2007'den Bugüne 92,336 Tavsiye, 28,225 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cinsel İstismar Sonucu Çocukta Meydana Gelebilecek Ruhsal Bozukluklar ve Yetişkinliğe Yansıması
YAZI #1449 © Yazan Uzm.Psk.Gizem ORAKCI ALICI | Yayın Haziran 2012 ÇOK OKUNUYOR
Geçmişten bugüne kadar iletişim kurmaya başladığımız ilk andan itibaren algılama sürecimiz başlamış olur. Algı en genel anlamıyla, duyu organları vasıtasıyla alınan uyarıcıların (duyusal bilgilerin) tutarlı, anlamlı bir bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesiyle, analiziyle, yorumuyla ve senteziyle ilişkili -duyu uyarıcılarının duyu alıcılarına ulaşmasından, algılanan şeyin tanınmasına, farkına varılmasına, kavranmasına, vb. kadar geçen fiziksel, nörolojik, fizyolojik, bilişsel ve duygusal- süreçlerin tamamıdır. Algı, uyarıcının kaynağına bağlı olarak da dış algı, yani dış dünyaya ilişkin görme, işitme, vb. gibi algılar ve iç algı, yani kişinin kendi bedenine ilişkin konum, yön, hareket, vb. gibi algılar olmak üzere iki grupta toplanır. Algılarımız öncelikli olarak bir bireyin dış görüntüsünü beynimize kodlar. Bireyler ile daha yakın iletişime geçtikçe kişi ile ilgili içsel süreçleri de algılamaya başlarız ve beynimize kodlamış olan dış yapıya algıladığımız içsel süreçlerle ilgili anlamlar atfederiz.
İletişim, yaşam alanımız da ki her birey ile kurulur ve her iletişimin kişi için bilinçli ya da bilinçsiz bir amacı vardır. Kişilik gelişiminin yeni yeni oluştuğu 18 yaş altında olan çocuklar ile kurulan iletişim çok hassastır. Varlığına anlam bulmaya, aitlik duygusunu tanımlamaya, birey olarak toplumda yer almaya çalışan, benlik saygılarının ve özgüvenlerinin yeni yeni oluşturmaya başlayan çocukların yaşam alanların da ki deneyimledikleri her olumsuz ilerleme kişilik yapılarının gelişmesine bir engeldir.
Şuan da günümüz çocuklarının yaşadığı en büyük sorunlardan biri ‘İstismar’dır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ‘çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko sosyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlar’ çocuk istismarı olarak değerlendirilmektedir. Çocuk istismarı fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal olmak üzere dört kategoriye ayrılır. 2011 yılında yapılan araştırmalar sonucu %70 oranında artış olduğu belirlenen ve bir çocuğun ruh sağlığın da ki patolojik problemlere yol açan istismar türü cinsel istismardır. Fiziksel, entelektüel ya da duygusal olarak, yani gelişimsel olarak tam olgunlaşmamış çocuk ya da ergenin, anlamını tam olarak kavrayamadığı cinsel etkinliklere katılması cinsel istismar olarak değerlendirilmektedir.
Çocuklar aile içi (ensest) ya da aile dışı cinsel istismara maruz kalabilirler. Toplumca kabul edilmeyen ve duygusal açıdan en yoğun yaşanan cinsel istismar türünün, aile içinde ya da çocukla kan bağı olan kişiler arasında olduğu da bilinen bir gerçektir. Ancak bu tür vakaların belirlenmesi oldukça güçtür. Yapılan araştırmalar cinsel tacizin en çok üç-beş yaşlar arasında yaygın olduğunu ortaya koymuştur.[1]
Çoğu zaman cinsel istismarın fiziksel belirtileri yoktur. Ancak bazı durumlarda (istismar boyutunun taciz değil tecavüz boyutuna ulaştığı durumlarda) doktorlar tarafından muayenede bir takım belirtiler bulunabilir. Cinsel istismara maruz kalan çocuklarda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:

• Cinsellik veya seks konularına anormal ilgi gösterme veya tamamen ilgisiz kalma.
• Uyku sorunları veya kâbus görme.
• Depresyon veya aile fertlerinden/arkadaşlarından uzaklaşma.
• Vücutlarının kirli olduğu veya cinsel organları bölgesinde bir sorun olduğu gibi düşüncelere sahip olma.
• Okula gitmeyi istememe.
• Normalin dışında yaramazlık yapma / söz dinlememe.
• Yaptığı çizimlerde, oynadığı oyunlarda içerisinde cinselliği barındıran resimler/oyunlar.
• Anormal bir şekilde saldırgan olma.

