2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Doğruyu Cezalandıran, Yanlışı Ödüllendiren Bir Toplumda Doğru Uzman Olmanın Dayanılmaz Zorluğu
MAKALE #7785 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Kasım 2011 | 4,932 Okuyucu
Doğruyu cezalandıran, yanlışı ödüllendiren bir toplumda doğru uzman olmanın dayanılmaz zorluğu

“Duygularını alabilir miyim” dendiğinde düşüncesini söyleyen, “düşünceni öğrenebilir miyim” diye sorulduğunda da duygularını anlatmaya eğilimli olan bir toplumda yaşıyoruz.

Tamamen icraat işi olduğu halde sadece güzel konuştuğu için siyasetçiye oy verebilen, tahlil cihazları her seferinde çuvallasa bile koltukları deri, rengi de kırmızı olduğu için özel bir hastaneyi tercih edebilen bir milletiz. Bu yerleşik ölçülere göre teşhisi hatalı da olsa sıcak ve insan gibi yaklaşan doktor iyi, yüksek tedavi etkinliği ve etik çalışması ile tanınsa bile sert mizaçlı bir hekim de kötü kabul edilir. Çoğu kocasından görmediği ilgiyi hekiminden, bacısından görmediği yakınlığı hemşiresinden bekler. Bu yaklaşımlar tabi ki gereklidir lakin tercih meselesinde asıl belirleyici olması gereken bunlar değil; doğru ve nitelikli yardım alıp almamak olmalıdır, onu demeye çalışıyorum.

İnsanlar gördükleri ve duydukları neticesinde zaman içinde belli meslekleri belli tutum ve davranışlarla özdeş algılar bir hale gelirler. Kim ki çizdiği profille söz konusu mesleğin yerleşik algısına oturmuyorsa o kişi ağzıyla kuş tutsa tam olarak kabullenilmez yaşadığı toplumda.

Mesela doktorlar gibi biz psikologların da sert mizaçlı, katı görünümlü, kibirli tavırları olan, hastasına az çok tepeden bakan kişiler olması beklenir. Sözü edilen kişiler, yerleşik algı gereği her ne kadar “bize şöyle davrandı, kendini beğenmişin teki” gibi sözlerle güya şikayet edilebilirler lakin bu profili sergileyenler garip bir biçimde daha makbul uzmanlar olarak kabul görürler.

İnsanlarda kendini ezen ve aşağılayan kişilere karşı tuhaf bir eğilim ve yönelim mevcuttur nedense. Çünkü kendilik değeri düşük kişiler kendilerini önemsiz gören kişilerin önemli olduğunu düşünürler. Tabi ki bilinç dışı olarak, çoğu zaman farkında bile olmayarak!

Öte yandan kendilerine sıcak davranan, şaka yapan, yaşlarına göre abi veya abla diye hitap eden kişileri ise (huyum kurusun ki ben de bu kategoride bulunuyorum) “bu da bizim gibi biri canım” diyerek basit ve önemsiz görme eğilimli olurlar. “Baksana şu adam yakut kadın bizim gibi, öyleyse bizi nasıl anlayacak ki” otomatik düşüncesi devreye girer anında. Yani, “Biz birçok bakımdan yetersizsek, bu da bize benzediğine göre aynı bizim gibi yetersiz olmalı” şeklindeki bilinç dışı düşünce işleyişi kontrolü hemen eline alır.

Toplum ekseriyetle belli “insani nitelikli” davranışlara bakarak beyindeki mesleki bilgiyi yordamaya çalışır. Böylece çoğu kişi şık tasarımlı kırmızı koltuk ve ikram edilen çay markası gibi nedenlerle özel hastane seçimi yapmadaki mantıksal hataya düşer.

Sırf bu algıya ters düşmemek için gereksiz yere ilaç yazan hekim sayısı o kadar çoktur ki. Az ilaç yazınca “doktor anlamadı, baksana sadece bir ilaç yazdı” denilmesinden kaygı duyup reçeteyi ilaçla dolduranlardan bahsediyorum.

