2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile ve Çiftlerde Terapi
MAKALE #23091 © Yazan Psk.Elif AKSOY SİNCİ | Yayın Ocak 2024 | 240 Okuyucu
AİLE VE ÇİFT TERAPİSİ
Çiftler ve aile ile yakın ilişkinin çalışıldığı psikoterapi türüdür. Yakın ilişkilerden birisi olan evlilik ilişkisinde eşler zaman zaman çatışırlar ve zorlu dönemlerden geçebilirler. Aile ve çift terapisinde amaç, aile içinde ve çiftler arasında yaşanan zorlu ve sıkıntılı süreçlerin ele alınarak çatışmaların çözülebilmesi ve tüm aile üyelerinin sağlıklı yönde değişiminin ve gelişiminin sağlanmasıdır. Hem aile içi ilişkileri düzenlenmesi hem de diğer insanlar ve durumlar ile ilişkilerin düzenlenmesi hedeflenmektedir.
Psikoterapiye gidenlerin yaklaşık yarıya yakının sebebi çift ve aile problemleridir. Pek çok çifti aile terapisine her hafta gelip kavgalarını ve anlaşmazlıklarını anlatırlar. Terapist onları sakinleştirir, hislerini söze dökmelerine ve birbirlerini dinlemelerine yardımcı olur. Daha iyi hissederek eve dönerler ve her şey yolunda gider ta ki bir bir sonraki kavgaya kadar. Pek çok çift terapiye değişmek için değil haklılığını kanıtlamak ve eşlerini ya da diğer aile üyelerini değiştirmek için gelirler. Genellikle kendilerini incelemekten, kendilerinde değiştirmeleri gerekene odaklanmaktan kaçınıp, ilişkilerine dair gerçekçi olmayan beklentiler içerisine girerler.
Aile ve Çift Terapisi hareketinin temel olarak, 1952-1961 yılları arasında başladığı bilinmektedir. Bu dönemde ; John Bell, Nathan W. Ackermen,Christia F.
Midelfort, Theodore Lidz, Lyman C Wynne, Murray Bowen, Carl A. Whitaker ve Palo
Alto Grubu olarak bilinen Gregory Bateson, Jay Haley, John Weakland, Don
Lackson ve Virginia Satir ile Philadelphia Grubu ‘ndan Ivan Boszormenyi Nagy aile
terapisinin kurulmasında öncü olan isimlerin arasındadır:Daha sonra 1962 1977 yılları arasında ikinci akım ortaya çıkmıştır. Bu akımın temsilcilerinden; New York’tan Israel Zwerlig, Pihiladelphia’dan Salvador Minuchin,
Jay Haley ve Gerald Zuk, Bostan’dan Fred Duhl ve Davit Kantor, Palo Alto’dan Pau
lWatzlawick,Arthur Bodin, John weakland, Richard Fisch ve Corlas Sluzki, Milan ‘dan
Mara Selvini Palazolli, Luigi Bozcola, Guiliana Prata ve Gianfranco Cecchin
IIIinois’den Charles Kramer ve Irving Borstein önemli isimledendir. Aynı dönemde aile
ve çift terapisinde temel öğreti temsilcilerinden olan American Family Therapy
Association ( AFTA) ‘nın kuruluşu da söz konusu olmuştur.
Günümüzde aile ve çift terapisinde önem taşıyan konulardan bazıları;
homojenleşme yada spesiyalize olma ekollerin ayrılması yada entegrasyonu alanın enternasyonelleşmesi feminist akım ile çatışması ve cinsel rollere bakış, ampirik
çalışmalar ile etik ve hukuki konulardır.Amerikan ve Avrupa kaynaklı veriler çiftlerin %40’ının evliliklerinin ilk 15 yılında boşandığını, ikinci evliliklerde bu oranın daha da yükseldiğini göstermektedir. Yine aynı kaynaklara göre psikoterapiste gidenlerin yaklaşık yarısı çift ve aile sorunları nedeniyle başvurmaktadır. Psikoterapiden en az memnun olan grup da aile terapilerine katılanlar arasından çıkmaktadır.Bunun birçok sebebi vardır. Pek çok çift terapiye değişmek için değil, haklılığını kanıtlamak veya kendisini değil eşini ve diğer aile üyelerini değiştirmek için gelmektedir. İlişkilerine dair gerçekçi beklentileri olmayan, kendilerini etraflıca değerlendirmekten kaçınan, kendilerinde değişime inanmayan çiftlerin terapilerinde olumlu sonuçlar almak mümkün değildir. Boşanma sürecinde olan veya evlilik ilişkilerinde sorun yaşayan birçok çift genellikle eşin isteksizliği, terapiye gelmek istememesi veya herhangi bir sorun olduğuna inanmamaları ya da herhangi bir müdahale için artık çok geç olduğu gibi kanaatler ileri sürmektedirler.Pek çok çift için aile terapisi, her hafta gelip kavgalarını ve anlaşmazlıklarını anlattıkları bir forum gibi algılanmaktadır. Terapiste rahatça içlerini döken çiftler kendilerini iyi hissederek eve dönmekte, bu huzur ilk kavgalarına kadar sürmektedir. Bu kısır döngüye girmemek için gerçek anlamda bireysel değişime hazır ve motive olmalıdırlar. Ancak bu şekilde aile probleminin altında yatan bireysel kişilik çarpıklıkları ve düzgün işlemeyen karmaşık davranış örüntüleri düzeltilebilir.Psikoterapi literatüründe genellikle evli olsun ya da olmasın herhangi bir eş ilişkisi çift terapileri, çocuklu eş ilişkileri ise aile terapileri olarak isimlendirilir.

