cerrahi yöntemlerle vücuttan ayrılması, alınması, çıkarılması.
Anastomoz, anastomosis : Ağızlaşma, ağızlaştırma, normal olarak ayrı olan iki aralık veya organ arasındaki cerrahi bir pasaj veya patolojik geçit oluşumu.
Anayasa, constitution : Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargı güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa.
Ani ölüm, sudden death : Ölümle sonuçlanan belirtilerin başlamasından ölümün meydana gelmesine kadar en fazla 24 saat geçen ölüm.
Anksiyete, anxiety : İç sıkıntısı; endişe, korku veya kuruntunun yarattığı psişik gerilimle belirgin huzursuzluk durumu, kaygı.
Anoksi, anoxia : Çevrede canlı için gerekli oksijenin bulunmayışı, oksijen yokluğu.
Anormal, abnormal : normal olmayan, doğal olmayan, kusurlu oluşum, sakatlık, malformasyon, kural dışı, kural dışında kalan, düzgüsüz.
Anterograd, anterograde : İleriye yönelik, ileriye doğru giden.
Anterograd, amnezi, anterograde amnesia : anterograd bellek yitimi.
Anterograd bellek yitimi, anterograde amnesia : Olaydan sonrasına ait bellek izlerinin silinmesi durumu.
Antisosyal, antisocial : Toplum kurallarına aykırı; toplumun ahlak kurallarına ters; topluma ters düşen.
Antrakoz, anthracosis : Maden kömürü tozları veya dumanını devamlı soluma sonucu akciğerlere kömür toplanması ve organın siyahımsı görünüm almasıyla belirgin durum.
Antropoloji, anthropology : İnsanın tarihi seyri içinde evrimini, insan ırklarının biyolojik, sosyal, kültürel özelliklerini bütün halinde inceleyen bilim dalı; insan bilimi.
Antropometre, anthropometer : İnsan vücudunun çeşitli kısımlarının ölçümlerini almada kullanılan araç.
Aort, aorta : Kalbin sol ventrikülünden çıkarak vücudun üst ve alt bölümlerine dallar veren ana arter.
Apeks, apex : Tepe Apoptosis, apoptosis : İstenmeyen her türlü hücrenin elimine edildiği fizyolojik bir ölüm, hücresel bir intihar yolu.
Apraksi, apraxia : Belli bir amaca yönelik hareketi, istenilen şekilde yapamama.
Apse, abscess : Çıban, cerahat kesesi, irin şişi, dokuların zararına meydana gelen ve arızi oyuklarda toplanan irin kütlesi, cerahat.
Araz, symptom : İşaretler, belirtiler.
Arest, arrest : Durma, kesilme, herhangi bir organ veya oluşumda sürekli seyir gösteren hareketin veya faaliyetin durması.
Arızi, contingent : Geçici, eğreti.
Artefakt, artifact : Doğal olmayan yapı veya oluşum, doku veya organda yapay olarak meydana gelmiş veya getirilen şey.
Artikülasyon, articulation : İki veya daha fazla kemiğin birbiriyle ilişki durumuna geldiği hareketli bölge, oynak yeri, eklem, mafsal, kelimeyi anlaşılır şekilde söyleme; heceleyerek söyleme.
Asfiksi, asfeksi, asphyxia : Havasızlık, oksijen azlığı-yokluğu, vücudun gerekli oksijeni alamaması, keza kan ve dokularda artan karbondioksidi atamaması nedeniyle hayatın durması, havanın akciğerlere ulaşamaması, ulaşırsa alyuvarlarla yeterince birleşememesi ya da ortamdaki oksijen niceliğinin yetersiz olması gibi nedenlerle canlının havasızlıktan ölmesi.
Asidofil, acidophil(e) : Asitsever, eosin gibi asit boyalarla boyanabilen; hipofiz ön lobunda asit boyalarla boyanan hücreleri belirtmekte kullanılan terim, asitlik derecesi yüksek besiyerlerinde gelişen organizmaları anlatır.
Asliye Ceza Mahkemesi, Criminal Court of First Instance : Ceza yargılamasının asıl mahkemesi, her ilçede kurulup sulh ceza mahkemeleriyle ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışındaki davalara bakan mahkeme.
Asliye Hukuk Mahkemesi, Civil Court of First Instance : Hukuk yargılamasının asıl mahkemesi, her ilçede kurulan ve sulh mahkemesinin yasada belirtilen görevi dışındaki bütün davalara bakan mahkeme.
Ateroskleroz, arteriosclerosis : Atardamar duvarlarının esnekliğini kaybetmek üzere sertleşip kalınlaşması.
Aura, aura : Hastalık nöbetinin geleceğine dair kişinin hissettiği öncül belirti, özellikle epilepsi nöbetinin yaklaşmakta olduğunu gösteren, gerçek dışı görüntüler, ses duymalar, tükürük artışı gibi bazı belirtilerle karakterize durum.
Avulsiyon, avulsion : Burarak koparma veya ayırma.
Aza, organ : Organ, üye, organlar, el, kol, ayak, bacak, böbrek, karaciğer, akciğer gibi vücut bölümlerini niteleyen sözcük.
Balistik, ballistics : Ateşli silahlarda barut gazının basıncı ile fırlayıp hedefe varıncaya kadar merminin hareketlerini inceleyen bilim dalı.
Barton kırığı, Barton fracture : Radius kemiğinin distalinde olan kırıklı çıkık.
Barut, gunpowder : Mermi kovanı içinde, kapsül ile ateşleme delikleri aracılığıyla bağlantı gösteren kısmında yer alan toz.
Basınç atrofisi, pressure atrophy : Bir dokunun uzun süre ve normalden fazla bir basınç altında kalması sonucu oluşan atrofi.
Baskı derecesi, pen pressure : Fulaj izi, herhangi bir belge düzenlenirken veya yazılırken kaleme uygulanan basınç nedeniyle kağıt altındaki diğer kağıtlar üzerinde ve yazı yazılan belgenin arka yüzünde oluşan iz, kalemin baskı izi.
Bebek, infant : 0-12 aylık çocuk, infant.
Beclard kemikleşme merkezi, Beclard ossification center : Femur alt ucundaki epifiz kıkırdağı içerisinde bulunan, intrauterin 9. ayda beliren ve 10 gün içerisinde maksimum büyüklüğüne ulaşan, zamanında günlü doğmuş çocuklarda uzun ekseni 5 mm olan baklava dilimi biçimindeki kırmızı renkli kemikleşme çekirdeği.
Beden muayenesi, physical examination : Bir suça ilişkin kanıt elde etmek için şüpheli veya sanığın bedeninde muayene yapılabilmesi ya da biyolojik örnek alınabilmesi için Cumhuriyet savcısı veya Hakim tarafından karar verilen muayene.
Bellek yitimi, amnesia : Unutkanlık, hafıza kaybı, kişinin yaşadığı durumu hatırlayamama durumu, amnezi.
Bennet kırığı, Bennet fracture : Birinci metakarp tabanının kırılması ve karpometakarpal eklem içerisine girmesiyle karakterize, kendisini subluksasyonla gösteren kırık.
Benzen, benzene : Kömür katranından elde edilen eritici özelliğe sahip hidrokarbon yapısında, uçucu nitelikte bir sıvı, benzol, boya ve ilaç sanayinde kullanılır.
Bestiyalite, bestiality : Hayvanlarla cinsel ilişki kurulması, zoofili.
Beyaz ası, white hanging : Yüzün renginin beyaz veya soluk olduğu ası.
Beyin kontüzyonu, brain contusion : Kafatasında kırık ve bilinç kaybı yapabilecek güçte bir travmanın etkisiyle meydana gelen beyin dokusu zedelenmesi.
Beyin ödemi, brain oedema : Beynin hücre içi veya hücre dışı kısımlarında sıvı birikimi.
Beyin ölümü, brain death : Beyin sapındaki dolaşım ve solunum merkezlerinin irreversibl olarak çalışmasının durması. beyin sapı ölümü.
Beyin sarsıntısı, commotio cerebri : Refleks ve bilinç kaybı, retrograd bellek yitimi, kusma gibi bulgularla karakterize, kafaya gelen geniş yüzeyli bir cismin yaptığı künt travma sonrasında oluşan, beyinde morfolojik olarak bulgu saptanamayan tablo.
Bifurkasyon, bifurcation : İki dala ayrılma, ikili çatallaşma, ana dalın (damar veya sinir) iki kola ayrıldığı nokta, çatallaşma noktası.
Bilirkişi, expert : Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren, Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenemeyen konularda bilgisinden yaralanılan kişi.
Biliş, cognition : Hatırlama, düşünce ve idrak gibi zihinsel işlevler topluluğunu tanımlayan kavram, kognisyon.
Bipolar, bipolar : İki kutuplu, iki uzantılı.
Birden ölüm, unexpected death : Bir kişinin beklenmedik bir zamanda hiçbir neden olmaksızın ya da basit bir etkiden sonra kısa bir süre içerisinde ölmesi.
Bitişik atış, contact shot : Silah namlusunun vücuda tam temas hâlinde olduğu veya en fazla 2 cm uzaklıktan yapılan atış.
Biyolojik leke, biological blot : Kan, tükürük, vücut sıvısı, semen gibi insana ait biyolojik örneği içeren leke.
Biyopsi, biopsy : Teşhis amacıyla mikroskopik muayene için dokudan küçük bir parça alma, mikroskobik muayene için alınan doku parçası.
Biyotoksikoloji, biotoxicology : Canlı organizmalar tarafından salgılanan toksik maddeler ve etkilerini konu alan bilim dalı.
Bleuler siması, Bleuler face : Şizofrenik hastanın, canlı fakat anlamsız parlak gözler ile çevresindeki olayları anlamak için çaba harcayan insanlardakine benzer şekilde kırıştırılmış alın derisi ile karakterize yüz ifadesi.
Boğazlama, cut throat : Boyun ön yüzde görülen kesici aletlerle, yutak (larinks), soluk borusu (trakea) ve damarların kesilebildiği yaralanma biçimi.
Boksör pozisyonu, pugilistic attitude : Yanmış cesedin kuvvetli kaslarının tesiriyle kasılı (bükülü), yani boksör gibi durma durumu.