Bu kişiler, "İnsani yaklaşımlarına bakıp mesleki yönünü tercihten uzak duruldukları" yetmezmiş gibi bir de bu uzmanları ikili ilişkilerde haksızlığa uğratabilmektedirler. Mesela kolayca, “Bir enselerine tokat atılmadığı kaldı” diye tanımlanan kaba ve haksız muameleye tabi tutabilmektedirler. Bu da onların hiç yapılarında olmadığı halde despot bir maske ile dolaşmak zorunda kalmalarına, diğerlerine benzeme ihtiyacı duymalarına yol açabilmektedir.

Görüldüğü üzere toplum kendileri gibi olanı, kendilerine değer vereni cezalandırabilmekte; kendilerine uzak olanı, hatta kendilerini ezip aşağılayanı ise ödüllendirebilmektedirler. Sonra da dost meclislerinde, pasta - börek günlerinde oturarak, “Şu uzman böyle, bu uzman şöyle” diyerek sızlanabilmekte, şikayet edebilmektedirler. Buna neden olan sanki kendileri değilmiş gibi.

(O yüzden, “Niçin bu kadar çok yazıyorsunuz” diye soranlara hep derim: “Bu toplum için olsaydı tek bir kelime dahi yazmadım inanın” diye. Toplum için, insanlar için değil; sadece kendi mutluluğum ve içsel huzurum için yazıyorum. Çünkü görevimi yapıyorum)



Biz psikologlar iletişime dayalı bir iş yaptığımız için her zaman aynı verimde bir görüşme ortaya koyamayabiliriz. Bazen cümleler yetersizleşebilir, bazen algımız sığlaşabilir bazen de ortaya konulan çözüm tatmin edici olmayabilir. Bu bir sahne sanatçısının ne kadar iyi bir sanatçı olsa da her konserde aynı verimli performansı sergileyememesine benzer aslında.

Bunlar son derece insani durumlardır ve önceden randevusu ayarlanmış bir görüşmeyi sırf bu nedenlerle tehir etme hakkını verebilir. Lakin, “Buldu mu suyunu çıkarmayı seven” insanlarımızın çoğu bunu kabul etmez, sırf randevusu olduğu için “ama hakkım” der, görüşeyim de nasıl olursa olsun havasında olur.

Bazen düşük gerçekleşen performansımızdan sadece hastalarımız / danışanlarımız değil, bizler de haberdar oluruz. Lakin garip bir durum gerçekleşir, çok iyi, son derece verimli geçtiğini iyi bildiğimiz bir görüşme neticesinde bile bazen danışanın daha hiç uğramadığı olur.

Düşününce anlarsınız ki danışanı ayakta karşılamış, hatta kapıya kadar uğurlamış, iletişimde son derece sıcak ve mütevazi davranmış, yani çizdiğiniz yaklaşım şekliyle bu kişinin algısındaki, “Ya bu da bizim gibi biri baksana. O halde = yetersiz olmalı” inancının ocağına oturmuşsunuzdur. Bu bir psikolog için sobanın üstüne oturmak gibi bir şeydir esasında. Belki tenini değil ama mesleki özgüvenini yakabilir çünkü.

Toplum bahsi edilen klasik uzman algısını doğrular ve destekler tarzda davrandığı sürece bu sakat insani anlayış adeta bir salgın gibi yayılmaya, yeni yetme bir çok uzmanın bile daha mesleğinin ilk yıllarından itibaren bu katı kalıba girmesine neden olabilmektedir.

Böylece her taraf; insan gibi davranma arzusu ile toplumun algıladığı gibi davranma zorunluluğu arasında tercih yapmak zorunda kalan, genelde de tercihini toplumun görmek istediği profili sergilemek yönünde kullanan yığınla uzmanla dolabilmektedir.

Bunun doğal sonucu ise; bu maskeli uzmanlar tarafından kırılmış kalplerle, incitilen ruhlarla önce özgüveni düşürülmüş, sonra da derin bir kompleksin kucağına itilmiş insanlardan oluşmuş sağlıksız bir toplumdur.

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Doğruyu Cezalandıran, Yanlışı Ödüllendiren Bir Toplumda Doğru Uzman Olmanın Dayanılmaz Zorluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Değişen Toplumda Kadın Psk.Burçak DEMİRKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Doğruyu Cezalandıran, Yanlışı Ödüllendiren Bir Toplumda Doğru Uzman Olmanın Dayanılmaz Zorluğu' başlığıyla benzeşen toplam 41 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:28
Top