Bilişsel Davranışçı Yaklaşım Modelinde Terapi ise ;
iftlerle yapılan bilişsel davranışçı terapi (BDT), güncel aile terapilerine girmiştir. Çiftler için BDT teknikleri, eşlerin kendi sorunlu bilişlerini değerlendirme ve değiştirme, iletişim kurabilme ve sorunları yapısalcı biçimde çözebilme becerilerini arttırmak üzere tasarlanmıştır. BDT daima değişime uyumlu olmuştur, her zaman deneyselliğe vurgu yapmakta, neyin işe yaradığını ve neyin yaramadığını belirlemek üzere araştırma yaparak klinik etkinliğini en üst düzeye çıkarmaktadır. Terapistler danışanların var olan güçlü yanlarını tespit edip bunların üzerine inşa etmek ve sorun çözme becerilerini geliştirmek istemekle beraber, geçmişten beri kökleşmiş ve değişmesi zor olan sorunlu örüntülerin bilişsel, duygulanımsal ve davranışsal yönlerini değerlendirmekte ve bunlara müdahale etmektedir.Çift ilişkisinde; temel ikiden çok gerçekliğin olduğu noktada terapistin değişim adına, terapist de dahil;kişileri ilgilendiren metamorfozunu da göze alarak ilişkilere müdahalesinde ilişkilerde bir eşitlik ardışıklık veya karakteristik bir yapı anlamına gelmekte olan bir tür homorakteristik bir yapı anlamına gelmekte olan bir tür homomorfizm aranmaktadır; ancak bu şekilde terapistin omnipotansından istifade
edilebilir.Danışan; terapistin getirdiği tanıma ve çerçevelemeye olursa ancak ona yardımcı olunması söz konusudur. Aksi halde, terapist direnç mağduru olmaya aday
hale aday hale gelir. Bilişsel davranışçı yaklaşım (BDT) çift ve aile terapilerinde en sık kullanılan psikoterapi yöntemidir. Yakın ilişki problemlerinde bilişsel davranışçı terapi uygulamaları 1960’lı yıllarda Albert Ellis ile başlamıştır. Ellis çiftin ilişkisindeki bozukluğun;

1- Bireylerin eşlerine dair mantıksız ve gerçek olmayan inançlarına,
2- Eş ve ilişki hakkında gerçek olmayan beklentilere ulaşılamadığında meydana gelen hayal kırıklığına bağlı olduğunu savunur.
Bu olumsuz bilişsel süreçler bireyde öfke, karamsarlık, mutsuzluk gibi negatif duygulara sebep olmakta, birey bu durumu olumsuz davranarak eşine yansıtmaktadır.Tedavide ana prensip, çiftlere anlaşmazlıkları neyin ortaya çıkardığını farkına varmayı ve akabinde davranışlarını yeniden yapılandırmalarını öğretmektir. Bilişsel terapide aile bireylerinin birbirleriyle etkileşimini yönlendiren altta yatan inanç sistemleri çözümlenir. Neticede eşlerin kendi sorunlu bilişlerini değerlendirme ve değiştirme, iletişim kurabilme ve sorunları yapısal biçimde çözme becerilerini kazanmaları sağlanır. Bilişsel davranışçı terapi teknikleri sorun çözmede ve ailenin gelecekteki güçlüklerle baş etme becerileri geliştirmede hızlı ve etkili sonuçlar vermektedir. Bilişsel davranışçı bakış, aile bireylerinin beklentileri, inançları ve tutumlarının birbiriyle ilişkili niteliklerini ele alarak aile bireylerinin etkileşimlerine odaklandığından geleneksel sistemik aile terapileri ve yapısalcı aile terapileriyle de uyum gösterir.
