2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bir Psikolog Gözüyle Din Dersleri Meselesine ve Eğitim Sistemimize Bakış
MAKALE #8567 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mart 2012 | 5,824 Okuyucu
Bir psikolog gözüyle din dersleri meselesine ve eğitim sistemimize bakış

Son dönemde sıklıkla basında zorunlu din dersi tartışılıyor.

Öncelikle sorunun adını doğru koymak gerekir. Ülkemizde zorunlu din eğitimi değil, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi mevcuttur. Bir alanda -sırf din alanı diye- bilgi sahibi olmaya ve kültürlenmeye karşı çıkmak çocukları genel kültürden eksik bırakmak demektir.

Bu esasında değerlerinde din gerçeği bulunan bir toplumu kendi öz kültüründen yabancılaştırmak demektir. (Eskiden yabancılaşma anlayışı toplumlara dışardan dayatılırdı, şimdi sıra içerde galiba.) Oysa her konuda bilgili ve kültürlü olmak arzu edilen bir şey olmalıdır.

İşin diğer boyutu ise şudur:

Malum, "Zorla yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş" demişlerdir. Bu sözün taşıdığı mana psikolojik olarak da doğrudur. Yakınlaştırmayan her şey uzaklaştırır. Sevdirmeyen şey soğutur. Soğuma ise zamanla gizil bir nefrete dönüşebilir, ardından da hızla uzaklaşmaya yol açabilir.

Mevcut din dersleri çocuklara imani bir kazanım sağlamamakta, sadece din kültürü bilgisi vermektedir. Günümüzde çoğu çocuk daha en temel mesele olan iman noktasında derin bir kafa karışıklığı yaşarken (malum derslerde, bilim adı altında evrim teorisi kesinleşmiş bir kanunmuş gibi okutulurken, karşı teori ve görüşlere yer verilmezken) üzerine zorunlu olarak dini bilgi ve kültür vermek -arsa yokken bina kurmaya çalışmak misali- çocuklarda, özellikle dine ve değerlere karşı soğumayı, her soğuma da hızla uzaklaşmayı hızlandırır. Nitekim bunu gençlerimize bakarak anlamak hiç de zor değildir.

O halde özünde bir kültür bilgisi olarak verilen ve dini yaşama noktasında zaten hatırı sayılır bir katkısı bulunmayan, en fazla, kanaatimce öğrencilerin zihninde toplumu temsil eden din ile bilimi sembolize eden biyolojiyi çatıştıran bu öğretimin hem tartışma ve ayrışma meselesi olmaktan kurtarılması, hem de sözünü ettiğim sonuçlara yol açabilmesi olasılığına karşılık zorunlu olmaktan çıkarılması da düşünülebilir.

Ancak bu konu boşluğu kabul etmez. Toplumun önemli bir bölümünü kısa sürede, aktarılmış köklü inanç kültürü ile eğitimle edinilmiş inanç zaafiyeti arasında derin bir ruhsal çatışmaya düşürebilir.

O yüzden bu dersin yerine canlılar, hayat, varoluş meselelerini anlatan, bu konulardaki bilimsel ve felsefi düşünce ekollerini ele alan, yani düşünmeyi, tefekkür etmeyi, düşünsel derinliği sağlayan, hayatın başlangıcıyla ilgili görüşlere detaylıca yer veren bir ders haline getirilmelidir.

Bu eğitim şekli kişilerde, din de dahil pek çok meselede daha derin bir farkındalık sağlayacak, bu farkındalık zihinlerde önemli kapılar aralayacaktır. Sonra dileyen o kapılardan geçer, dilemeyen geçmez; bu tercih kişilerin uhdesine bırakılmalıdır. Eğitimin temel misyonu sunacağı bilgilerle kapılar açmak olmalıdır; yoksa yarım yamalak açtığı bir kapıdan geçmeye zorlamak, sonra da kişileri o kapının arasında sıkıştırmak değil!

Evet, akabindeki derin bilgilenme ve yaşantı işini kişilerin özel seçimine ve gayretine bırakmak daha uygun olacaktır. Bu model, dinin zorlamayı kabul etmeyen ruhuyla da, kişisel iradeye dayalı, kişisel bir mesele olması gerçeğiyle de uygun olacaktır.

MEVCUT EĞİTİM SİSTEMİ

8 + 4 = 12, çoğu kişi için üniversiteyi de eklersek 16 yıl boyunca, üstelik de haftanın beş günü ve kesintisiz bir biçimde okula gidip gelindiği halde bir,

İkincisi, sık yapılan her şey alışkanlığa dönüşür bilimsel gerçeğine rağmen, hala kitap okuma alışkanlığının kazandırılamaması uçaktan atlandığı halde yere düşülmemesi, havada asılı kalınması gibi eşyanın tabiatına aykırı bir neticedir. Bu sonucu ortaya çıkarabilmek doğa kanunlarını yenmekle eş değerdir. Sanırım biz yıllardır bunu başarıyoruz!