Bot, bot : İnsan ve hayvanlar üzerinde parazit olarak yaşayan bazı sineklerin larvası.
Bradikinezi, bradykinesia : Fizik ve mental bozukluklara bağlı olarak hareketlerin ileri derecede yavaşlaması durumu.
Bül, bulla : İçinde seröz sıvı bulunan vezikülden büyük deri kabarcığı, blister, deride veziküller oluşmasına neden olan herhangi bir etken (yakı vb.).
Bur-hol, burr-hole : Matkap deliği
Butlan nullity : Bir sözleşmenin hukuka, ahlaka aykırı olması veya geçerlik şartı olan şekil şartına uyulmadan yapılması nedeniyle geçersiz olması, hükümsüzlük.
Cebir force : Bir kimsenin isteğinin aksine bir hareketi yapmaya veya yapmamaya zorlanması, zorlama.
Ceza, Punishment : Yasaları çiğneyen kişilere mahkemeler tarafından uygulanan yaptırım.
Ceza ehliyeti, Criminal responsibility : Ceza sorumluluğu. Bir kişinin belirli bir tarihte işlemiş olduğu bir suç sırasında bu davranışı kendi iradesiyle, bilinç serbestisini tam olarak koruyarak meydana getirip getirmediği esasına dayanan değerlendirme, yani kişinin işlediği suçtan dolayı kanun nezdinde sorumlu olup olmaması.
Ceza kanunu, Penal Code : Genel suçları ve bunlara verilecek cezaları belirten kanun.
Cinsel işlev bozukluğu, sexual dysfunctions : Cinsel istek, uyarılma, orgazm, ağrı bozuklukları gibi bozukluklar.
Cinsel istismar, sexual abuse : Psikososyal gelişimini tamamlamamış çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel uyarı için kullanılması.
Cinsel saldırı, sexual assault : Cinsel bir amaçla veya cinsel arzuları tatmin amacıyla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlali.
Colles kırığı, Colles fracture : Radius alt ucunun kırılması ve alt parçanın arkaya yer değiştirmesi.
Cotard sendromu, Cotard syndrome : Duygusal bozuklukların ve intihar eğiliminin bulunduğu paranoya.
Creutzfeldt - Jacob hastalığı, Creutzfeldt-Jacob disease : En belirgin bulgusu bunama olan, apati ve irritabilite, dezoryantasyon, entelektüel bozukluklar, afazi, apraksi, disleksi, disgrafi, duygusal uyaranların neden olduğu spazmlar, reflekslerde artma, hipokinezi, tremor, koreoatetoid hareketler, görme bozuklukları gibi nörolojik semptomların izlendiği virüs infeksiyonu.
Crush sendromu, crush syndrome : Ezilme sendromu
Cumhurbaşkanlığı affı, Presidential amnesty : Anayasanın 104. maddesine göre; Cumhurbaşkanı tarafından sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletme veya kaldırma yetkisinin kullanılması.
Çapraz sorgu, cross-examination : Tanık dinleme işleminin Hakim önünde doğrudan doğruya Savcı ve savunma tarafından yapılması.
Çizgisel kırık, linear fracture : Uzun bir kemiğin uzun ekseni boyunca izlenen kırık. Lineer kırık.
Çabuk ölüm, rapid death : Sağlıklı bir kişinin hastalanması ve birkaç saat veya gün içerisinde ölmesi.
Çehre, face : Yüz, yeni Türk Ceza Kanunu’na göre; kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri sınırı (saçı dökülen ya da azalan kişilerde görülebilen frontal bölge dahil), yanlarda kulaklar dahil olmak üzere kulakların arkasından inen hayali düz çizgilerin her iki clavicula ile kesiştiği noktalar ile altta fossa jugularis’ten başlayıp yanlara doğru clavicula’ları takip eden çizgiler arasında kalan bölge.
Çehrede sabit eser, Permanent scar on the face : Yüzünde sabit iz.
Çehrenin daimi değişikliği, Permanent change on the face : yüzde sürekli değişiklik.
Çocuk istismarı, Child abuse : Sıfır-18 yaş grubundaki çocukların, sorumlu olan kişi veya kişiler tarafından, zarar verici olan, kaza dışı ve önlenebilir bir davranışa maruz kalması.
Çocuk mahkemesi, Juvenile Court : Küçüklerin yargılanması ile gerekli tedbir ve cezaları hükmetmekle görevli ihtisas mahkemesi.
Çocuk suçluluğu, Juvenile delinquency : On sekiz yaşını doldurmamış kişiler tarafından ceza kanunlarına aykırı bir davranışta bulunulması durumu.
Çoğul kişilik bozukluğu, Dissociative personality disorder : İki veya daha fazla, birbirinden farklı kimlik veya kişiliğe sahip olma durumu.
Çökme kırığı, Depression fracture : Kafatası kubbesine gelen künt cisimlerin oluşturduğu ve bu cismin şekline uyan özellikler taşıyan kemik çökmesiyle karakterize kırık.
Çürüme haritası, Decomposition map : Çürümeye başlayan cesette damarların vücut yüzeyinden görülmesi.
Darp, blow : Vurma, vuruş.
Dava ehliyeti, Capacity to sue : Medeni hakları kullanma ehliyetinin yargılama hukukundaki karşılığı.
Defekt, defect : Kusur, boşluk, doku kaybı.
Defin, inhumation : Gömme.
Defisit, deficit : Bozukluk, kusur.
Deflorasyon, defloration : Çiçeğini koparma, kızlık zarının yırtılması, Hymen’in (kızlık zarı) cinsel ilişkiyle, klinik muayene sırasında ya da parmakla yırtılması.
Deformasyon, deformation : Şekil bozukluğu, sakatlık, normal şeklini veya yapısını kaybetme.
Degradasyon, degradation : Yıkım. Bozunma. DNA’nın morötesi ışık, kimyasal madde, radyasyon gibi çevresel etmenlerle parçalanması.
Dejavu, déjà vu : Sanki görmüştüm
Dekompresyon hastalığı, Decompression sickness : Vurgun, Dalgıçların su yüzeyine birdenbire çıkmaları ya da basınç düzenleme sistemi bulunmayan uçakların ani yükselmeleri sonrasında, kanda ve dokularda erimiş halde bulunan azotun gaz durumuna dönüşmesiyle beliren, merkezi ve periferik sinir sistemi elemanlarında kanama ile nekrozların neden olduğu felçler, akciğerlerde kanama ve ödem, uzun kemiklerin uçlarında nekrozlar ile yağ embolizminin de eklendiği tablo; vurgun, Caisson hastalığı.
Dekontaminasyon, decontamination : Bulaşma durumundan kurtulma.
Delik, foramen : Bir boşluğu başka bir boşluğa birleştiren veya bir kanalın ağzı, fevha, foramen.
Delil, evidence : Herhangi bir olayın mahkemede değerlendirilmesi sırasında doğruluğu kabul edilmiş ifade, belge ya da belirti.
Deliran aktif, Delirent active : Mistik paranoyası olan, lider durumunda olan ve peşinden deliran pasif bir grubu sürükleyen, onlara tüm isteklerini yaptırabilen kişi.
Deliran pasif, Delirent passive : Mistik paranoyası olan, lider durumundaki bir kişinin peşinden giden, onun her istediğini yapan histerik veya oligofren insanlar.
Demans, dementia : Entelektüel işlevlerin değişik boyutlarının kişinin sosyal ve ekonomik aktivitelerini olumsuz etkileyecek biçimde sürekli ve ilerleyici şekilde bozulması.
Deprivasyon, deprivation : Yoksun bırakılma. Gerekli bir parça, organ güç ya da bir şeyin eksikliği/kaybı.
Derealizasyon, derealization : Kişinin çevresini bambaşka, tanımadık, yabancı bir çevre gibi algılaması.
Dereistik düşünce, dereistic thinking : Düşüncenin garip, anlaşılmaz ve gerçeklikten uzak olması.
Derin ekimoz, deep ecchymose : Deri altı ve daha derin dokularda ortaya çıkan, travma etkisiyle oluşan büyük damar yırtılmalarına bağlı olan, önceleri fark edilmeyen ve belirli bir süre sonra deride renk değişimiyle kendini gösteren rengi değişmiş ekimoz.
Deselerasyon, deceleration : Hız ve temponun düşürülmesi.
Deserebre, decerebrate : Beyin işlevleri ortadan kalkmış.
Dezoryantasyon, disorientation : Zaman, yer, kişi, hastalık kavramının bozuk olduğu durum.
Difüz, diffuse : Oldukça yaygın.
Disakuzi, dysacousia : Seslerin frekanslarının ve yoğunluğunun değişik şekilde algılandığı işitme kusuru.
Disartri, dysarthria : Kas kontrolünde bozukluk sonucu cümlelerin hatalı birleşmesiyle karakterli konuşma bozukluğu.
Diseksiyon, dissection : Parçalarına ayırma. Organları usulüne uygun kesme.
Disfazi, dysphasia : Beyin lezyonu sonucu oluşan uyum eksikliği ile sözcüklerin yerinde kullanılamamasına bağlı konuşma bozukluğu.
Disfori, dysphoria : Huzursuzluk, ajitasyon durumu.
Diskinezi, dyskinesia : İstemli hareketlerin yapılması gücünün azalması/bozulması.
Dislali, dyslalia : Dış konuşma organlarının bozukluğuna bağlı düşüncelerini ifade etme güçlüğü.
Disleksi, dyslexia : Yazıları görüp okuma, heceleme, yazma yeteneğinin bozuk olduğu kalıtsal hastalık.
Disparöni, dyspareunia : Kadının cinsel ilişki sırasında zorluk ve ağrı çekmesi durumu.
Dispraksi, dyspraxia : Uyum gerektiren işlevlerin yapılmasındaki gücün kısmen azalması.
Dissimülasyon, dissimulation : Paranoid bileşenler içeren bir akıl hastalığının erken döneminde ya da serebroskleroza bağlı demans tablosuna girmekte bulunan ve bu durumunu fark etmeye başlayan kişinin hastalığını saklama çabası içerisinde bulunduğu tablo.