Cinsel tacize uğrayan çocuklarda genelde bazı ortak karakteristikler oluşur; özsaygıları düşük, hiç bir işe yaramama duygusu, seks konusunda tuhaf düşüncelerin oluşması, içine kapanık ve yetişkin insanlara fazla güvenmemek gibi. Hatta bazı çocuklarda intihar girişimi bile olabilir. Cinsel tacizi uğrayan bazı çocukların yeni ilişkilerini cinsellik üzerine kurdukları görülmektedir. Bu tarz çocuklar, yetişkin olduklarında genelde ya çocuklara cinsel taciz uygulamakta ya da para kazanmak için cinselliklerini kullanmaktadırlar.

Ensest vakalarının çoğu annelerin çocuklarındaki davranış sorunları sonucu çocuklarını bir uzmana götürmeleri sırasında araştırmalarla ortaya çıkmaktadır. Olayın kurbanlarının suçluluk, utanma ve dışlanma korkuları olayın bildirilmesini engellemektedir. Bu durum genellikle başka araştırmalar yapılırken rastlantı sonucunda ortaya çıkmaktadır. Günümüzde ise en çok tartışılan olayın sosyo-ekonomik boyutunun olup olmadığı, sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde daha sık yaşanıp yaşanmadığı yönündedir. Ensestin sosyo-ekonomik düzeye bağlı olarak değişip değişmediği konusunda veri bulunamamıştır. Ancak yapılan araştırmalar, aile içi cinsel istismarda kişilik özelliklerinin önem kazandığını göstermektedir. Bunun yanı sıra ensest vakalarının çoğunluğunu baba ensesti oluşturmaktadır. Anne ensesti oldukça nadir görülmektedir.

Ensest konusunda düşünülen risk faktörleri (ensestin olabileceğini düşündüren belirtiler) ise;
• Alkolik baba
• Alışılmışın dışında şüpheci ya da bağnaz baba
• Otoriter baba
• Annenin olmayışı ya da ailede koruyucu güç olmayı beceremeyen anne
• Annenin ev işlerini yapan ve anne rolünü oynayan kız çocuğu
• Anne babanın bitmiş ya da sorunlu cinsel yaşantılarının olması
• Babanın kendi kontrolünü sınırlayan faktörler; madde bağımlılığı, psikopatoloji, sınırlı zeka
• Küçük kızda aniden gelişen baştan çıkarıcı tavırların varlığı
• Çocuğun insanlara yakın ilişki kurmasına izin verilmemesi,
• Anne babanın yabancılara karşı düşmanca, paranoid tutum içine girmesi,
• Anne veya babanın ya da her ikisinin ailesinde daha önce ensest ilişkinin varlığı,
• Babanın puberte döneminde kızına karşı aşırı kıskançlık göstermesi,
• Aile de var olan akraba evlilikleri.

Ensestin çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun saldırganla olan ilişkisine, seksüel aktivitelerin şekline, çocuğun işbirliğine, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun yaşı ve gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişmektedir. Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar.

Cinsel istismara uğramış olan çocuklarda; parmak emme, tırnak yeme, enüresis, enkopresis gibi davranışlara sık rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra fobiler ve uyku bozuklukları, kız çocuklarda erkek çocukların yanında güvensizlik ve anksiyete (kaygı) belirtileri, bulantı, kusma, karın ağrıları, baş ağrıları gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda; suçluluk hissi ve depresyon görülebilir. Suçluluk hissi, olayın kendisinden değil aile fertleri ile daha sonra yaşanan olaylardan kaynaklanır.

Adolesanlar; okulda akademik ve davranış sorunları, suça eğilim, konversif tablolar, panik ataklar yaşayabilirler (Panik ataklar; homoseksüel saldırı yaşayan erkek çocuklarda izlenir). Kirli ve değersiz olma hissi yaşanabilir. Adolesan kızlar; mazoistik çok eşli cinsel yaşam (bilinçsiz fantezilerine hitap ettiği için) tercih edebilirler. Ayrıca cinsel istismarın; genital hasar, hamilelik ve zührevi hastalık kapma fiziksel zararları da olabilir.[2] Yapılan bazı araştırmalarda kadınlarda uyuşturucu bağımlılığının daha yüksek oranda cinsel istismara uğramayan kişilerde ortaya çıktığı, daha sıklıkla frigide, çok eşlilik ve depresyon görüldüğünü ortaya koymuştur.[3]Bunun yanı sıra cinsel istismarın, kendilerinin de cinsel istismara uğramış kişiler tarafından sıklıkla yapıldığı da araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak cinsel istismar, bireyin ebeveyn ve cinsel olarak fonksiyonlarını etkilemektedir.