Sonuç olarak bilişsel davranışçı aile terapileri danışanların var olan güçlü yanlarını tespit edip, bunları sorunu çözmede kullanmak yanında bilinçdışında kökleşmiş ve değişmesi zor olan sorunlu örüntülerin bilişsel, duygulanımsal ve davranışsal yönlerini değerlendirip, müdahale eden yöntemlerdir.
Bilişsel süreçler birçok bileşenden etkilenmektedir. Bunların başında algılar gelir. Algı, bir kişinin veya bir durumun bizim için anlam ifade eden yönleridir. Çift ve aile ilişkilerinde algı etkileşimde bulunduğumuz eşimizi ya da aile üyesini nasıl tanımladığımızdır. “Alıngan”, “fazla duyarlı”, “hassas”, “soğukkanlı”, “telaşlı” gibi tanımlamalar algılarımızdır. Algılar, insanlara nasıl baktığımızı belirler. Algılar, karşılaşılan yeni bilgilere bağlı olarak değişime açıktır. Bazen, kişinin eşiyle veya aile üyeleriyle yaşadıklarına bağlı algısal önyargılar oluşabilir.


Bilişsel süreçler şu öğeleri içerir:
1- Seçici dikkat: Bireyin olayların sadece belli yönlerini fark edip, diğer yönlerini görmemesidir. Bazı bireylerin eşinin söylediklerine odaklanıp davranışlarını göz ardı etmesi gibi.
2- Yüklemeler: Eşinin hareket ve sözlerine ait atıfta bulunmak, kendince çıkarımlar yapmak. Eşinin bir soruya cevap vermemesini duymamış olabileceğini hiç düşünmeden onu dikkate almadığına yormak gibi.
3- Beklentiler: Eşiyle ilişkide belli olayların oluşma ihtimaline dair şartlanmış tahminler. İş yerinde arkadaşımla olan problemi eşime anlatırsam öfkelenecek gibi.
4- Varsayımlar: İnsanların ve ilişkilerin genel özelliklerine dair kalıplaşmış inançlar. Erkekler ağlamaz, erkeklerin duygusal bağlanmaya ihtiyacı yoktur gibi.
5- Standartlar: İnsanların ve ilişkilerin olması gereken özelliklerine dair yerleşik inançlar. Eşler arasında hiçbir sınır olmamalı, evlenince eski arkadaşlıklar unutulmalı, ekonomiyi erkek idare etmeli gibi.
Aile bireyleri yıllar süren etkileşimleri sonucu ortaklaşa inançlar geliştirirler ve bunlar bir aile şeması oluşturur. Aile şemasındaki bilişsel çarpıtmalar, işlevsel olmayan etkileşimlere yol açar. Örneğin, aile üyelerinden biri, diğerleri tarafından bencil damgası yiyebilir ve bu durum tüm fertlerce sorgusuz kabul edilir. Bu durum bilinçdışı şekilde birçok olayda çanak tutularak beslenir ve pekişir. Bir süre sonra o birey de bunun gerçekliğine inanır.
Bu şemalar kişinin algıda seçiciliğini, diğer kişilerle yaptığı çıkarımları ve aile ilişkilerinden memnun olup olmamasını etkiler. Şemalar değiştirilmesi zor olmakla birlikte yeni deneyimler sayesinde değişme potansiyeline sahip şablonlardır. Örneğin, kendi mezhebinden olmayan biriyle kızının evlenmesine kesinlikle izin vermeyen ve mezhep ayrılığı fikirleri olan bir baba, kızının kendi seçtiği eşiyle ne kadar mutlu olduğunu görünce, o zamana kadarki tüm ayrımcı fikirleri değişebilir, dünyaya farklı bir gözle bakar.
Bilişsel çarpıtmalar, bilgi işlemedeki hatalardan kaynaklanan ve çatışma sebebi olan otomatik düşüncelerdir. Bunları örnekleyecek olursak:
1- Keyfi Çıkarımlar: Onu doğrulayacak bir kanıt olmaksızın sonuca varmak. Arkadaşıyla ders çalışırken eve geciken çocuk için “kim bilir nerelerde top oynuyor” sonucuna varmak gibi.