Distorsiyon, distortion : Burkulma, burkma, bükülme etkisiyle normal konumunun bozulması.
Diz-dirsek pozisyonu, knee-elbow position : Hastanın yüzüstü ve masaya yalnızca diz-dirsek uçlarının temas edecek biçimde durması ve gövde ile bacaklar arasındaki açını 90 derece olmasıyla karakterize, özellikle livata muayenesinde kullanılan pozisyon.
DNA, deoxyribonucleic acid : Hücre çekirdeklerinde bulunan çift zincirli genetik materyalin nükleotitleri, deoksiribonükleik asit.
DNA analizi, DNA analyses : Kimliklendirmede kullanılmak üzere DNA profili elde etmek için belirli bir DNA parçasının tekrar eden baz dizisinin tanımlanması veya tekrar eden baz dizilerinin sayısının belirlenmesi.
DNA veri bankası, DNA databank : DNA analizi sonucu elde edilen kişiye özgü DNA profillerine ait bilgilerin elektronik ortamda depolandığı ve diğer profillerle mukayese edilebildiği sistem.
Doğal ölüm, Natural death : Normal yaşam süresini tamamlamış ya da bir hastalığı olan kişilerde görülen ölüm şekli.
Doğuştan, congenital : Doğumdan önce bulunan; doğum sırasında var olan, konjenital.
Dokuzlar kuralı, Rule of nines : Yanık alanı yüzeyinin, tüm vücut yüzeyine oranını saptamaya yarayan kural, baş-boyun % 9, kollar, göğüs, karın, her iki bacak % 18, genital bölge % 1.
Dövülmüş çocuk sendromu, Battered child syndrome : Caffey tarafından tanımlanmış genellikle 3 yaş altındaki çocukların anne - baba veya bakıcıları tarafından dövülmesiyle cilt ve yumuşak doku lezyonları ile kemik kırıkları ve subdural hematomun birlikte görüldüğü sendrom.
Duhule müsait, suitable for coitus : Cinsel birleşmeden etkilenmeyen ancak doğum sırasında yırtılabilen kızlık zarlarını niteleyen tanımlama.
Duygulanım, affect : Kişinin içinde bulunduğu duygu durumu; yaşantılara verdiği tepki ve duygularını ifade etme biçimi, affekt.
Duygusal istismar, emotional abuse : Çocuk ve gençlerin kendilerini etkileyen tutum ve davranışlara maruz kalarak veya gereksinim duydukları ilgi, sevgi ve bakımdan yoksun bırakılarak toplumsal ve bilimsel standartlara göre psikolojik hasara uğratılmaları durumu.
Duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması, organ insufficiency : Organdaki veya ekstremitedeki anatomik kayıp ve/veya fonksiyonel bozukluğun o organ veya ekstremitenin kendi anatomik yapısı ve/veya fonksiyonuna göre % 10-50 arasında olması, uzuv zaafı, duyularından ve organlarından birinin işlevinin yitirilmesi, organ failure, organdaki veya ekstremitedeki anatomik kayıp ve/veya fonksiyonel bozukluğun o organ veya ekstremitenin kendi anatomik yapısı ve/veya fonksiyonuna göre % 50’nin üstünde olması, uzuv tatili.
Ekimoz, ecchymosis : Çürük, bere, morluk, travma etkisi ile arteriyol ve venüllerin yırtılarak kanın doku arasında yayılıp pıhtılaşması sonucu oluşur, bu yayılma doku aralıklarını doldurma şeklindedir.
Ekimoz maskesi, Mask of ecchymosis : Karın-göğüs basısında, baş, boyun ve göğsün üst kısmının koyu morumsu-siyah renkte olması ile karakterize görünüm.
Ekopraksi, echopraxia : Birinin hareketlerini aynen tekrar etme, taklit.
Ekshibisyonizm, exhibitionism : Dış genital organlarını ani ve şaşırtıcı bir biçimde, kompulsif olarak, tanımadığı yabancı kişilere göstermesi ile belirgin cinsel sapıklık, teşhircilik, gösterimcilik.
Eksitasyon sendromu, excitation syndrome : Hareketliliğin artması, aşırı konuşma, uykusuzluk, neşe, öfke, huzursuzluk, saldırganlık gibi davranışlarla seyirli psikotik durum.
Eksitus, exitus : Ölüm.
Ekstansiyon, extantion : Germe, gerilme, uzama, uzatma.
Ekzaltasyon, exaltation : Genellikle büyüklük hayaliyle birlikte olan aşırı gururlanma durumu, normalin üzerinde hareket ve konuşma, neşe ya da öfke, huzursuzluk, uyku azlığı gibi özellikleri içeren psikiyatrik tablo.
Electra kompleksi, Electra complex : Oedipus kompleksinin kadında görülen şekli.
Elektroforez, electrophoresis : Moleküllerin, nişasta, agaroz, akrilamid gibi jel yapılı maddeler bulunan ortamda elektriksel alanın etkisiyle göç hızlarının farklılığından yararlanılarak ayrılmaları.
Embolizm, embolism : Bir cismin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkaması.
Emigrasyon belirtisi, emigration sign : Paranoya hastalarının, baskı gördükleri kişilerden uzaklaşmak için semt, şehir, ülke değiştirme şeklindeki davranışları.
Empati, empathy : Kişinin kendi duygusal durumundan farklı duygusal durumları anlama becerisi.
Empotans, impotence : Güç eksikliği, güçsüzlük, erkekte cinsel gücün yetersizliği veya yokluğu, penis ereksiyonunun olmaması.
Epidural kanama, epidural bleeding : Dura ile kemik arasında sıklıkla travmatik A. meningea media yırtığına bağlı 150-200 cm³ biriktiğinde bireyin ölümüne yol açan kanama.
Epilepsi, epilepsy : Beyinde elektriksel aktivite bozukluğuna ve özellikle ani elektrik boşalımına bağlı elektrik kesintisi ve konvülziyonlarla belirgin tekrarlayıcı nöbetlerin görüldüğü klinik tablo, Sara hastalığı.
Epileptik karakter, epileptic character : Güvenilmez, paranoid, toplum değerlerine karşı, dini duygu, inanç ve ritüellerine karşı aşırı bağlı, lüzumsuz ayrıntılı konuşan, irrite, aşırı iltifat ve ilgiden aşırı nefret ve hiddet arasında duygusal sebatsızlık, kaba donuk yüz, muhakeme kusuru olan tepkileri yavaş olan kişilik bozukluğu.
Ereksiyon, erection : Penisin sertleşmesi.
Erektil işlev bozukluğu, erectil dysfunction: Tatmin edici bir seksüel eylem için uygun penis sertleşmesini sağlayamama ve/veya devam ettirememe durumu.
Erişkin, adult : Tam oluşmuş, ergin, cinsiyet bakımdan ergin olan, adult.
Eritem, erythema : Deride görülen yerel kırmızılık.
Erotomani, erotomania : Libido ve cinsel aktivitenin artması.
Erozyon, erosion : Deri ve mukozada yüzeysel doku kaybı, aşınma.
Esrar, cannabis : Hint keneviri yapraklarından elde edilen reçine.
Etil alkol, ethyl alcohol : Doymuş karbonlu hidrojenlerin hidroksit derivesi olan alkanın tek değerli alkolü, glikoz içeren bütün tahıl, sebze, meyve ve sütün fermantasyonundan elde edilir, yakacak olarak, bazı ilaçların hazırlanmasında ve dezenfektan olarak tıpta kullanılır.
Evolüsyon, evolution : Bir organ ya da organizmanın olgunlaşma süreci.
Ezilme sendromu, crush syndrome : Ağır yaralanma sonucu böbreklerde hemoglobin birikimi sonucu böbrek yetmezliğiyle sonuçlanan hastalık, Crush sendromu.
Fallus, penis : Erkek üreme organı.
Farik ve mümeyyizlik, ability of realization and distinction : Bir çocuğun (12-15 yaş), işlediği suçun bilincinde olması, bilerek, isteyerek suç işlemesi, eylemin anlam ve sonuçlarını kavraması.
Fatal, fatal : Ölüme götüren, ölümle sonuçlanan, öldürücü, ölümcül.
Feminizasyon, feminization : Dişilik özelliklerinin gelişimi, kadınlaşma, dişileşme.
Fertil, fertile : Gelişme yeteneği olan, doğurabilen, mümbit, verimli.
Fetisit, feticide : Fötüs durumundayken öldürme.
Fetiş, fetish : Büyülü olarak düşünülen ve erotik arzular veren cisim.
Fetişizim, fetishism : Karşı cinse ait aslında cinsel anlamı olmayan fakat kişi için sembolik cinsel haz kaynağı olan bir nesne ile cinsel doyum tutkusu.
Fetüs, fetus : gebeliğin üçüncü ayının başlangıcından doğuma kadar devre içinde gebelik ürününe verilen ad, uterus içinde gelişen yavru, cenin.
Fevha, foramen : delik
Fibrozis, fibrosis : Hücre aralarındaki liflerin artması, lif dejenerasyonu, fibrozit.
Fiil ehliyeti, capacity to act : Medeni hakları kullanma ehliyeti.
Fiksing fixing : Saptama, tespit etme.
Filarisit, filaricide : Filariya parazitlerini öldüren ilaç.
Filariya, filaria : Omurgalı hayvanların kanında ve dokularında parazit olarak yaşayan kıl kurdu cinsi, filariyazis hastalığına neden olan parazit grubu.
Fistül, fistula : Deri yüzeyi ile vücut boşlukları arasındaki anormal kanallar, fistül.
Fisür, fissure (Lat. fissura) : Deri veya mukozanın hafifçe veya yüzeyel olarak çatlaması durumu, çatlak, yarık.
Fleksibilite, flexibility : bükülebilme, eğilme ve bükülme yeteneği.
Fleksiyon, flexion : Eklemin yaptığı içeriye doğru bükülme hareketi, bükülme, bükme.
Fokal, focal : odak ile ilgili, odağa ait, mihrak ile ilgili.
Foküs, focus : Odak
Foramen, foramen : Delik
Formol, formalin : Formaldehit solüsyonu.
Frijit, frigid : Cinsel olarak soğuk kadın.