Cinsel istismar farklı şekillerde olabilir:

A. Temas içermeyen cinsel istismarlar: Cinsel içerikli konuşma, teşhircilik ve röntgenciliktir.
B. Cinsel dokunma: İstismarcı kurbana dokunabilir ya da kurbanı kendisine dokunması için zorlayabilir.
C. İnterfemoral ilişki( Irza tasatti): Penetrasyonun olmadığı, sürtünmenin olduğu istismar şeklidir.
D. Cinsel penetrasyon (Irza geçme): Genital ilişki, anal ilişki, objelerle penetrasyon ve parmakla penetrasyon şeklinde olabilir.
E. Cinsel sömürü: Çocuk pornografisi ve çocuk fuhuşunu kapsar.[4]

Türkiye’de yapılan bir çalışmada tüm çocukların temas içeren cinsel istismara maruz kaldığı ve tanımlanan istismar davranışlarından anal sürtünmenin erkek çocuklarda, dokunma-okşama ve öpmenin kız çocuklarında yüksek oranda saptandığı belirtilmektedir. Ayrıca yaş arttıkça çocukların birden çok istismar şekline maruz kaldığı, beden bütünlüğünün bozulduğu ve kız çocuklarında yaş arttıkça vaginal penetrasyon şeklindeki istismarın daha yüksek oranda olduğu bulunmuştur.[5]

CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALAN ÇOCUKTA ORTAYA ÇIKABİLECEK RUHSAL BOZUKLUKLAR ve YETİŞKİNLİĞE YANSIMALARI

Cinsel istismara maruz kalan çocukların büyük bir kısmında ruhsal bozukluk ortaya çıkmaktadır. Bu bozukluklar yaş dönemindeki gelişim ve kişilik oluşumlarının tamamlanamamasına ya da yanlış oluşmasına sebep olabilmektedir. Cinsel istismar saptanılması zor bir durumdur. Bu nedenle cinsel istismarın erken tanısı yoktur. Çocuğun hangi risk faktörleri altında olduğunu belirlemek, hangi çocuğun nasıl bir istismara maruz kalabileceğini önceden saptamak ne yazık ki imkânsız denecek boyuttadır. Çocukların cinsel istismara maruz kalma sayısı da oldukça değişken durumdadır. Korku, suçluluk ve utanç duyguları gibi birçok duygu çocuğun zihninde var olduğu sürece bir çocuğun defalarca istismara maruz kalması kaçınılmazdır. Bu neden ile bir kez olsun cinsel istismar mağduru olan çocuğu koruma altına almak, istismarın yeniden gerçekleşmemesi için çok önemlidir.

Çocuk için Risk Faktörleri ve Prognozu Etkileyen Faktörler

1. Cinsiyet ve yaş
2. Fiziksel / Zihinsel özür
3. Aile yapısı ( psiko-sosyal-ekonomik durum )
4. İstismar eden kişinin yaşı, cinsiyeti, çocuğa yakınlık derecesi
5. İstismarın tipi, sayısı, sıklığı, süresi gibi etkenler de prognozu etkileyen faktörler.

Türkiye de cinsel istismara uğramış çocukların ilk muayenelerinde psikiyatrik değerlendirmeden önce kızlık ve livata muayenesi yapılmaktadır. Çocuklar daha sonra ki aşamada ilk görüşmeye tabi tutulmakta ve saptanan psikiyatrik bulgulara göre psikolojik destek ya da psikiyatrik tedavi görebilecekleri yerlere yönlendirilmektedirler. Fakat yapılan ilk muayenelerde genellikle cinsel istismarın tetiklediği psikiyatrik belirti bulunamamaktadır. Yapılan bir araştırma da % 45 e yakın çocukta psikiyatrik belirti olmadığı ya da çok az belirtiler bulunduğu belirtilmiştir. Ancak izlemeye dayalı veriler asemptomatik çocuklarda 12-18 ay içinde sorunların başlayabileceğini ortaya konmuştur. Hatta en az belirtisi olan çocukların zamanla en fazla bozulma gösteren grupta yer aldığı belirtilmektedir. Çocuğun cinsel istismara maruz kalması birkaç basit genelleme ile açıklanamayacak kadar değişken sonuçlara neden olabilir. Bu neden ile kısa ve uzun dönemli psikopatalojik etkilere sahip çocukların tedavi görmesi gerekmektedir.

