2007'den Bugüne 92,325 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aşk Mı, Bağımlılık mı?
MAKALE #9902 © Yazan Dr.Timur HARZADIN | Yayın Kasım 2012 | 4,467 Okuyucu
Doğduğumuz andan itibaren belki de ilk karşılaştığımız şeydir sevgi. Henüz konuşamıyorken bile varlığından haberdar olmuşuzdur. Aşkta bağımlılık tıpkı bir madde bağımlılığı gibidir. Kullanılan madde yerine bağlanılan kişinin geçer. Birey bir süre sonra istese de bırakamaz. Zorunlu ayrılma durumunda ise kişide birtakım yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkar.

Bağımlı kişiler, zarar vermesine rağmen bağımlılık yapan maddeyi tekrar tekrar kullanırlar. Örneğin kumar oynar, kaybeder tekrar oynar. Alkol veya madde kullanır. Bir taraftan zararlı olduğunu bilmekle beraber, kullanmayı bırakamaz. 1 saat diye bilgisayarın başına oturur, 10 saat İnternetten ayrılamaz.


Aşk madde bağımlılığı gibi olabilir.


Aşk da bazen sanki bir madde bağımlılığı gibidir. Basit bir duygudan tehlikeli bir uyuşturucuya ve bir çeşit bağımlılığa dönüşebilir. Burada kişi aşık olduğu insanı tekrar tekrar aramak veya düşünmek zorundadır. Örneğin aşık olduğu kişi tarafından sürekli hakarete uğrayan ancak vazgeçemeyen kişilere sık rastlarız. Çünkü her uzaklaştığında yoksunluk hisseder ve geri dönmek zorunda kalır. Sanki bir eroin krizi gibidir. Sevgilisinden 100 defa ayrılır ancak 101. defa da tekrar birleşir. Her ayrılışta artık onu görmek istemiyorum, her şey bitti vs gibi daha önce kullandığına benzer cümleler kullanır. Bu bağımlılık sonucu ev, iş, okul performansı ve kişiler arası ilişkileri giderek bozulur. Bu açıdan bakıldığında aşk aslında mantıkla açıklanamayan bir duygudur.

Aşk, karşıdakine yüklemeye ihtiyaç duyduğumuz anlamdır.


Aşk duygusunda karşıdakinin ne olduğundan çok, ona kişinin yüklediği anlam önemlidir. Burada görsel bir uyarı olması her zaman şart değildir. Örneğin körlük derecesinde görme kaybına uğrayanlarda da yoğun aşk duyguları olmaktadır. Mesela gözleri görmeyen Aşık Veysel buna bir örnek olabilir.

Bu yüklenilen anlam çoğunlukla gerçekle örtüşmez. Aşık olup o kişiyi tanıma aşaması maalesef çoğu zaman gerçekçi değildir. Zaman içinde ’’sen eskiden böyle değildin’’ tarzından serzenişler başlar. İletişim kopmaya başlar. Güven giderek zedelenir. Bir süre sonra sevgi artık çok uzaklardadır. İlişki tek yönlü hale gelip, adeta bir çeşit köle efendi durumu ortaya çıkabilir. Sevgi ve güven duygusu giderek sona erer.


Aşk her zaman mutluluk verir mi?


Doğumdan ölüme kadar insanlar sürekli olarak diğer insanlara muhtaçtır. Bir taraftan özgür bir birey olmak isterken, diğer taraftan da bir gruba ait olmak ister. Hem yakın olmak ister, hem uzak olmak ister. Bu yüzden aşk duygusu, düşünüldüğü gibi her zaman derin mutluluklar ve sevinç anlamına gelmeyebilir. Genel olarak bakıldığında aslında hayali bir düşüncedir. Çünkü hayalinde aşık olunan kişi ile o kişinin gerçekteki hali aynı değildir.

İnsan genetik yapısı gereği diğer canlılarla ilişki içerisinde olmak zorundadır. Bu bir tercih meselesi değil, varoluşsal bir zorunluluktur. Diğerleriyle olan ilişkilerinde kabul gördüğünde kendisinin değerli olduğunu hisseder. Onaylanmadığında ise kimliği kabul görmediği için öz saygısı zedelenir. Bu yüzden aşık olmak aslında büyük acılar ve kırılmalar için risk almaktadır. Sonuçta aşk insana zaman zaman haz verdiği gibi, zaman zaman da inanılmaz acılar verir. Bu acı intihar düşüncesine bile neden olabilir. Yoğun aşk duygularının zamanla şiddet ve saldırganlığa da dönüşebilir.