ÖĞRENMEYİ ÖĞRETME

Eğitim literatürde de ifade edildiği üzere ömür boyu devam eden, kesintisiz sürmesi gereken uzun soluklu bir süreçtir. O halde mevcut eğitimin en temel görevi tüm bilgileri sınırlı sürede vermek ve, “Aldınız artık her şeyi, hadi, buyurun mezunsunuz” demek değil; bu kazanımı hayatın tamamına yayacak, öğrenmeyi kesintisiz kılacak psikolojik kazanımları aşılamak olmalıdır.

Yani asıl gaye, son yıllarda sıklıkla tartışıldığı üzere öğrenmeyi öğretmek olmalıdır. Bu ise bir yöntem aramakla, teorik düzeyde bu yöntemi bulup sonra da ona bir isim takmakla olabilecek basitlikte bir şey değildir. Bu doğrunun kandırılabilmesi için kanaatimce aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi lazımdır:

HER GÜN EN AZ İKİ DERS KİTAP OKUMAYA AYRILMALIDIR

Her sınıf düzeyinde günde en az iki ders kitap okumaya ayrılmalıdır. Öğretmenin bu dersteki görevi sadece süreci organize etmek, planlamak ve gerekli ortamı - disiplini sağlamak olmalıdır.

BİR DERSTE BİR KİTAP DEĞİL, BİRÇOK KİTAP OKUNMALI

Malum, okullardaki mevcut uygulama koca bir yıl boyunca bir kitabı parça parça işlemekten ibarettir. Düşünün, mevcut eğitim sistemimizde tüm dersler, örneğin bir tarih kitabı sene boyunca bölüm bölüm işletilir. Kitapta yazan kısa bölümü öğretmen ayrıca sınıfta anlatır. Koca bir ders ve en değerli şey olan zaman iki - üç sayfayla geçer, gider.

Bunun yerine bir ders için yıllık on – on beş kitap seçilse, seçilen bu kitaplar belli periyotlar halinde sıra ile işlense, mesela önce x kitabı okunsa, ardından ikinci esere geçilse, bu böyle sene boyunca sürse, sene sonunda her çocuk ve genç bir dersle ilgili en az sekiz – on hatta çok daha fazla eser bitirmiş olsa bunun çocuklarımıza katacağı farkındalık, bilgiyi zihinde bütünleştirme – sistematik hale getirme ve alınan bilgiyi analiz edebilme – kullanabilme becerisi, kültürlenme, öğrenmede kalıcılık, en önemlisi de ilgiyi artıracağı için ve tekrar yoluyla sağlayacağı okuma alışkanlığı çok daha fazla olacaktır.

ÖĞRETMEN ANLATSIN, ÖĞRENCİ (PASİF KONUMDA) DİNLESİN MODELİNİN SAKINCASI

Mevcut eğitim modeli kral ve tebaa anlayışına dayanıyor gibime geliyor. Kral söyler halk dinler, din adamı bilir, cemaat anlamaz, toprak ağası ne verirse reaya sınıfı sadece onu alır döneminden kalma bir anlayışa dayanıyor sanki.

Koca bir ders boyunca birkaç sayfayı okumaya odaklanmış, hatta okumaya bile değil, çoğunlukla öğretmenin anlatmasına, öğrencinin de dinlemesi esasına göre yürüyen mevcut uygulama zamanla okuma ilgisinin ve eğiliminin sönmesine, okuma (aktif ve zahmetli) eylemine değil de dinleme (pasif ve kolaycı) kültürünün gelişmesine, yani tembelliğe, (o yüzden müzikle uğraşmayı değil, sadece müzik dinlemeyi severiz vs.), hizmet eden bir işlev görmektedir.

Özellikle işimize gelmeyeni anlamakta zorluk çekebiliyoruz. O yüzden tekrar ediyorum:

Mevcut sistem çocuklarımıza belli bir derste (konuda), koca sene boyunca sadece bir kitabı okutarak;

Bunu da, “Öğretmen anlatsın siz dinleyin” şeklinde (pasif) yapılmasına yol açarak evvela tembelleştirmekte;

Daha da önemlisi, “Mümkünse dinleyin, olmadı az okuyun, mesela bir konuda bir kitap yeter. Bu da öyle her gün falan değil; arada sırada ve her seferinde bir kaç sayfayı geçmeyecek şekilde olursa daha uygun olur" mesajı vermektedir.

Bu mesaj kaynak tarafından günlük uygulama yoluyla verilmekte, hedef kitlede alışkanlık oluşması suretinde etki göstermektedir.

Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bir Psikolog Gözüyle Din Dersleri Meselesine ve Eğitim Sistemimize Bakış" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Çocuğun Gözüyle Psk.Dnş.Fatih SEVİM
► Çocuk Gözüyle Görebilmek... Psk.Dnş.İsmail SÖNMEZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Bir Psikolog Gözüyle Din Dersleri Meselesine ve Eğitim Sistemimize Bakış' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:37
Top