Frotterizm, frotteurism : Genellikle erkeğin orgazm amacıyla penisini tamamen giyinmiş bir kadının kalçalarına ya da vücudunun diğer kısımlarına sürtmesi, sürtünmecilik, fortçuluk.
Füg, fugue : Kişiyi evinden ve çevresinden ayrılarak gayesiz gezip dolaşma gibi davranışlara iten, bir ölçüde karakter değişimi ile belirgin geçici durum, kişi bu tablodan sıyrıldığı zaman olanları hatırlamaz.
Galeazzi kırığı, Galeazzi fracture : Radiusun bilek üzerinden kırılması ve ulna distal ucunun eklemden ayrılmasıyla karakterize kırık, Dupuytren kırığı.
Ganser sendromu, Ganser syndrome : Bellek yitimi, varsanımlar ve çocuksu, alaycı konuşma şeklindeki belirtilerle ortaya çıkan psikopatolojik tablo.
Gaz embolisi, gas embolism : Damarların hava ya da gaz kabarcıklarıyla tıkanması sonucu oluşan tıkaç, emboli.
Gaz kromatografisi, gas chromatography : Uçucu organik narkotik ve psikotrop maddeleri bozunmadan birbirinden ayırmak ve analizini yapmakta kullanılan bir tür kromatografik yöntem.
Gazlı kangren, gas gangrene : Cilt altı dokuda Clostridium cinsi anaerob mikroorganizmaların üremesiyle oluşan kangren.
Gen, gene : Bir kromozom içinde belirli bir noktayı (lokus) işgal eden kalıtsal materyal ünitesi, kalıtımın temel birimi olup, özel bir polipeptit zincirinin amino asit sırasını şifreleyen DNA kesimidir.
Genom, genom : Bir bireyin ya da bir hücrenin genetik materyalinin tamamı.
Genel kurul, General Assembly : Adli Tıp Kurumu Başkanı, İhtisas kurulları Başkan ve Üyelerinden oluşan, Mahkemeler ve Savcılıklar tarafından kanaat verici bulunmayan, ihtisas kurullarınca oy birliğiyle alınmamış kararları, aralarında çelişki bulunan bilirkişilik raporlarını görüşen kurul.
Genetik, genetic : Genlerle ilgili, kalıtımla ilgili, genlerle geçen.
Gezici ekimoz, migratory ecchymose : Kafa travmasında göz çevresinde, karın travmasında kasıklarda meydana gelen, travmanın geldiği bölgedeki damarların yırtılmasıyla oluşan, kanamanın yer çekiminin etkisiyle daha aşağı bölgelere inerek oluşturduğu ekimoz.
Gonad, gonad : Gametleri ve erkek ya da dişi (testikül ya da ovaryum) hormonları oluşturan genital bez.
Gosselin kırığı, Gosselin fracture : Tibianın diz eklemine kadar ulaşan V biçimindeki kırığı.
Gözlem İhtisas Dairesi, Observation Department : Haklarında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 74. maddesine göre gözlem kararı verilmiş tutuklu ve tutuksuz kişilerle hukuk mahkemelerince hukuki ehliyetleri bakımından gözlemi gerekli görülen kimselerin yatırılarak gözlem altına alınması ve haklarında rapor düzenlenmesi ile görevli Adli Tıp Kurumu ihtisas dairesi.
Grafoloji, graphology : El yazısına bakarak kime ait olduğunu veya kişinin karakterini tanıma.
Hacir, legal incapacity : Kişinin medeni haklarını kullanma yetkisinin mahkemece kaldırılması.
Halüsinasyon, hallucination : Mevcut olmayan bir şeyi görme, işitme, tat veya kokusunu alma; dışarıdan bir uyarı olmaksızın hayal gücündeki bozukluk nedeniyle beliren yalancı algılama; sanrı, varsanım.
Hamster, hamster : Sıçana benzeyen ve laboratuvarlarda deney hayvanı olarak kullanılan bir kemirgen.
Hangman kırığı, Hangman fracture : Cellat kırığı. Axis’in (ikinci boyun omurunun) ani hiperekstansiyon sonucu arka elementinde meydana gelen kırık.
Hapis psikozu, Psychosis in prison : Uzun süre hapishanede kalanlarda görülen, paranoid ögelerin ön planda olduğu psikiyatrik tablo.
Havalı tabanca, air pistol : Hava ve gaz basıncı ile çalışan ateşsiz, namlusu yivli veya yivsiz, uluslararası standartlara uygun silah, havalı tüfek.
Havas, sense : Görme, işitme, tat alma, koklama, hissetme olarak bilinen beş duyunun her biri. Havuz kırığı, pond fracture : İçerisinde çeşitli yönlere dağılan kırık çizgilerinin bulunduğu halka biçimindeki kırık çizgisi ile çevrili kafatası kırığı.
Hayati tehlike, Life - Threat : Travmaya uğrayan kişilerin travmaya uğradığı andan başlamak üzere travma sonucunda oluşan yara ya da diğer zararların hayat için tehlike ve ölüme yol açabilecek nitelikte olması.
Hematom, hematoma : Doku içerisinde kitle yapan kanama; travma sırasında yırtılan damarlardan çıkan kanın dokular arasında toplanmasıyla oluşan kitle.
Hemipleji, hemiplegia : Yarım felç, vücudun bir yarısını tutan felç, tek taraflı felç.
Hemofili, hemophilia : Kanın pıhtılaşma yeteneğinde bozukluk ile belirgin kalıtsal hastalık. Önemsiz bir travma ile aşırı kanama eğilimi gösterir. Erkeklerde daha sık görülür.
Hemotoraks, hemathorax : Plevranın iki yaprağı arasında kan birikmesi.
Herbisit, herbicide : Otları öldüren veya normal gelişimini etkileyen tarım ilacı.
Heredite, heredity : kalıtım
Hermafroditizm, hermaphroditism : Kişide her iki cinsiyete ait cinsiyet bezlerinin (testis, over) birlikte bulunması durumu.
Hezeyan, delusion : Taşkınlık, Muhakeme bozukluğu sonunda beliren, bazıları olanaksız, ancak kişinin kesin olarak inandığı, asalet, keşif, kıskançlık, şehvet, suçluluk, megalomanik gibi tipleri bulunan yanlış inanış.
Hidrotoraks, hydrothorax : Plevranın iki yaprağı arasında sıvı toplanması, plevral efüzyon.
Higrom, hygroma : Sıvıyla dolu kese, eklem kesesinin sıvıyla dolarak şişmesi.
Himen, hymen : Kızlık zarı, vulva ile vajinayı birbirinden ayıran üzeri mukozayla örtülü ince fibröz zar.
Himenal karunkul, Carunculae hymenales, Myrtiformes : Yırtılmış kızlık zarı organize olduktan sonra doğumdan sonra ortadan kalkan yuvarlakça, parlak beyaz renkli oluşumlar.
Hiperemi, hyperemia : Bir dokuda damarların genişlemesine ve kan miktarı artmasına bağlı kırmızılık.
Hiperplazi, hyperplasia : Bir organın ya da dokunun büyüklüğünde, o doku ya da organa ait hücrelerin sayıca artışı sonucu görülen büyüme.
Hipertermi, hyperthermia : Vücut ısısının 40 ºC üstüne çıktığı, daha çok merkezi sinir sistemi etkilenmelerinde ve sıcak çarpmalarında görülen ateş, tedavi amacıyla vücut ısısının yükseltilmesi.
Hipertrofi, hypertrophy : Bir organın ya da dokunun büyüklüğünde o doku ya da organa ait hücrelerde hacim artışı sonucu oluşan büyüme.
Hipokondriyak, hypochondriac : Ciddi bir hastalığı olduğuna inanan ve yersiz kuruntuları bulunan kişi.
Hipoksi, hypoxia : Solunum havasında yetersiz oksijen bulunması, organ ve dokularda oksijen azlığı.
Hipomani, hypomania : Hafif eksitasyon, logore, öfori, dikkat artışı, olayları çabuk kavrama, teşhircilik, hiperseksüalite, hareketlilik, cömertlik, yorulmazlık, kendine güven artışı, uyku bozukluğu gibi bulguların izlendiği ruh hastalığı.
Hipotermi, hypothermia : Vücut ısısının 35 ºC altına düşmesiyle ortaya çıkan tablo.
Hipotoni, hypotonia : Tonus azalımı, göz içi basıncının düşük olması durumu.
Histeri, hysteria : Özellikle genç kız ve kadınlarda daha sık görülen psişik ve motor bozukluklarla karakterize bir durum. Duygusal reaksiyonlarda taşkınlık, kişilik değişimi ve değişik hastalıkları taklit etme çabası ve bayılma nöbetleri ile birlikte görülür.
Histopatoloji, histopathology : Hastalıkların mikroskobik yapılarını inceleyen, mikroskobik özelliklerine göre gruplandıran, organlarda yaptıkları zararları belirleyen, hastalıkların tanısını koyan bilim dalı.
HIV, Human Immunodeficiency Virus : Cinsel ilişkiyle ve enfekte kan ürünleri (kan, plazma) ya da batıcı-delici araçlarla (enjeksiyon, cerrahi alet) bulaşarak insanlarda hücresel bağışıklık sistemini oluşturan T-lenfositlerin işlevlerini bozan AIDS hastalığına neden olan virus.
Hofmann çukuru, Hofmann space : Bitişik atış mesafesinden namlunun cilde tam temas ettirilerek yapıldığı atışlarda, barutun yanma ürünlerinin hepsinin büyük bir basınçla cilt altına dolması cilt altında koyu renkli, yanık biçiminde boşluk oluşumuyla karakterize lezyon.
Hukuki ehliyet, Civil responsibility : Hak sahibi olabilme, hukuki hak ve yetkilerini kullanabilmek için yeterli derecede akıl sağlığına sahip olabilme, temyiz kudreti, mümeyyizlik, ayırtım gücü.
Irza geçme, rape : Ereksiyon halindeki penis başının (glans penis) kızlık zarını (halkasını) vajinal kanala doğru ya da anüs sfinkterini anal kanala doğru ejakülasyonu sağlayacak biçimde geçmesi.