Aşk sanılan hastalıklı duygu, temelinde sevgilinin olmadığı bağımlılık olabilir. Burada birçok çelişkili duygu yan yanadır. Örneğin bazı bireyler terk edilmekten korkmakla beraber, farkında olmayarak aşığının onu terk etmesi için elinden geleni yaptığını sıklıkla gözlenir. En sonunda karşıdakini canından bezdirir ve terk edilir. Daha sonra bundan dolayı mağduriyet hisseder. Yani çekilen çile, sanki bir taraftan da ruhsal yapısının gıdası gibidir. Bir danışana, “hem terk edilmekten korkuyorsun, hem de terk etme riski yüksek partnerler seçiyorsun” demiştim. Verdiği cevap: “normal kişiler bana çok sıkıcı geliyor”.


Aşık kişide beyinde nasıl değişimler olmakta?


Beyindeki muhakeme bölgesi frontal korteksdir. Buranın fonksiyonları, aşk duyguları sırasında bozulur. Bu sayede sevgililer birbirlerine eleştirel bakamazlar. Örneğin aşık kişi, başkalarında gördüğü bir davranışa öfkelenebilirken, aşık olduğu kişideki benzer bir davranışa hoşgörü ile bakabilir.

Burada, beyindeki en temel maddelerden olan dopamin önemli rol oynar. Eroin kullanımı, sigara içme, sevdiği bir sporu yapma, kumar oynama, çikolata yeme ve aşık olma. Hepsinin beyinde yaptığı sonuç aynıdır ki, bu dopamin artışıdır. Bunun sonucunda kişi kendisini mutlu ve keyif almış hisseder. Ayrıca enerji artışı, uyku ihtiyacında azalma, iştahsızlık, kalp çarpıntısı, konsantrasyon kaybı görülür. Yoğun aşk duygusunda, bu bulguların hemen hemen tamamı çoğu kişide görülebilir. Bir birey ne kadar mutsuzsa, ne kadar hayattan keyif almıyorsa, bir o kadar da bunu dengeleyebilmek için dopamin üreten davranışlar yapmalıdır. Bu sayede ruhsal yapısını dengede tutabilir.


Bir süre sonra sürekli acıdan kaçınabilmek için birey, bağımlılık nesnesini kullanmaya başlar. Bunu da “elimde değil kurtulamıyorum” diyerek ifade eder. Bu bağımlılık giderek kişinin enerjisini yok eder, verimsizleştirir. Acaba aşkı onu aradı mı? Cep telefonuna mesaj geldi mi? MSN’de mi? Facebookda online mı? Acaba sevgilisi onu terk etmiş olabilir mi? Bu şekilde sistem giderek kısır döngüye gitmeye başlar. Bu kişiler aşklarına karşılık alamadıklarından, yeterince değer verilmediğinden, anlaşılmadıklarından yakınırlar. Zamanla aşk hayattaki tek konuştuğu konuya dönüşür. Aşk olmadığı zaman varlığı ve hayatının anlamı bitmiş gibidir.


Fonksiyonel magnetik rezonans görüntüleme (fMRI) isimli, bir görüntüleme tekniği vardır. Bu teknikle beyinde belirli fonksiyonlarda, hangi bölgelerin çalıştığı tesbit edilmiştir. Bireylerin aşık olduğu kişilerin yüzlerine baktığında, beyinde hangi bölgelerin çalıştığı ile ilgili fMRI araştırmaları yapılmıştır. Kadınlarda duygu, hafıza, dikkatle ilgili bölgeler uyarılırken, erkeklerde cinsel uyarılma ile ilgili bölgeler aktive olmuştur. Bu bulguların ışığı altında, kadınların eş seçerken iyi koca ve iyi baba olabilecek erkekleri, erkeklerin ise cinsel yönden daha uyarıcı kadınları seçtiği düşünülmüştür.


Aşık olunan kişi anne veya baba yerine kullanılıyor olabilir.


