2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Midemiz İçin "Ne Yediğimiz"; Beynimiz İçin "Ne Düşündüğümüz" Önemlidir (Güncel Psikoloji Yazıları)
MAKALE #4611 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mart 2010 | 7,220 Okuyucu
Aynı sorunu yaşayan milyonlarca insanın her birisi farklı farklı ilaçlar alırsa hepsi de birden iyileşmez. Bu nedenle aynı sorunda herkes içinden gelen ilacı almayı bırakmalı, alması gereken ilacı, diğer bir deyişle fayda sağlayacak ilacı almalıdır. Tabiî ki alınması gereken zamanda. Öyle ya, panzehir yılan soktuktan sekiz - on saat sonra alınırsa ne işe yarar ki!

İnişli - çıkışlı yaşam yolculuğunuzda zaman zaman karşılaşabileceğiniz sorunlarınız esnasında siz de, aynen yukarıdaki örnekte olduğu şekilde içinizden geldiği gibi değil; şimdi bahsedeceğim tarzda düşünmeyi alışkanlık haline getirmeye çalışın. Derme çatma bir yapıdan oluşan zihin evinizi yıkın, daha doğru malzemeyle yeniden inşaa edin. Unutmayın: Ne yediğimiz (midemiz) gibi ne düşündüğümüz, nasıl düşündüğünüz de (bu da beynimiz için) çok önemlidir. Özellikle de böylesi istisnai, zor, sıkıntılı, sorunlu zaman dilimlerinde!

...

_"Uyuyamıyorum" demeyin. Böyle geniş anlamlı kelimeler kullanmayın. Bu gizil mesaj beyin için ilelebet sürecek bir olumsuzluk çağrışımı yapar. Beynimiz ise bu çağrışıma uygun duygusal reaksiyonlara girer. "Olsun, varsın bu dönemde de uyuyamayayım, bu dönem de böyle geçsin" deyin. Bu mesajın beyin için anlamı açıktır:

"Demekki yaşadıklarım sadece bir dönem!"

Yaşadıklarının sadece bir dönem (dönem demek, geçici demektir) olduğunu işiten beyin operatörünün duygularımız üzerinde yapacağı operasyon (vereceği, verdirteceği reaksiyon) ona göre olacaktır haliyle.

Böylece beyin, yaşanılan sıkıntıların sadece bir döneme mahsus olduğunu öğrendiğinden dolayı rahatlar. Siz baktığınız her yerde hep aynı şeyleri görmezsiniz. Beyin de aynı şekilde her kullanılan kelimeden aynı şekilde etkilenmez.

_"İçim sıkılıyor" demek yerine, "Hayatımın akışına bir süre de içimde ki sıkıntıyla devam edeyim, ne çıkar bundan" diye düşünün. İçinizden doğal olarak tam tersi bir düşünce gelsin. Zaten de öyle olacaktır. Ama siz suni olarak böyle, bu şekilde düşünmeye çalışın. Kasırgaya karşı bir süre direnin. Zamanla sunisi doğalının yerine geçecektir.

_"Hiçbir şeyden zevk alamıyorum" sözünü asla dillendirmeyin. "Ben bu dönemde zevk alamıyorum ama olsun, her zaman hayattan zevk almak zorunda değilim ki" deyin. Tekrar ediyorum: Ne düşündüğünüz çok önemli, sakın unutmayın. Hele de böylesi dönemlerde.

_"Geçmedi" demeyin, sadece "Şu an için tam olarak iyileşemedim, şuan için iyileşmemem hiç bir zaman iyileşmeyeceğim anlamına gelmez" diye düşünün.

Bu dönemde beyniniz yaşadıklarınızı pür dikkat takip ediyor, bunu sakın olaki unutmayın. Her şeyin merkezi olan beyniniz sizden bu kritik dönemde bazı sözleri duymak suretiyle kendisine destek olmanızı bekliyor. Gerçekçi olmayarak, beyninizin güvenini kaybedip onu hiç bir sözünüze inanmayacak hale getirmeyin. Gerçekçi olmayarak onun güvenini kaybederseniz eğer hiç bir sözünüz artık onun için destek verici olmayacaktır.

Örnek Uygulama

Şimdi de anlatılanları bir örnek üzerinde özetlemeye çalışalım. Diyelim ki bir haber aldınız ve çok sevdiğiniz insan sizden ayrılmak istiyor. Hiç beklemediğiniz bu haber karşısında doğal olarak organizmanız olumsuz duygusal reaksiyonlar verecektir. Bu, yaşanılan olayın niteliğine uygun gayet doğal bir reaksiyondur. Tıpkı kış olduğunda kar yağması gibi!