Peki, çocukta gelişebilecek ruhsal bozukluklar nelerdir?

1. Davranım bozukluğu
2. Kaygı bozuklukları
3. Depresyon, düşük benlik saygısı, öz kıyım davranışları
4. Travma sonrası stres bozukluğu
5. Konversiyon bozukluklar, somatizasyon bozukluklar
6. Yeme bozuklukları
7. Dışa atım bozuklukları ( Enürezis, enkoprezis )
8. Dikkat dağınıklığı, akademik başarısızlık
9. Disosiyatif bozukluk
10. Madde kullanımı
11. Fobik kaçınmalar
12. İlişkisel sorunlar
13. Cinsel kimlik bozuklukları
14. Cinsel davranışlarda artık, mastürbasyon
15. Yaşına uygun olmayan cinsel davranışlar
16. Cinsel oyunlar oynama

Cinsel istismar mağduru 18 yaş altı bireylerin ruh durumlarının ağır travmaya maruz kalmadı sonucu ruhsal bozukluğu ya da rahatsızlık olarak adlandırabileceğimiz birçok ruhsal patolojisi vardır. Yukarıda sıralanan maddelerden bazıları psikiyatrik tanı bazıları ise psiko-sosyal açıdan etkilenmenin sonucu olarak değerlendirilmektedir. Çocuklar psikolojik destek ya da psikiyatrik tedavi görmeden yaşamlarına devam ettiklerinde hatta bu tedavi ve desteği alsalar bile erişkinlikte döneminde de bazı patolojiler gösterebilirler.
Peki, yetişkinlik döneminde görülen ruhsal patolojiler nelerdir?

1. İlaç / alkol bağımlılığı
2. Bulimia nevroza
3. Major depresyon
4. Panik bozukluk
5. İntihar
6. Kişilik bozukluğu
7. Sosyal anksiyete