Irza tasaddi, carnal abuse : Koitus (cinsel ilişki) amacı olmaksızın cinsel isteklerin tatmini için yapılan hareketler.
İdare mahkemesi, Administrative Court : İptal, tam yargı davalarıyla genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları çözümleyen mahkeme.
İdiopatik, idiopathic : Kendiliğinden oluşan; nedeni bilinmeyen, primer.
İdiosinkrazi, idiosyncrasy : Bazı kişilerde aldıkları ilacın beklenmeyen ani bir reaksiyon oluşturması, bir bireyde bazı ilaçlara, proteinlere ve herhangi bir maddeye karşı ileri derecede duyarlı olma durumu.
İdiyot, idiot : Geri zekalı, ileri derecede zeka geriliği olan kişi.
İdrak, comprehension : Anlama ve kavrama, komprehensiyon.
İhmal, neglicent act : Haksız sonuca yönelmemekle birlikte, durumun ve koşulların gerektirdiği dikkat ve özeni göstermeme durumu.
İhmal, neglect : Çocuğa bakmakla yükümlü kişinin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi, çocuğu fiziksel veya duygusal olarak ihmal etmesi.
İkili ölüm, Dyadic death : İki kişinin birlikte intihar etmesi ya da cinayeti işleyen kişinin kendisini de öldürmesi.
İkiz delilik, Folie a deux : Belirgin taşkınlıklarla (hezeyanlarla) giden psikotik bozukluğu olan kişi ile yakın ilişki çerçevesinde bulunan diğer kişide taşkınlık (hezeyan) gelişmesi.
İlliyet, casual : Bir sonucu ortaya çıkaran eylem ve hareketle, o sonuç arasındaki bağıntı, nedensellik, neden sonuç ilişkisi.
İllüzyon, illusion : Yanılsama
İmperfore himen, hymen imperforatus : Açıklığı (deliği) bulunmayan kızlık zarı.
İmza, signature : Bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyı yazdığını veya onayladığını belirtmek için her zaman aynı biçimde yazdığı ad veya işaret.
İmza tersimi, signature construction : İmzayı oluşturan tüm hatların yapılması, resmedilmesi.
İnfaz tehiri, reprieve : Hapis cezasının uygulanmasının akıl hastalığı veya diğer hastalıklar nedeniyle Adli Tıp Kurumunca düzenlenen ya da tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan sağlık kurulu raporuyla iyileşinceye kadar ertelenmesi.
İnsan hakları, Human rights : Devlet karşısında her bireye ait eşitlik, mülkiyet, özgürlük, güvence gibi haklar.
İn vitro, in vitro : Yapay çevrede; deney tüpü içerisinde.
İn vivo, in vivo : Canlı organizma içerisinde.
İndüksiyon, induction : Uyarma; meydana çıkarma.
İnfant infant bebek, infantisit infanticide : Bebek öldürme, yeni doğmuş evlilik dışı bir bebeğin, ailenin namus ve şerefinin korunması düşüncesiyle doğumu yapan anne tarafından öldürülmesi.
İnfarkt, infarct : Kısa sürede oluşan güçlü iskemiyle karakterize dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozu.
İnfertilite, infertility : Üreme yeteneğinin azalması/ yokluğu, kısırlık, sterilite.
İnhibisyon ölümü, inhibition death : Vücut yüzeylerindeki sinir uçlarının fiziksel, kimyasal uyaranlarla uyarılması ya da korku, öfke, ağrı gibi nedenler sonucunda solunum ve dolaşım sisteminin refleks yolla durmasına bağlı, olay ile ölüm arasında çok kısa bir sürenin bulunduğu, dış ve iç muayenede ölüm nedeni olabilecek değişikliğin görülmediği ölüm şekli.
İnsest, incest : Birinci derecede kan bağı bulunan kişiler (baba-kız, ana-oğul, dede-torun vb.) arasındaki cinsel ilişki, evlilikleri yasalarla engellenen, ana-oğul, baba-kız, kardeşler vb. akrabalar arasındaki cinsel ilişki, fücur, ensest.
İnsidans, incidence : Belirli bir süre sırasında görülme ve rastlanma sıklığı.
İnsizyon, incision : Kesi, kesme, şak, cerrahide keserek açma, ensizyon.
İnterseksüalite, intersexuality : Fiziksel görünüş, genital organlar ve cinsel yaklaşım açısından hem erkek hem kadın özellikleri gösteren kişi.
İnterval, interval : İki nesne arasındaki uzaklık, zaman aralığı, fasıla.
İntihar, suicide : Kendini öldürme.
İntoksikasyon, intoxication : Zehirlenme.
İntrakraniyal, intracranial : Kafatası içi, kafatası içinde.
İntramedüller, intramedullary : Medulla spinalis içinde, Medulla oblongata içinde, kemik iliği içinde.
İnvolüsyon, involution : Fizyolojik atrofi, yaşamın belirli dönemlerinde bazı organ ve dokularda oluşması doğal olan atrofi şekli.
İple boğma, Garroting : İp, kayış, kravat, eşarp, çorap vb. araçlarla uygulanan, çenenin hemen altında ve bütün boynu saran telemi (ip izi) bulunan zorlu ölüme neden olan eylem.
İrritasyon, irritation : Uyarma, tahriş, irkiltme.
İş kazası, Work accident : İş yerinde, iş dolayısıyla veya işe gidiş geliş sırasında meydana gelen ve çalışanı, hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olay.
İşkence, Torture : Bir kişiye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet, bir kişiye karşı kamu görevlisi veya kamu adına çalışan kişilerce gerçekleştirilen insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar.
İşleklik derecesi, Activity ratio : El yazısının basınç, hız ve seyrine ilişkin değişkenlerin bir arada oluşturduğu bir parametre.
İskemi, ischemia : vücudun ya da bir organın sınırlı bir bölümünde kanlanma eksikliği; yerel kanlanma eksikliği.
Jargon atrofi, jargon atrophy : kişinin yazı yazabildiği ancak beyin korteksindeki bir lezyon nedeniyle harflerin birleşmesinin anlamsız olduğu tablo.
Jefferson kırığı, Jefferson fracture : Atlas’ın (Birinci boyun omurunun) en az iki yerden kırılması.
Jinekomasti, Gynecomastia : erkeklerde memelerin büyümesi.
Jones kırığı, Jones fracture : Beşinci metatarsın diafiz kırığı.
Juvenil, juvenile : Genç, çocuk, çocukluk dönemine ait, gençlikte görülen.
Kadavra, cadaver : Ceset, ölü.
Kafatası, cranium : Kafa ve yüz kemiklerinden oluşan bütün.
Kaide, basis : Taban, temel.
Kaide kırığı, basis fracture : Kubbe kırıklarının kafa tabanına kadar ilerlemesi, kalça üstü ya da ayak üstü düşmelerinde, kafatasına ön, arka, yanlardan gelen sıkıştırmalarda kafa tabanını oluşturan kemiklerde meydana gelen kırıklar.
Kalıtım, heredity : Kalıtsal özelliklerin anne babadan çocuğa geçmesi, soya çekim, irsiyet, kalıtımla geçen özelliklerin tümü, heredite.
Kalibrasyon, calibration : Bir laboratuvar aracının eş değerleriyle uyumlu sonuçlar verebilecek şekilde ayarlanması.
Kalibre, caliber : Biçimindeki bir cismin iç çapı.
Kalitatif qualitative : Kaliteyle ilgili, nitelikle ilgili.
Kalitatif analiz, qualitative analysis : Nitel analiz
Kallus, callus : Nasır, kırık kemik uçları arasında oluşan kaynamayı sağlayıcı yeni kemik dokusu.
Kalp tamponadı, Cardiac tamponade : Kalbin ya da aort başlangıcının travmatik veya kendiliğinden yırtılması sonrasında kanın perikard boşluğuna dolması ve kalp işlevlerini önlemesi olgusu.
Kalvarya, calvaria : Kalvaryum, kafa kabağı, kafa kubbesi, kafatasının frontal, parietal ve oksipital kemiklerinin birleşmesiyle olan bölümü.
Kangren, gangrene : Genellikle dolaşım bozukluğuna bağlı olarak meydana gelen ağır doku nekrozu.
Kantitatif analiz, quantitative analysis : Nicel analiz.
Kantite, quantity : Nicelik.
Kapalı kırık, closed fracture : Deride açık yara oluşturmayan kırık, basit kırık.
Karboksihemoglobin, carboxyhemoglobin: Karbonmonoksit ve hemoglobinin oluşturduğu stabil kompleks.
Kardiyak arest, Cardiac arrest : Kalp durması.
Karın-göğüs sıkışması, Traumatic asphyxia: Karın ve göğüs hareketlerinin engellenmesi sonucunda solunum yapılamadığı, kaza ya da cinayet orijinli asfiksi türü.
Karşıt değerlilik, ambivalence : Kişinin bir durum için aynı zamanda iki zıt duygulanımı birlikte hissetmesi durumu, ambivalans.
Kastrasyon, castration : Kısırlaştırma, erkeklerde gonadların ameliyat ya da radyasyon uygulaması gibi yöntemlerle etkisiz duruma getirilmesiyle oluşturulan kısırlık.
Kavite, cavity : Boşluk, organlarda doğal ya da patolojik olarak bulunan küçük boşluklar, diş çürüklerindeki boşluk.
Kaza, accident : Her türlü önleme karşın önlenemeyen olay.
Kazai rüşt, Majority by a Court decision : Mahkeme kararıyla reşit duruma getirme, on beş yaşını dolduran küçüğün kendi isteği ve ebeveyninin onamıyla reşit olması.
Kemozis, chemosis : Aşırı konjonktiva ödemi.
Kesici alet yarası, Incised wound : Keskin olan namlu yüzünün cilde sürtülmesi veya sürülmesiyle dokuyu kesen jilet, ustura, cam gibi kesici aletlerle meydana gelen yara.
Kesici-delici alet yarası, Stab wound : Sivri uçları ile cildi delen ve keskin yüzü ile dokuları kesen bıçak, çakı, kama gibi kesici-delici aletlerle meydana gelen yara.
