2007'den Bugüne 92,366 Tavsiye, 28,227 Uzman ve 19,986 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Duygusal Bağ ve Fiziksel Temas
YAZI #7814 © Yazan Psk.Dnş.Dilannur ÇELİK | Yayın Şubat 2024
Dünyaya geldiğiniz ilk anın resmini çizseniz ne çizerdiniz? Büyük ihtimalle ilk annenizden başlardınız resmetmeye. Resmi detaylandırdıkça bebek ve anne memesi arasında kurulan bağ dikkatimizi çekebilirdi, bebeği besleyen, doyuran ve onu güvende kılan ilk nesnenin meme olduğunu biliyoruz. Bebek memeyi kendi ağzından ayrı bir nesne olarak algılayamaz, memeyi kendinin yarattığına inanır ve anne bebeğin her memeye ihtiyaç duyduğu anda bebeğe memeyi verirse bebeğin benlik gelişimine katkı sağlar. Freudyen bakış açısına göre bebek annesinin memesini emerken sadece süt almaz aynı zamanda kendi benliğini de oluşturmaktadır. Bebeğin her ihtiyacı kendiliğinden karşılanır ve ihtiyaç anında meme hep oradadır, bebek kendini dünyanın merkezi olarak algılar. Bebeğe göre meme bazen onu besleyen, doyuran iyi bir memeyken bazen süt dolu olmasına rağmen onu mahrum bırakan, doyurmayan kötü memedir memenin bazen gelip bazen gelmemesi bebek için acı verici bir durumdur. Ne olduğunu bilmeden gelmesi rahatlatıcı, güvende ve şükran duygusunu yaşatırken aniden kaybolması ise öfke, korku ve haset duygularını yaşatır. Bebeğin benlik gelişimi için bebeğin iyi memeyi deneyimlemesinin çok kritik olduğunu söyleyebiliriz. İlk nesne olan memeyle kurulan ilişkinin diğer nesnelerle (nesne derken aynı zamanda insanlarla kurduğumuz ilişki) kuracağı ilişkinin de temelini atacağını biliyoruz. Eğer anne bebeği emzirirken bebekle göz teması kurup, tatlı tatlı konuşursa bebek annenin gözündeki o ışıltıyı o sıcaklığı ve teması hissederse ‘’Ben güvendeyim ve sevilmeye layığım’’ yapısını işte ilk orada oluşturur.

Anneyle olan ilişki en çok psikoloji literatüründe tartışılsa da birçok mitolojide de ele alınmıştır. Ben bugün mite kısa bir değinip kollektif bilinçdışımızda neler var nereler psikoloji yazımıyla örtüşüyor ona bakalım istiyorum. Anne arketipi kendi varoluşumuza bir açıklama getirmek için uğrayacağımız yine ‘’ilk durak’’, dünyayı ilk annemiz ve memesi aracılığıyla keşfettik. Anne arketipiyle ilgili büyükler ‘’yüce ve büyük ana’’ kavramlarından bahsetmişler; en başta bu kavramların psikolojiyle gerçekten bir ilgisi yoktu ama üzerine düşünüldüğünde anne arketipini psikolojiden başka bir bilim ya da herhangi bir bakış açısı bu kadar sağlam betimleyemezdi. Jung, annenin üç önemli özelliğini vurgulamaktadır. Bu özellikler:“bakıp büyüten, besleyen iyiliği”, “arzu dolu duygusallığı” ve “yeraltına özgü karanlığı”dır (Jung, 2009:22). Alkarısı, kara kızlar ve cadı gibi demonik tipler, anne arketipi çerçevesinde ele alınarak, arketipin iyi ve kötü özelliklerinin bütünlüğü ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Tıpkı bebeğin memeyi algılayış biçimi gibi Jung’da, Türk mitolojisi de anneyi iyi ve kötü olgularına göre tanımlamıştır. Türk mitik tasavvurunda “anne”, esasen “bakıp, besleyen, koruyan”ın sembolleriyle örülmüştür. Doğurmak, beslemek kadar ön planda değildir. Çünkü anne; bakmazsa, beslemezse ve korumazsa, bebek için ölümcül bir güce sahip olacaktır. Yine aynı perspektiften bağlanma ve diğer kuramlar psikoloji yazınında anneyi doğuran değil bakımveren kişi olarak görür. Bu durumda “anne arketipi”, “kadın”ın birbiriyle bütünleşen iki yönünü veya gücünü ortaya koymaktadır. Bakıp, büyüten, koruyan, şefkat gösteren, ilham veren ve diğer taraftan korkutan, yutan, yakan ve öldüren anne arketipinin iki parçasını oluşturur ve hayatla ölüm, geceyle gündüz, aydınlıkla karanlık ve iyilikle kötülük ve varlıkla yokluk gibi bir ve bütündür. Bunları okurken aklınızdan neler geçiyor? Bu okuduklarınızın başlıkla nasıl bir ilgisi olabilir? Belki bazılarınız bu yazı nereye bağlanacak acaba diye düşündünüz, bekletmeden söyleyeyim: kendinizle olan ilişkinize. Kendimizle olan ilişkimiz aynı zamanda insanın kendine verdiği değeri ve bütünlüğünü koruyabilmesinde diğer insanlarla olan ilişkisinin önemini de vurgular. Diğer insanlarla ve kendimizle olan ilişkilerimizin belirleyicisi olan anneye değinmeden geçemezdim.