Aynı zamanda yapılan bir araştırma da cinsel istismara maruz kalan genç ve çocuklar da yüksek riskli cinsel eylemlerin daha sık görüldüğü belirtilmiştir. Diğer yandan ise cinsel taciz / tecavüz öyküsü bulunan kadınlarda daha erken başlangıçlı cinsel yaşam, daha fazla oranda ergenlik çağında gebe kalma, birden fazla cinsel eş, korunmasız cinsel ilişki ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların sıklığında artma saptanmıştır.
Bir çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı andan itibaren gelişim süreci çok zorlu ve karmaşık ilerler. Çocukluk çağında yavaş yavaş oluşması beklenen çocuğun öz güveni ve beden algısı sağlıklı şekilde oluşamaz. Beden algısı kişinin kendi bedenine ve bedeninin çevreyle olan ilişkisine ilişkin algısıdır. Bu algı, iç duyumlara, bedensel duruştaki değişmelere ve dış nesnelerle ve insanlarla ilişkilere dayanır. Kişinin, kendi vücudu ve görünümü konusundaki, toplumsal olarak tanımlanan fiziki görünüm standartlarına dayalı tutum ve duygularıdır. Cinsel istismara uğrayan bir çocuğun bedeni ile olan algısı değişmektedir. Kendisini çocuk / ergen olarak değil ‘kadın’ olarak algılama iç görüsü çok yükselmektedir. Çünkü toplumsal olarak evlilik öncesi her hangi bir nedenden dolayı bir erkek ile cinsel içerikli yaşanan her şey bir çocuğu / ergeni ‘kadın’ statüsüne taşımaktadır. Lakin çocuklarda oluşan bu iç görüde yine toplumsal baskı ön plandadır ve yine çocuk toplumsal baskının kurbanı olarak etiketlenmektedir. Özellikle doğu kökenli ailelerde olan bu yanlış algı, kan davalarına ya da namus cinayetlerine yol açmaktadır. Bahsedilen bu toplumsal baskılar ise çocukların yaşadığı travmaya, bozuk bir beden algısını, ‘kadın’ olma etiketini ve birde ölüm korkusunu yerleştirmektedir. Yerleşen tüm duygu, bilgi, baskı ve korkular da çocuklarda ruhsal bozukluklara yol açmakta ve ne yazık ki çocukların yetişkinlik dönemine de bu bozuklukları taşıyabilmektedir.
Cinsel istismar mağduru çocuklar yaşadıkları istismarın ne olduğunu tanımlayamayacak yaşta olabilmekte ya da her hangi bir nedenden dolayı istismarı / istismarcıyı söylemeye cesaret edemeyecek bir durumda olabilmektedirler. Çocukların yaşadıkları olayı söyleyememe nedenleri vardır. Bunlar,
1. Kendilerine inanılmayacak düşüncesi
2. Başkalarının başlarının belaya gireceği düşüncesi
3. İstismarcının tehditleri
4. İstismarcıyı korumak istemeleri sevmeleri fakat istismarcının yaptığını sevmemeleri
5. Yaşadıklarını nasıl anlatacaklarını bilmemeleri
6. Yaşadıkları olaydan utanmaları
7. Yaşadıkları olaydan dolayı suçlanmalarıdır.
Çocukların kendilerini istismardan koruyabilmeleri için öncelikle aile içinde ve daha sonra eğitim kurumlarında çocukların bedenlerini tanımalarını sağlamak ve bedenlerini nasıl koruyabileceklerini onlara anlatmak gerekmektedir. Şirin ve cazip kız çocukları, evden kaçan çocuklar, ihmal edilmiş çocuklar potansiyel kurbanlardır. Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir. Olayın olduğu yerde genellikle ev, okul, ev ile okul arasındaki yol gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresidir. İstismarcılar sanılanın aksine yaşlı ve hırpani serseri kılıklı yabancılar değil, genellikle kurban tarafından tanınan kişiler, evli ve çocuklu erkeklerdir.
Çocuklara, “İstemediğin sürece sana kimse dokunamaz ve öpemez bunun aksi bir şey olduğunu söylemeli ve bize haber vermelisin.” demek gerekir. Özellikle çocuğa direk olarak temasta bulunan kişileri bu anlamda takip edilmeli ve gerektiğinde uyarılmalıdır. Aile içinde, bakıcılarda, diğer aile bireylerinde, bazen iyi niyetli de olsa bu tarz davranışları sıklıkla gözlemleyebiliriz. Çocuğa istemediği şeyleri ifade edebileceğini, yetişkinlere de “hayır” diyebileceğini, bundan dolayı suçluluk duymamasını gerektiğini anlatmak çocuğun isteklerini ifade etmesi için önemlidir. Ona doğru gelmeyen şeyleri aileye iletmesini söylemek gerekmekte ve çocuğa bu davranışı iyice aşılamak çocuk ve aile arasındaki güvenli ilişkiyi oluşturur.
Çocukların her zaman abartılı söylemleri olabileceğini akılda tutmak ama söylediklerini de mutlaka araştırmak ve kulak arkası etmemek gerekir. Çocuk ile cinsel içerikli konuşmaları yaşına uygun şekilde yapmak ve çocuğun her sorduğu soruya çocuğun anlamlandırabileceği şekilde doğru ve tatmin edici cinsel bilgileri vermek çocuğun gelişimi açısından önemlidir. Başlarına taciz veya ilerisi gelen çocukların ilk tepkileri genellikle korku, utanma ve saklama yönündedir. Bu durumda tacizci kişinin işini kolaylaştırır. Zaten çocuklar istismarı ailesine söylediğinde neler yapabileceğine ilişkin tehdit edilmektedir. Bu nedenle cinsel konuları utana sıkıla konuşmamak, rahat olmak açık ve net dil kullanmak çocuğun ailesine istismarı ifade etme şeklini kolaylaştırır.
Çocuk kendini, cinsel kimliğini tanımalıdır. Tacizden dolayı çocuklar genellikle kendilerini suçlarlar fakat kendilerinde suç olmadığını onlara doğru ve sakin bir dil ile anlatmak gerekmektedir. “İstemediğimiz halde bazen insanlar bizim özel bölgelerimize dokunmak isteyebilirler, böyle bir durum olduğunda bize haber vermelisin.” diyerek olası bir istismar durumuna karşın iletişime açık kapı bırakmak ve böyle bir olay olduğunda rahatlıkla karşısındaki bireye ‘hayır’ deyip tepki göstermesini, cezalandırılmaktan korkmamasını söylemek önemlidir.
Halk arasında kabullenemediğimiz, halen hakkında bilgi sahibi olamadığımız, ayıp, günah, utanç olarak algıladığımız ve çocuklarımızı koruyamadığımız cinsel istismar ne yazık ki toplumumuzda en önemli problemlerimizin ilk sıralarında yer almaktadır. Kısaca cinsel istismarın ne olduğunu, istismardan çocukların nasıl korunabileceğini, toplum içerisinde istismarın nasıl algılandığını halen anlayamadığımız en önemli sözel ve davranışsal sapkınlık içeren davranışın çocuklar üzerindeki etkisi çok büyüktür. Küçük yaştaki bir bireyin ruhsal ve bedensel gelişimine olumsuz birçok etkisi bulunmakta ve bu etki çocukların yaşamı boyunca devam etmektedir. Bu nedenden dolayı ailelerin çocuklarını iyi tanımaları, cinsel istismarın ne olduğunu ve nasıl anlaşıldığını iyi bilmeleri, çocuklarına bedenlerini nasıl koruyacaklarını iyi anlatmaları, çocukların cinsel istismara maruz kalmamalarını ve ruhsal anlamda travma yaşamayıp yetişkinlik dönemlerine bu travmanın izlerini taşımamalarını sağlayan dikkat edilecek en önemli hususlardır. Cinsel istismarın çocukta yarattığı patolojik bulguları iyi saptamak ve geleceğe yansımasını engellemeye çalışmak için zamanında ve gerekli psiko sosyal ve psikiyatrik desteği sağlamak, çocukların sağlıklı bireyler olarak büyümelerinde gerekli olan aşamadır. Bu neden ile her bireyin cinsel istismar konusu hakkında bilgilenmesi ve bilinçlenmesi gerekmektedir.
REFERANSLAR:

AVCI A, Tahiroğlu AY. Cinsel İstismar. Aysev A, Taner YI, editörler. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. 1.Baskı, İstanbul, Golden Print. 2007; 721-736.
AKBAS S, Turla A, Karabekiroğlu K, Senses A, Karakurt MN, Tașdemir GN ve ark. Cinsel istismara uğramış çocuklar. Adli Bilimler Dergisi 2009; 8:24-32.
Cok (Gokdogan), F. (1988). Orta ogretime devam eden ergenlerde beden imajindan hosnut olma duzeyi [The level of body image satisfaction of secondary school students]. Unpublished master’s thesis, Ankara University, Turkey.
COK, F. (1990). Body image satisfaction in Turkish adolescents. Adolescence, 25(98).
COOPERSMITH, S. (1967). The antecedents of self-esteem. San Francisco: Freeman.
CANPOLAT, B. I. ve diğ. (2003), Ergenlerin kendilik algısında beden imajının ve beden kitle indeksinin rolü.
ÇELEN, N. (2007), Ergenlik ve Genç Yetiskinlik. Papatya Yayıncılık, İstanbul
ELLİOT, M; BROWNE, K; KİLCOYNE, J. “Child Sexual Abuse Prevention: What Offendes Tell Us” Child Abuse & Neglect, 1995
KOZCU, Şeyda. “Çocuk İstismarı ve İhmali” Aile Yazıları 3, Birey Kişilik ve Toplum. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Bilim Serisi: 5/3, Devran matbaası, Ankara – 1990
KUNDAKÇI, A. H. (2005), Üniversite Öğrencilerinin Yeme Tutumları, Benlik Algıları, Vücut Algısı ve Stres Belirtileri Açısından Karsılastırılması, Yayınlanmamıs Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
POLAT, Oğuz. “Tıbbi Açıdan Çocuk Hakları ve Çocuk İstismarı” Cumhuriyet ve Çocuk, 2. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara – 1999
ROSEN, G., & Ross, A. (1968). Relationship of body image to selfconcept. Journal of Consulting and Clinical Psychology
SAYIL, M., Uçanok, Z. & Güre, A. (2002), Erken ergenlik döneminde duygusal gereksinimler, aileyle çatısma alanları ve benlik kavramı: betimsel bir inceleme, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Gizem ORAKCI ALICI'nın Yazıları
► Cinsel Bozukluklar Psk.Ferit KARADAŞ
► Cinsel Bozukluklar Nelerdir? Psk.Elif GÜNERİ
► Cinsel İstismar Psk.Arzu BEYRİBEY
► Cinsel İstismar Psk.Fatma EFE
► Çocuklarda Cinsel İstismar Psk.Dnş.Sümeyra YAPICI AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Cinsel İstismar Sonucu Çocukta Meydana Gelebilecek Ruhsal Bozukluklar ve Yetişkinliğe Yansıması' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Çocuklarda Öfke Kontrolü Aralık 2016
◊ Çocuk ve Özgüven Aralık 2016
◊ Dikkat Kardeş Geliyor Ağustos 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:20
Top