Kesici-ezici alet yarası, Tool wound : Hem ağırlıkları ve hem de keskin yüzleri ile iş gören balta, satır, keser gibi kesici-ezici aletlerle meydana gelen yara.
Kimliklendirme, identificitation : Yaşayan ya da ölü bir kimsenin tanımlanması ve diğer kişilerden ayırt edilmesini sağlayacak özelliklerin ortaya konulması.
Kişilik bozukluğu, Personality disorder : İnsanın öznel huyları, tutumları ve karakter özellikleri ile belirli karakteristik davranış, düşünüş ve duygu durum kalıplarının bireyin sevmek, çalışmak, yaşamdan haz almak, toplum içinde uyum sağlamak yeteneklerini bozması durumu.
Klizmafili, klismaphilia : Lavman yapma veya yaptırma yoluyla tatmin sağlanması.
Koagülan, coagulant : Pıhtılaşmayı uyarıcı, hızlandırıcı.
Kodein, codeine : Metil morfin, Morfinin metilasyonundan veya opiumdan elde edilen, analjezik ve öksürük ilacı olarak kullanılan beyaz kristal durumdaki alkoloid.
Kognisyon cognition, biliş koit coitus : Kadın ve erkek cinsel organlarının tam birleşmesi haliyle gerçekleşen cinsel ilişki.
Kokain, cocaine : Erythroxylon coca adı verilen ağacın yapraklarından veya ecgonine ya da bunun türevlerinden elde edilen, mukozalarda yerel anestezik etkisi olan, uyarıcı etkisi nedeniyle kullanılan, bağımlılık oluşturan, abstinans sendromu yapmayabilen beyaz renkli kristaller şeklinde alkoloid.
Koksartroz, coxarthrosis : Kalça eklemlerinin dejeneratif hastalıkları.
Kolajen, collagen : Deri, tendon, kemik, kıkırdak ve diğer bütün destek doku elemanlarında görülen, beyaz renkli, kaynatılınca jelatine benzer özellik kazanan, proteinden zengin bağ dokusu türü.
Koma, coma : Bilincin tamamen kaybı ile birlikte olan derin uyku durumu.
Kommosyo serebri, commotio cerebri : Beyin sarsıntısı.
Komprehensiyon, comprehension : idrak, kompresyon
Kompression : Basıç etkisi, baskı, vücut bölümlerinden birisine dışarıdan gelen ve bu bölümün şeklini/hacmini değiştirme gücünde olan basınç etkisi.
Kompresyon kırığı, compression fracture : Bası ile oluşan kırık, ezilme kırığı.
Komplikasyon, complication : Bir hastalığın seyri sırasında oluşan ikinci bir hastalık; mevcut hastalığa eklenen diğer bir hastalık veya bozukluk.
Kompulsiyon, compulsion : Zorlantı.
Kondral, chondral : Kıkırdakla ilgili.
Kondromalazi, chondramalacia : Özellikle patellada görülen kıkırdak dokusu yumuşaması.
Kondüksiyon, conduction : Ses dalgalarının, ısının, sinir iletilerinin ya da elektriğin aktarılması, iletilmesi.
Konfabulasyon, confabulation : masallama, masal uydurma.
Konfüzyon, confusion : Zaman, yer, kişi oryantasyonu bozukluğu ile ortaya çıkan, bazen bilinç kaybının bulunduğu tablo.
Konjenital, congenital : Doğuştan.
Konküzyon, concussion : Önemli bir şok tablosuna neden olan travma/çarpışma.
Konturkup kontüzyon, contrecoup contusion : Kontüzyo serebride, kafaya gelen künt travmanın etkilediği tarafın tam karşısında, bu travmanın etkisiyle hareketlenen beynin kafa kemiklerine çarpmasıyla oluşan beyin yaralanması.
Kontüzyo serebri, contusio cerebri : Beyin zedelenmesi.
Kontüzyon, contusion : Bere, ezik, çürük, şiddetli bir şokla oluşan travmatik lezyon.
Konvülziyon, convulsion : Bir kısım kaslarda nöbet halinde gelişen istem dışı şiddetli kasılmalarla belirgin durum, çırpınma.
Koprofili, coprophilia : İnsan dışkısının cinsel tatmin için kullanılması.
Korsakoff psikozu, Korsakoff’s psychosis : Polinöyrit ile birlikte saptama hafızası ve yakın hafıza bozukluğu, konfabulasyon, konfüzyon, apati, oryantasyon bozuklukları, ilgisizlik, duygusal değişkenlik ile kronik alkolizmin diğer bulgularını içeren, ruhsal işlevlerde global yıkımla karakterize tablo, orta yaşlı kronik alkoliklerde, gebelik toksikozlarında ve hiperemezis gravidarumda, bazı infeksiyon hastalıkları, avitaminozlar, ensefalomalazi, subaraknoidal kanama, açlık, kafa travması, ensefalit, beyin tümörü gibi olaylarda ortaya çıkar, Korsakoff sendromu.
Kraniyektomi, craniectomy : Kafatası kemiklerinden bir bölümün ameliyatla çıkarılışı.
Kraniyotomi, craniotomy : Kafatasına uygulanan operasyon.
Kribriform himen, hymen cribriformis : Kalbur gibi delikli kızlık zarı (hymen).
Kriminal, criminal : Suça ait; suçla ilgili.
Kriminalistik, criminalistics : Olay yerinden elde edilen bulguların laboratuvar yöntemleri kullanılarak kanıt haline dönüştürülmesi ve suç olaylarının aydınlatılması ile uğraşan bilim dalı.
Kriminoloji, criminology : Suç bilimi, suç ve suçluları inceleyen bilim dalı.
Kromatin, chromatin : Üzerinde iri tanecikler bulunan liflerden oluşmuş ağ görünümünde, yapısında DNA içeren ve kalıtımın ana ögelerini oluşturan genleri taşıyan bölümü.
Kromozom, chromosome : Her canlı türündede belirli sayı ve şekil gösterip kalıtsal özellikleri belirleyen genleri taşıyan koyu renkli cisimciklerden her biri.
Kronik, chronic : Uzun süren, uzun süre ısrar eden.
Kruris, cruris : Bacağın dizden ayağa kadar olan bölümü, baldır, krus.
Krut, crust : Kabuk, yara kabuğu.
Ksenofobi, xenophobia : Yabancılardan aşırı korkma.
Kurusıkı tabanca, Blank cartridge : Tam otomatik olmamak şartıyla, ses ve gaz fişeği atabilen, namlusu hiçbir şekilde katı cisim atamayacak şekilde üretilmiş tabanca.
Künt travma, Blunt trauma : Deride sıyrık oluşturan, daha önemli zararlarını derin dokuda meydana getiren, geniş yüzeyli cisimlerin oluşturduğu travma.
Labil, labile : Hareketli, dalgalanan, değişken, oynak.
Laf atma, to make a pass at somebody : Söz atma, belli bir kişiye karşı yapılan cinsel içerik taşıyan ve sözlü olarak yapılan saldırı.
Lakaydi, indifference : Şizofrenlere özgü olan ve teessüriyetin kaybıyla karakterize bulgu, ilgisizlik.
Laküner bellek yitimi, lacunar amnesia : Bir zaman diliminin bazı bölümlerinin anımsanamamasıyla karakterize, daha çok serebrosklerozlu hastalarda saptanan bulgu.
Larva, larva : Genellikle kanatlı böceklerin kurt biçimindeki bir gelişme evresi.
Larva migrans, larva migrans : Deri, göz ve visseral organlar içerisinde yerleşen, hareket etme yeteneği bulunan, kedi ve köpeklerden bulaşan, belirgin eozinofili ve larvanın bulunduğu organlardaki klinik belirtilerle seyreden hastalık.
Laserasyon, laceration : Yırtılma, doku yırtılması,yırtılma sonucu cilt veya dokuda meydana gelen yırtık.
Lasere, lacerated : Sıyrılmış, yaralanmış.
Latent, latent : Belirti vermeyen; sessiz, gizli.
Le Fort-I kırığı, Le Fort-I fracture : Guerin kırığı, horizontal maksilla kırığı.
Le Fort-II kırığı, Le Fort-II fracture : Piramidal kırık, maksilla, os nasale ve os zygomaticum’dan geçen kırık.
Le Fort-III kırığı, Le Fort-III fracture : Yüz kemiklerinin kafatasından ayrılması.
Letal, lethal : Öldürücü.
Letarji, lethargy : Aşırı dalgınlık veya stupor, indeferans durumu.
Lezbiyen, lesbian : Eşcinsel kadın.
Lezyon, lesion : Doku ve organların bütünlüğünde mikrobik, fiziksel, kimyasal ya da travmatik nedenle oluşmuş bozulma.
Lineer, linear : Çizgi ile ilgili, çizgi şeklinde uzanan kabartı ile ilgili, çizgiye benzeyen, çizgiyi andıran.
Lineer kırık, linear fracture : çizgisel kırık.
Livata, livata : Anüs yoluyla yapılan cinsel ilişki.
Lober, lober : Loba ait, lob ile ilgili; loblardan birini etkileyen.
Logore, logorrhea : Birbiriyle ilgisi olmayan ancak her birinin belirli bir anlamı olan cümlelerin ardı ardına kullanılmasıyla karakterize, mani sırasında sık görülen yüklü, hızlı ve baskılı, aşırı konuşkanlık durumu; söz ishali.
Lokal, local : yerel, yersel.
LSD, Lysergic Acid Diethylamide : Varsanım yaratma gücü yüksek olan narkotik madde.
Madde, substance : Merkezi sinir sistemini etkileyerek kişinin mental durumunda ve davranışlarında değişiklik yapan kimyasal.
Madde kötüye kullanımı, substance abuse : Bağımlılık kriterlerini karşılamamakla birlikte, kişinin klinik olarak belirgin bir bozulma ya da sıkıntıya yol açacak şekilde uygunsuz madde kullanımı.
Madde bağımlılığı, substance dependence : Yıllık bir dönem içinde ortaya çıkan, yoksunluk, tolerans maddeyi bırakmak için sürekli bir istek ya da boşa çıkan çabalar gibi kriterlerden üçü ya da daha fazlası ile kendisini gösteren, klinik olarak belirgin bir bozulma ya da sıkıntıya yol açan uygunsuz madde kullanımı.