Böylesi bir gelişme sonrasında duygu grafiğiniz bir anda tersine dönmüştür. Ne kadar olumsuz duygu varsa hemen hemen hepsi bir anda sizi sarıp sarmalayıvermiştir. Olumsuz yaşantılar olumsuz duygulara; olumsuz duygular da olumsuz düşünmelere neden olur. Bu nedenle hemen akabinde; baktığınız, gördüğünüz, duyduğunuz her şey hakkında olumsuz düşünmeye başlarsınız. Her şey bir anda gözünüzdeki gerçek rengini yitirivermiştir. Beyazlar siyah; sarılar kahverengi; gelecek karanlık; geçmiş de elem verici bir hal almıştır. (Aslında dış dünyada her şey yine aynı rengindedir. Siyahlar yine siyah, beyazlar yine beyaz… Sadece siz her şeyi eskisinden çok daha farklı görüyorsunuzdur. Daha önce de belirttiğim gibi; kişi için gerçek ,algıladığıdır. )

Burada, bu olup bitenleri iki farklı şekilde algılayıp iki farklı biçimde yaşayabilirsiniz. Birincisi hepimizin her zaman yaptığı gibi yapmaktır. Yani olup bitenleri içimizden geldiği gibi algılamak, yorumlamak ve böyle değerlendirmektir.

Örneğin bu dönemlerde, "Çok kötüyüm, ne hale geldim, ben böyle değildim, mahvoldum, onsuz nasıl yaşayacağım, onu asla unutamam, biliyorum, bak uyuyamıyorum da, hayattan artık hiç zevk de alamıyorum, bir de bu günlerde çok agresif oldum, herkesi kırıyorum, dikkatimi toparlayamıyorum, iştahım da bitti, çok unutkan oldum" şeklinde düşünmek... Bu tipik bir düşünce şeklidir. Zencimiz de beyazımız da, yakışıklımız da orta tipli olanımız da, kızımız da kadınımız da genellikle hep böyle düşünür. Çünkü sorunlu kış mevsiminde içimizden esmeye başlayan güçlü kasırga (eğilim) bizi bu yönde gitmeye / düşünmeye sevkeder.

Yaşadıklarımızı bu tür yaşayış biçimimiz gerçekçi olmayan, gerçekçi olmadığı için de sağlıklı olmayan, böylece de iyileşmeyi geciktiren bir yaşayış biçimidir. Çünkü burada yapılan bütün değerlendirmeler gerçeği yansıtmamaktadır.

Sözgelimi kişi hiç unutamayacağını düşünmektedir. Bu mümkün müdür? Oysa unutmak insanın iradesinden bağımsız olarak, organizmamızın uyum mekanizmaları sonucu kendiliğinden gerçekleştirdiği bir sonuçtur. Yine kişi, "Uyuyamıyorum, hayattan hiç zevk alamıyorum" diye düşünmektedir. Burada aslında, "Hayatın her döneminde hayattan zevk almalıyım, sorunlar yaşasam bile. Bu sorun ne olursa olsun yaşamdan keyif almamı engellememeli" yanlış ve gizil bilgisi / inanışı sözkonusudur. Yani kişi girip yaşarken hapşırmaktan, öksürmekten, halsiz olmaktan sızlanmaktadır adeta. "Grip olsam bile asla ömksürmemeli, hiç halsiz düşmemeliyim" demektedir yani. Bu mümkün müdür! Grip demek zaten bu semptomları da beraberinde yaşamak demektir. Grip normalse gribin tipik belirtileri nasıl anormal olabilir ki!

Kişinin bu dönemde, "Ben çok öksürüyorum, üstelik hapşırıyorum da, bir de çok halsizim" diye düşünüp yaşanılanları ortada sanki çok anormal bir durum varmış gibi algılaması ve beynine bu yönde gerçek dışı ve sürekli olumsuz telkinlerde bulunması ne kadar doğrudur? Tamamen yanlış bilgilere, yanlış algılamalara, yanlış yargılara dayalı olan bu yaşayış biçimi yaşadıklarımızı gerek yoğunluk gerekse süre bakımından olumsuz yönde etkileyecektir.

Unutmayın, böyle yapmakla siz ateşi habire yanlış yelliyorsunuz demektir. Bu yelleyiş şeklinizle ateşi söndüremez, bilakis daha da fazla körüklemiş olursunuz. Böylece sonunda evi bile yakabilirsiniz. (Sonra da "evi ateş yaktı" dersiniz. Ateş günah keçisidir halbuki)

"Unutmayalım, yaşadıklarımızı algılayış biçimimiz yaşadıklarımızı yaşayış biçimimizi etkiler."

Başımıza gelenleri doğru yaşayış biçimimiz için de; yaşadıklarımızı bütün boyutlarıyla doğru algılamak, doğru algılamak için de bunları doğru tanımak çok önemlidir.