Bu yazımda yetişkinlikte bizi besleyen kavramlardan ve ilişkilerde bahsedecektim ama yine konuyu ateşin bulunuşundan başlatarak bizi ilk besleyen kavrama ve ilk ilişkiye memeye götürdüm. Şimdi size yeni bir soru soruyorum. Sizi bu yaşınızda adeta bir anne memesi gibi besleyen, hayata bağlayan nedir, hatta kimdir?

İnsanın içindeki en eski içgüdü, onu diğer insanlarla ilişki kurmaya iten içgüdüdür. Kişilerarası ilişkiler; birçok yaşamsal zevk ve mutluluk, diğer insanlarla kuracağımız ilişkilere bağımlıdır ve ne kadar iyi bir iletişim kurduğumuza göre değişmektedir (Matthews, 1993). Bolton’a, göre iki kişi birbirleriyle iletişim kurduğunda, doğada başka hiçbir yerde bulunmayan çok özel bir durum gerçekleşir. Çünkü kişilerarası ilişkiler tüm anlamsız şeyleri anlamlı hale getirebilmektedir (Bolton, 1979). Yine güncel çalışmalar mutluluk üzerinde en belirleyici olan etkenin insanın yakın ilişkileri olduğunu gösteriyor. Şimdi hemen aklınızdan neler geçiriyor hatta kim geçiyor ya da kimler geçiyor bir fark etmenizi istiyorum. Bunu bize gösterecek olan işaret, o kişiyle birlikteyken kendimizi nasıl hissettiğimizdir. Duygusal bağlar ve fiziksel temas, kişilerarası ilişkilerdeki önemli unsurlardır. Birinin dokunuşu veya sarılması, derin bir bağ kurmanın ve duygusal yakınlığın bir göstergesi olabilir. Bu tür temaslar, insanların birbirlerine olan duygusal bağlarını güçlendirir ve birlikte geçirilen zamanı daha anlamlı hale getirir. Ayrıca, fiziksel temasın sağladığı rahatlama ve huzur duygusu da ilişkilerin kalitesini artırır. Dolayısıyla, insanlar arasındaki duygusal bağlar ve fiziksel temas, ilişkilerin derinliğini ve niteliğini belirleyen önemli unsurlardır. Bu unsurların varlığı, kişiler arasındaki ilişkinin sağlıklı ve tatmin edici olmasına katkıda bulunur. Annenin bebeğiyle olan teması bu bağın en temel örneğidir. Bebek, annesinin dokunuşunu, sesini ve kokusunu tanır ve bu temas, güven duygusunun gelişimine önemli katkılarda bulunur. Bu temas, bebeğin duygusal ihtiyaçlarını karşılar ve sağlıklı bir bağlanma sürecini başlatır. Anne ve bebek arasındaki bu duygusal bağ, ilerleyen yaşamında da insanın ilişkilerinde temel bir rol oynar. Sağlıklı bir bağlanma deneyimi yaşayan bireyler, genellikle daha güvenli ve tatmin edici ilişkiler kurma eğilimindedirler. Dolayısıyla, duygusal bağlar ve fiziksel temas, insanın yaşam boyu süren ilişkilerinde önemli bir etkendir ve mutluluk üzerinde belirleyici bir faktördür.


Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bir insanın temelde ne kadar mutlu olup olmadığıyla ilgili en belirgin değişken ilk altı ayda annesiyle olan ilişkisinde yatıyor ama şuanda bugün olduğumuz konumda geçmişimizi değiştiremiyoruz. Bu kadere mahkum mu kaldık? Bir sonraki yazımda da bu konuyu tartışalım. Görüşmek üzere.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Dilannur ÇELİK Fotoğraf
Psk.Dnş.Dilannur ÇELİK
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Dilannur ÇELİK'in Makaleleri
► Fiziksel Ceza Çocuğu Nasıl Etkiler Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Fiziksel Bir Hastalığa Bağlı Erken Boşalma Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,986 uzman makalesi arasında 'Duygusal Bağ ve Fiziksel Temas' başlığıyla benzeşen toplam 41 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:19
Top