Kimi kişiler ise anne veya babasından duyamadığı sevgi ve takdir cümlelerini duyabilmek için bir aşık arar. Örneğin baba sevgisi arayan bir kadın, babaya benzeyen otoriter bir erkeği aşık olarak seçebilir. Böylece kendisine sürekli ızdırap veren bu erkekle, tüm hayatını heba edebilir. Ya da anne sevgisi arayan erkek, kendisine annelik yapacak bir kadını seçebilir. Bu aşk ilk başta çok çekici gelmekle beraber, zamanla çok acı verici şekle dönüşebilir.

Bu belki de bir çeşit hastalıktır.


Bu rahatsızlığı aslında “aşk hastalığı” şeklinde adlandırabiliriz. Bu yüzden tutkulu bir aşkın zamanla ehlileşmesi gereklidir. Çünkü yoğun aşk duygusu zamanla kişinin muhakeme ve karar verme fonksiyonlarını bozar. Evlilik aşkı bitiriyor tespiti belki de bu bakımdan olması gereken bir durumdur. Çünkü türün devam edilebilmesi için, çiftlerin bir rol dağılımına girmesi için bu gereklidir. Bu rol dağılımı kuşaktan kuşağa, özü çok fazla değişmeden aktarılmıştır. Aşk olgunlaştıkça, duygular da yapılanmaya başlar. Bir süre sonra karşıdaki kişi, iyi ve kötü yönleriyle birlikte olduğu gibi kabullenilir. Aşk giderek sadeleşir, kişiler dostluk ve arkadaşlık duygularını hissetmeye başlar.

Tedavi edilmeli midir?


Gerçek aşk, iki ayrı özgürlüğün karşılıklı tanınması temeline oturtulmalıdır. O zaman her iki aşık da kendisini hem kendisinin, hem de karşısındakinin varlığı olarak görebilecektir. Hiçbiri üstünlüğünden vazgeçmeyecek, hiçbiri yok sayılmayacaktır. Doğa gereği, her sürecin bir ömrü olduğu gibi, aşkın da bir ömrü olabilir. Sağlıklı bir ruhsal yapı bu gerçeğe tahammül edebilir. Bazı ruhsal problemleri olan kişiler ise burada çok derin bir acı, yalnızlık ve terk edilme hissederler. Eğer temelde sevgi, paylaşım karşıdakini olduğu gibi kabullenme varsa aslında aşk iyi bir şeydir. Yok eğer temelde başka bir şey varsa bu ancak insanın bütün hayatını yok eden umutsuz bir takıntı olabilir.

Karşıdaki kişi, beklentilerin dışında davrandığı zaman kişide öfke duygusu çıkabilir. Öfke duygusu ile birlikte yeme alışkanlığı artar. Özellikle şekerli ve unlu gıdalara karşı iştah artışı da görülebilir. Çünkü dürtü hiçbir zaman vazgeçmez. Aşk duygusu türün devamı için gerekli olmakla beraber, yoğunlaşması kişiye zarar verebilir. Bu konudaki psikoterapi deneyimleri henüz çok fazla değildir. Ancak yine de, eğer aşk duygusu kişinin fonksiyonelliğini, verimliliğini, hayat kalitesini veya mutluluğunu bozuyorsa, aynı bir madde bağımlılığı gibi tedavi edilmesi gerekir. Çünkü psikoloji günden güne bozulur. Onun aşk olarak tanımladığı şey aslında patolojik bir duygu yoğunluğudur.


Sağlıklı bir ilişkiye hazırlıklı olabilmek için insanın öncelikle kendi başına kalabilmeyi öğrenmesi gerekir. Sevgi ve özgürlüğün temelinde kendini bilmek ve kendi kendine yeterli olabilmek yatmaktadır. Bunun için de kişi öncelikle “ben kimim” sorusunu sormalı ve kendi bireysel problemlerinin farkına varabilmelidir. Mutlu insan aslında her istediğini elde eden değil, elde edemediklerine tahammül edebilen kişidir.


Dr. Timur Harzadın
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Bağımlılık Psk.Beyza ÇETİN
► Bağımlılık Psk.Erol AKDAĞ
► Bağımlılık Psk.Arzu GÜNEŞ
► Cinsel Bağımlılık Psk.Ali BIÇAK
► Bağımlılık Nedir? Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► Bağımlılık Bir Beyin Hastalığıdır. Psk.Melek SARIÇİÇEK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Aşk Mı, Bağımlılık mı?' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:59
Top