Bu türden olumsuz olaylar esnasında ikinci bir yaşayış biçimi daha vardır ki bu biraz zahmetlidir ancak sonuçları bu zahmete fazlasıyla değmektedir.

"Bu yaşayış biçiminde yaşadıklarımızı içimizden geldiği gibi değil, olması gerektiği gibi algılamaya çalışmak vardır." Bu dönemde, yaşanılanları şu gerçekçi bakış açısıyla algılayıp değerlendirmek gerekmektedir:

"Ben şu uzun yaşam yolculuğumun adeta bir nokta mesabesinde olan geçici döneminde olumsuz bir olay yaşıyorum. Bu olay doğası gereği bendeki olumlu duyguları bir anda tersine çevirdi. Olumsuz istikamete dönen bütün duygular düşünce işlemini de olumsuz yönde etkiler ve düşünce işleyişi de olumsuz olmaya başlar haliyle. Kış gelince ağaçlar çiçek açmaz, bilakis yapraklarını döker. Bunda bir gariplik yoktur. Bunu tuhaf görmek belki gariptir! Sahiden ben düne kadar beyaz dediklerime bugün siyah diyorum. Her şey bir anda siyah olmuş olamaz ki (doğru bilgi). Demek ki bana böyle görünüyor (gerçekçi tespit).

Peki ama her şey beyazken bir insana siyah görünebilir mi? (gerçekçi bir soru).
Elbette ki (gerçekçi bir cevap).

İyi tamam da, ben neden bir anda bu kadar mutsuz ve karamsar oldum? (bilgi eksikliğinden kaynaklanan gerçekçi bir soru).

Bunda da bir gariplik yok ki. Bunlar yaşadıklarıma organizmamın verdiği geçici ve çok gerçekçi reaksiyonlar. Virüs alınca insan haliyle grip olur. Girip demek ise bir süre halsiz, iştahsız, öksürüklü olmak demektir zaten. Bunlar girip geçince kendiliğinden geçecek semptomlardır (gerçekçi cevaplar).

Grip geçer mi?

Tabiî ki.

Grip geçince öksürük vs. kalır mı?

Hayır. Çünkü bunlar gribin tipik belirtileridir.

Ama kaç gün oldu ben hala böyleyim?

Olsun. Her sorunun bir iyileşme süresi vardır.

Grip bile 5 - 10 - 15 günde geçiyor. Grip bir ay sürse bile bu kanser olduğunuz anlamına gelmez ki! Uzun da sürse, her zamankinden biraz daha ağır da geçirseniz siz yine de giripsinizdir. Sadece şiddeti biraz fazladır, o kadar.

Yanlış bilgi neticesinde doğadaki dengeyi yanlış algılarsak, örneğin "hava kirliliği doğaya bir şey yapmaz" dersek akabinde yanlış davranışlar içersine gireriz. O zaman da tabiat bize bu yanlış davranışlarımızı pahalıya ödetir. Nitekim de ödetiyor. Aynı şekilde, yanlış bilgilerimiz neticesinde yaşadığımız sorunları doğru algılamazsak bunun doğal bir neticesi olarak yanlış düşüncelere ve davranışlara baş vurmak zorunda kalırız. O zaman da sorunlarımız bize çok pahalıya mal olur.

Gazali üç tür bilgi vardır der: Birincisi "gıda olan" bilgidir. Bu bilgi türü herkese gereklidir. İkincisi ise "ilaç olan" bilgidir ki sadece hasta olanlara lazımdır. Bir de zehir olan bilgi vardır ki sahibine fayda değil, ancak zarar verir.

Ülkemizde "gıda ve ilaç" olan bilgiler hususunda büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. İnsanlara bu konularda, mesela "Hangi olay türü insanda ne gibi duygu, düşünce ve davranışlara neden olur, sonra hangi tür tepkiler ortaya çıkar, bunlar normal midir, anormallik nerede başlar, yaşanılanları nasıl algılamak doğrudur, algılamak hakikaten de önemli midir, yanlış algılarsak ne olur, böylesi önemli konulardaki yanlış bilgilerimiz nelerdir, gerçeği yansıtmayan düşüncelerimiz veya yargılarımız hangileridir" vb. konularda eğitim verilemez mi sahiden?

Yaşadıklarınızı algılayış ve anlamlandırış, dolayısı ile de yaşayış biçiminize aman dikkat! Bunun için de lütfen bu konularda doğru ve gerçekçi bilgi!

Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Midemiz İçin "Ne Yediğimiz"; Beynimiz İçin "Ne Düşündüğümüz" Önemlidir (Güncel Psikoloji Yazıları)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     28 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Midemiz İçin "Ne Yediğimiz"; Beynimiz İçin "Ne Düşündüğümüz" Önemlidir (Güncel Psikoloji Yazıları)' başlığıyla benzeşen toplam 44 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:01
Top