Malgaigne kırığı, Malgaigne fracture : Pelvisin diklemesine ön ve arkadan kırığı.
Maluliyet, disability : Çalışanların yaptıkları iş ya da başlarına gelebilecek kaza nedeniyle bedenlerinde meydana gelen arızalar sonucu çalışma güçlerinde oluşan kayıplar.
Maluliyet oranı, Disability rate : Malul olma oranının bazı parametreler esas alınarak hazırlanmış cetvellerden yararlanmak suretiyle belirlenmesi.
Masallama, confabulation : Hikaye uydurma, organik amnestik sendromlarda, hafızada meydana gelen boşlukların bilinçsiz olarak uydurma bir geçmişle doldurulması, konfabulasyon.
Matkap deliği, Burr- hole : Kemiklere, özellikle kafatasına uygulanan cerrahi yöntemler sırasında açılan delik, Bur-hol.
Meslek hastalığı, Occupational disease : Çalışanın, çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir nedenle veya işin yürütme koşulları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza durumları,
Mezar açılması, exhumation : Gömülmüş ölünün mezardan çıkarılması, feth-i kabir.
Mobbing, mobbing : İş yerinde psikolojik taciz, kuşatma, rahatsız etme, psikolojik şiddet, sıkıntı verme.
Modus operandi, modus operandi : Operasyon yöntemi, suçlunun suçu işlerken yaptıklarının modelinin kurulması, suçun işleniş şeklinin tanımı.
Monteggia kırığı, Monteggia fracture : Corpus ulnae ve çaput radii’de çıkık olması.
Morg, morgue : Ölülük, cesedin gömülmeden önce adli inceleme gibi nedenlerle geçici olarak bulunduğu yer.
Munchhausen sendromu, Munchhausen syndrome : Tıbbi ya da cerrahi tabloları taklit ederek hastane hastane dolaşan, anamnezinde yanlış bilgiler veren, bütün bunları bir çıkar sağlamak amacı ile yapmayan yapay hastalık sendromu.
Mutat iştigal, The period of being unable to follow the ordinary pursuits : Maruz kalınan travmanın kişiyi yürümek, oturmak, yemek, içmek gibi günlük olağan işlerinden alıkoyma süresi.
Müessir fiil, Assault nad battery : Bir kimseye bedensel zarar veren, bedensel bütünlüğünü ve sağlığını, algılama yeteneğini bozabilen ve cezayı gerektiren fiil, etkili eylem.
Mümeyyiz, Civil liability : İyiyi kötüden ayırma yeteneği. Ayırt etme gücü, sezgin, temyiz gücüne sahip.
Müzekkere, write : Yazı, tutanak, bir adli makamın, belli bir işin yapılması veya yapılmaması için başka bir makama yazdığı yazı.
Nanogram, nanogram : Gramın milyarda biri.
Narkolepsi, narcolepsy : Birden gelen, varsanımlar, katapleksi ve uyku felci ile karakterize, yineleyen ve kontrol edilemeyen kısa uyku dönemleri, paroksismal uyku, uyuşturma.
Nekrofili, necrophilia : Kadavralardan cinsel haz almakla karakterize bir saplantı, ölü sevicilik.
Nekroz, necrosis : Canlı bir organizmada hücre ve dokunun patolojik ölümü.
Nesep, parentage : Soy bağı, akrabalık, hısımlık, kişiyi ana babasına bağlayan kan bağı.
Nicel analiz, quantitative analysis : Bir bileşiğin ya da bileşikler karışımının yapısını oluşturan elemanların niceliklerinin, oranlarının saptanması, kantitatif analiz.
Nitel analiz, qualitative analysis : Bir bileşiğin ya da bileşikler karışımının yapısını oluşturan elemanların niteliklerinin saptanması, kalitatif analiz.
Nöroz, neurosis : Histeri, psikasteni ve nevrasteni gibi üç grupta incelenen, hastaların gerçeklerle ilgisinin kopmaması ve sosyal uyumun bozulmamasıyla psikozdan ayrılan, egoizmin ön plana çıkmasına bağlı duygulanım kusurları ve irade zayıflığıyla karakterize hastalık, nevroz.
Nysten kanunu, Nysten rule : Vücut kasları iyi gelişmemiş, fizyolojik nitelikleri tükenmek üzere olan kişilerde ölü sertliğinin erken başladığı, şiddetinin hafif olduğu ve kısa sürdüğüne dair görüş.
Obsesyon, obsession : Saplantı, odak, focus, ışınların bir mercekten geçtikten sonra toplandıkları nokta, bir hastalık işleminde mikropların kümelendiği yerler, mihrak.
Oedipus kompleksi, Oedipus complex : Çocuklarda psikoseksüel gelişmenin fallik döneminde görülen duygular ve çatışmaların sonucu olarak, ebeveynlerin karşı cinsten olanına bir ilgi belirmesi, onu diğerinden kıskanmak, aynı cinsten olan ebeveyne karşı agresif duygu ve davranışlarla ve/veya bu tür davranışların misillemeden korkularak baskı altına alınmasıyla karakterize tablo.
Oklüzyon, occlusion : Kapanış, kapanma, tıkanma, ağzın, dişlerin birbirine değerek kapanması olgusu.
Opyat, opiate : Opium kelimesinden köken almakta olup morfinin de içinde bulunduğu yaklaşık 20 opium alkoloidinin yer aldığı opium haşhaş çiçeğinin suyundan elde edilen bir grup madde.
Oryantasyon, orientation : Yönelim, bir kişinin zaman, mekan ve insanlarla ilişkilerinin bilincinde olması, bütün bu faktörlere uyum sağlaması.
Otomatik tabanca, Automatic pistol : Tetik bir kere çekildiğinde bırakmamak kaydıyla şarjördeki bütün mermileri bitirinceye kadar atışa devam eden tabanca.
Otizm, autism : İçe dönüklük, kişinin ileri derecede içe kapanık oluşu, aşırı çekingenlik nedeniyle kişisel ilişkiler kurmada güçlük göstermesi durumu.
Otoerotizm, autoerotism : Kişide cinsel dürtü ve isteğin kendine yönelik oluşu, kendi vücudundan cinsel haz alma; kişinin kendi vücudu aracılığıyla cinsel tatmine erişmesi.
Otopsi, autopsy : Ölüm nedenini ya da çok sayıdaki etkenden hangisinin ölüme yol açtığını, bu etkenlerin vücutta yaptıkları değişiklikleri incelemek amacıyla, kafatası – göğüs - karın boşluklarının açılması ve incelenmesi şeklinde yapılan araştırma yöntemi.
Öfori, euphoria : Neşe, güven, mutluluk, zindelik, güçlülük, gelecekten çok umutlu olmak gibi duyguların abartılmış şekilde bir arada bulunduğu tablo.
Ölü sıkışması, cadaveric spasm : Ölümden hemen sonra oluşan, kasların hayatta iken aldığı kasılma durumunun yerel veya genel olarak aynı şekilde devam etmesi, spazm kadaverik.
Ölüm, death : Yaşamın sona ermesi, kişiye canlılık veren yaşamsal sistemlerin durması.
Ötanazi, euthanasia : İyileşmeyeceği veya duymakta olduğu acıların yaşamının sonuna kadar süreceği tıbben kesin olarak belirlenmiş hastaların yaşamının kendi bilinçli, özgür iradesi ve isteği ile hekimler tarafından acı çektirilmeden sonlandırılması.
Parafili, paraphilia : Cinsel yönelimin heteroseksüalitenin dışına taştığı, haz nesnesinin karşı cinsiyet olmaktan çıktığı sürekli ve genellikle kalıcı durumlar.
Paramimi, paramimia : Konuşulan konuyla uyumsuz jestler ve davranışlar.
Parapleji, paraplegia : Vücudun alt bölümünün, bacakların felci.
Parmak izi, Fingerprint : Bir olayın ya da suçun failini kimliklendirmede kullanılan, kişinin herhangi bir yüzeye parmağını basmasından, çeşitli yöntemlerle elde edilen iz.
Parsializm, partialism : Cinsellikte bütün vücut yerine, vücudun bir kısmının uyarılması ve orgazma varılmak istenmesi.
Pasif ötanazi, passive euthanasia : Hekimin hastasının yaşamını uzatmasını sağlayacak bazı ilaç, araç gereç, yapay beslenme gibi destekleri kullanmaması ya da kullanımını durdurması.
Pika, pica : Yenilebilir olmayan maddelerin en az 1 ay süreyle sürekli olarak yenmesi.
Pedofili, pedophilia : On üç yaşında veya daha küçük çocuklara karşı tekrarlayıcı şiddetli cinsel istekler veya uyarılmalar olması ve bu alışkanlığın 6 aydan daha uzun bir süredir devam etmesi.
Pilon kırığı, pilon fracture : Tibianın distal ekleme uzanan kırığı.
Piromani, pyromania : Yangın çıkarma, bir gerginlik ve sıkıntı içinde iken herhangi bir maddi kazanç, düşmanlık, bir suçu kapatmak vb nedenler olmaksızın kasten yangın çıkarmak ve yangının çıkması ile doyuma ulaşmak.
Pompalı tüfek, Air rifle : El kundağının ileri geri hareket ettirilmesi ile boş fişeği dışarı atan ve haznedeki dolu fişeği namluya sürerek çalışan av tüfeği, pompalı tüfek.
Pnömotoraks, pneumothorax : Plevral boşlukta gaz (hava) bulunması.
Pott kırığı, Pott fracture : Ayak bileğindeki iki malleoldeki kırık.
Promil, promil : Kanda alkol düzeyini belirleyen birim, kanda % 50 alkol varlığından söz edildiğinde bu 0,5 promile eşittir, 0,5 promil kanda 100 ml kanda 50 mg alkol varlığını açıklar.
Psikolojik otopsi, psychological autopsy : Kişinin ölümüne yol açan bütün dinamiklerin incelenerek ölümün orijini ve ölüm sırasındaki psikolojik verilerin değerlendirilmesi.
Retrograd bellek yitimi, retrograde amnesia : Olaydan önceki bellek izlerinin silinmesi durumu.
Sahtecilik, forgery : Yasal olarak geçerli olan bir belgenin benzerinin imal edilmesi veya üzerinde değiştirme, yıpratma, silme, karalama yapılması.
Sanki görmüştüm, Déjà vu : Bir durumu ilk kez yaşanıyor olmasına karşın, sanki daha önceden yaşanmış gibi hissedilmesi durumu, o sırada gördüğü bir şeyi daha önce görmüş gibi algılaması, dejavu.
Saplantı, obsession : Kişinin saçma, anlamsız ve gerçekle ilgisi olmadığını bildiği halde kaçınamadığı ve aklından atamadığı parazit fikirlerle süslenmiş, hasta için duygusal yönü ağır basan, acı veren düşünceler, obsesyon.
Sekans, sequence : Dizi. Adenin (A), guanin (G), sitozin (C) ve timin (T) nükleotid bazlarının belirli bir düzene göre dizilmesi sonucu oluşan polinükleotid zinciri.
Seksüel mazohizm, sexual masochism : En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin hakaret edilme dövülme, bağlanma ya da başka bir biçimde ıstırap çekme eylemi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
Seksüel sadizm, sexual sadism : En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin, başka birinin psikolojik ya da fiziksel olarak ıstırap çekmesi (hakaret etme de içinde olmak üzere) eylemi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
Seroloji, serology : Serum bilimi, Antijen ve serum antikor reaksiyonlarından yararlanarak vücut sıvıları ve lekelerin kaynağının saptanmasında kullanılan laboratuvar testleri.
Silah, Arms : Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç.
Simülasyon, malingering : Temaruz.
Smith Goyrand kırığı, Smith Goyrand fracture : Radius distal metafizinin distal fragmanının volar yöne doğru kaymış kırığı.
Spazm kadaverik, cadaveric spasm : Ölü sıkışması
Subaraknoidal kanama, subarachnoidal hemorrhage : Beyni dıştan saran araknoid ile pia mater arasındaki, içinde serebrospinal sıvı bulunan subaraknoidal aralıkta meydana gelen en sık rastlanan kanama türü.
Subdural kanama, subdural hemorrhage : Duramater ile beyni saran araknoid arasındaki subdural aralıkta meydana gelen, büyük oranda travmatik kökenli olup, genellikle beyin hemisferleri ile dural sinüsleri birbirine bağlayan köprü venaların yırtılmasına bağlı kanama.
Suç, crime : Hukuk kurallarının yasakladığı ve yapılmasına veya yapılmamasına ceza uygulaması bağladığı eylem.
Suçlu profili, criminal profiling : Suç eyleminden sorumlu bireylerin kişilik özelliklerini gösteren yöntem, kişilik profili, belli bir suçu kimin işlemiş olduğu konusunda özgül bilgi sağlamak amacıyla yapılır burada amaç, şüphelileri bulmaya yardımcı olabilecek kişilik bilgilerini sağlamak, olay yerinin değerlendirilmesi, suçu işleyen kişi ya da kişilerin kişilik özelliklerini ele verebilen ipuçlarının tanımlanması ve yorumlanmasıdır.
Sürşarj ile tahrifat, Sur charge forgery : Bir yazı karakterine bazı eklemelerle başka bir harf veya rakama dönüştürülmesi.
Sürtünmeci, frotteur : Ovma şeklinde masaj yapan kimse, sürtünme yoluyla cinsel haz alan kimse.
Sürsimülasyon, sursimulation, exagération : Mübalağalı, abartılı temaruz.
Svap, swab : Çubuk ucuna sarılı küçük pamuk ile biyolojik örneklerden steril olarak sürüntü şeklinde alınan numune.
Şevrotin, chevrotin : Çapı 5 mm’den büyük saçma.
Şiddet, violence : Duygu veya davranışta aşırılık.
Şifa, healing : İyileşme, travmanın kişi üzerinde meydana getirdiği belirtilerin geçmesi ve mutat iştigaline dönmesi.
Şoklanmış namlu, Narrowing barrel : Namlunun uç kısmının daraltılarak iç çapın küçültülmesi.
Tahnit, embalming : Bir ölünün bulunduğu yerden uzak bir yere nakledilebilmesi için büyük damarlarına amaca uygun enjektörlerle genellikle formalin gibi fiksatif vererek çürümeyi geciktirmek için yapılan işlem.
Tashih, amendment : Düzeltme, resmi bir kütüğün, bir hukuki işlemin düzeltilmesi, tashihi karar, cinsiyet tashihi.
Telefon skatolojisi, Telephone scatologia : Açık saçık telefon konuşmalarıyla, bir cinsel uyarı alınarak, mastürbasyon yolu ile cinsel tatmin sağlanması.
Temaruz, malingering : Bir hastalığın taklit edilmesi; yanıltma amacına yönelik davranış, simülasyon.
Tepe, apex : Uç, herhangi bir organ veya oluşumun koni şeklinde gittikçe sivrilen uç kısmı, apeks.
Terör, terror : Bir gücü, bir iktidarı zorla kabul ettirmek amacıyla sistemli bir şekilde şiddet kullanma, yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, dehşet, tedhiş.
Tespit etme, fixing : Dokunun parafin vb. madde içinde tespit edilmesi, organ veya oluşumun ilaçlı eriyiğe konulması.
Tetrapleji, tetraplegia : Dört ekstremitenin tümünde görülen felç.
Tıbbi şifa, Medical healing : Kişinin travmaya maruz kaldıktan sonra, o travmanın kişide meydana getirdiği hastalığın (arızanın) tıbben ve tamamen iyileşip geçeceği süre.
Tolerans, tolerance : İstenilen etki için kullanılan madde miktarının artmasının gerekmesi, ilacın etkilerine karşı gittikçe artan direnç.
Transseksüalizm, transsexualism : Kişinin kendi biyolojik cinsiyetinin karşıtı cinsin bir üyesi olarak algılanma ve yaşama isteğinin mevcut olduğu bir durum.
Transvestism, transvestism : Karşıt giyinme. Karşı cinsten olmayı isteyerek o cinsin giysilerini giymekten zevk alma.
Transvestik fetişizim, transvestic fetishism : Heteroseksüel erkeklerin kadın elbiselerini giyme fantezileri ve cinsel isteklerini uyarılma ve mastürbasyon veya cinsel ilişki için yardımcı öge olarak kullanmaları.
Tüfek, Rifle : Savaş veya avda kullanılan uzun namlulu ateşli silah.
Uyum, accommodation : Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyarılması, gözün değişik uzaklıklara uyması, fötüs uyumu, fötüs durumunun uterus içinde uygun bir şekil alması, gebeliğin son üç ayı içerisinde meydana gelir.
Uzak atış, Far range shot : Barutun yanma ürünlerinin cilt üzerinde kalamayacağı mesafeden yapılan atış.
Uzuv, organ : Adli tıp uygulamasında, beş duyu, tüm iç organlar, el, ayak, kol, bacak gibi ayrı ayrı iş görme yeteneğindeki anatomik veya işlevsel bütünlüğü olan vücut bölümü.
Uzuv tatili, Organ failure : Duyularından ve organlarından birinin işlevinin yitirilmesi.
Uzuv zaafı, organ insufficiency : Duyularından ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması.
Ürofili, urophilia : İdrar yapanları seyretmek ya da idrar içilmesi yoluyla tatmin sağlanması.
Vajinismus, vaginismus : Cinsel ilişkiden hemen önce veya ilişki sırasında vajinada oluşan organik ya da psikojenik kökenli ağrılı kasılmalar.
Vesayet, wardship : Küçüklerin ve hacir altına alınmış kişilerin korunması amacıyla özel hukukta düzenlenen kamu hizmeti niteliğinde kurum.
Yanılsama, illusion : Bir cismin ya da olayın farklı bir şekilde algılanması, kişinin, bir uyaranı yanlış algılaması ve bu yanlış algıya inanması, illüzyon.
Yarı otomatik tabanca, Self - loading pistol : İlk dolduruşu yapıldıktan sonraki atımlarda her seferinde sıradaki fişeği atım yatağına kendisi sürerek atışa hazır duruma gelen tabanca.
Yerel, local : Başladığı yerde sınırlı kalan, yayılma göstermeyen, lokal.
Yüzde sürekli değişiklik, Permanent change on the face : Çehre sınırları içinde travma sonucu meydana gelen izin, o kişiyi daha önce tanıyanların, onu tanımasında güçlük çekeceği veya iğrenmesine neden olacağı durum, çehrenin daimi değişikliği.
Yüzünde sabit iz, Permanent scar on the face : Alında saçlı deri sınırı, yanlarda kulak kepçelerinin arka kenarları, altta alt çene kavsi ile sınırlı bölgede doğal görünüşte değişiklik meydana getiren bir izin, ilk bakışta ve büyük bir dikkat sarf etmeden ve belirli bir mesafeden hemen fark edilmesi, muayene yaralanmadan en az 6 ay sonra, normal bir ışıkta ve 4 - 5 metre mesafeden yapılır, çehrede sabit eser.
Zorlantı, compulsion : Gereksiz ve uygun olmayan bir davranışın yapılması için sürekli ve dayanılmaz bir uyaranın varlığı, kompulsiyon.

Sağlıklı günler dileği ile…

Doç.Dr. Ali AYYILDIZ – İnsan Anatomisi Uzmanı Dr. (Ph.D.)
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Adli Tıp Terimleri – Termınorum Medıcına Forencıa" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Vet.Hek.Doç.Dr.Ali AYYILDIZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Vet.Hek.Doç.Dr.Ali AYYILDIZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ali AYYILDIZ Fotoğraf
Vet.Hek.Doç.Dr.Ali AYYILDIZ
Antalya
Veteriner Hekim
İnsan Anatomisi Uzmanı Dr.
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Vet.Hek.Doç.Dr.Ali AYYILDIZ'ın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Adli Tıp Terimleri – Termınorum Medıcına Forencıa' başlığıyla benzeşen toplam 6 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Antiviral İlaçlar Nisan 2020
◊ Latince Atasözleri ÇOK OKUNUYOR Aralık 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:46
Top