2- Seçici Soyutlama: Olayın tümünde sadece belli detaylara dikkat edilir. Eşinin sorularına kısa yanıtlarla cevap veren erkek için, kadın “artık beni sevmiyor” yargısına varabilir.
3- Aşırı Genelleme: Birbiriyle ilişkili ya da ilişkili olmayan bir iki olaydan her şeyin temsiliymiş gibi genelleme yapılır. Ödevini bitirmeden arkadaşlarıyla dışarıya çıkmasına izin verilmeyen çocuk “hiçbir şey yapmama izin vermiyorlar” diye yakınabilir.
4- Büyütme ya da değerini azaltma: Bir durum abartılı şekilde olduğundan önemli ya da önemsiz olarak algılanır. Tek dersten karnede zayıf getiren bir çocuk için “bu çocuk okumaz, okuyamayacak” demek gibi.
5- Kişiselleştirme: Sonuç çıkarmaya yetecek kanıt olmadığı halde olayları kendine yorma, kendi üzerine alıp, alınganlık yapma. O günkü yemeğe eksik bulduğu için tuz ekleyen kocası için kadının “ kocam benim yemeklerimi sevmiyor” şeklinde genellemeye varması gibi.
6- Ya hep ya hiç tarzı düşünme: Kutuplaşmış düşünce olarak da isimlendirilen bu yaklaşımda deneyimler ya tümüyle başarılı ya da tümüyle başarısız olarak değerlendirilir.
7- Etiketleme ve yanlış etiketleme: Geçmiş dönemlerdeki hata ve eksikler bilinçdışında yerleşerek kişiyi bugünkü kimliğinde betimler. Kadro yetersizliği nedeniyle terfi edemeyen bir memur “işe yaramazın biriyim” diye düşünebilir.
8- Tünel görüşü: Eşler zaman zaman sadece görmek istediklerini ya da o anki ruhi durumlarına uygun düşenleri görürler.
9- Ön yargılı düşünceler: Otomatik biçimde eşin niyetinin arka planında olumsuz bir fikrin yattığı varsayılır. Eşi için sürpriz bir doğum günü hazırlayan kadın için erkek “bakalım bunun arkasından ne tavizler istenecek” diye düşünebilir.
10- Zihin okuma: Sözel iletişim olmaksızın karşıdakinin zihnini okumak ya da kendi zihninin okunmasını istemektir. Tatile çıkamadıkları için morali bozuk ve gergin olan kadın, durumu anlatmamasına rağmen “sanki benim ne istediğimi bilmiyor, nasıl da vurdumduymaz” diye düşünebilir.
Aile bireylerinin ilişkilerini etkileyen en önemli etkenlerden biri olan seçici dikkatin, karşıdakinin negatif özelliklerine yönelmesi oldukça örseleyici etkiler yapar. Ebeveynlerin çoğu kez çocuğun iyi yönlerini görmezden gelip, o kısımları onore etmeden, en küçük bir yanlışını yüzüne vurması negatife yönelmiş seçici dikkattir. Kişinin eşi veya diğer aile bireylerine objektif ve dengeli bir bakış açısı geliştirmesi, çift ve aile terapisinin odak noktasıdır.
Aile ve çift terapisinde, aile üyesi ya da üyeleri merkeze alınır ve terapiye başvurma sebebinin yarattığı sorun açığa çıkarılır. Vakanın ele alınış yönteminde ise bilişsel davranışçı yaklaşım, pozitif aile terapisi, yapısalcı yaklaşım, sistemik aile terapisi, insancıl aile terapisi veya psikodinamik yaklaşıma göre uygulamaya geçilir.Aile ve çift terapisi, sorun odaklı ilerlemekle beraber yalnızca sorunları merkeze almaz. Bazı durumlarda bilgi ve beceri kazanmak isteyen ebeveynler ve daha sağlıklı bir ilişkiye adım atmak isteyen çiftler de aile danışmanlığına başvurabiliyor. Aile ve çift terapisinde amaç, iletişim ve etkileşim sürecinde çiftlerin veya aile üyelerinin yaşadığı psiko-sosyal durumu ele almaktır. Bireysel terapiden farklı olarak aile danışmanlığında, doğrudan ilaç önermek ya da bireyi tek başına değerlendirme yoktur. Terapiye tek bir aile üyesi dahi katılsa burada birey merkezli değil, aile merkezli bir bakış açısı etkinleştirilir. Psiko-sosyal ruh sağlığı ve destek konularından uygulanan aile danışmanlığı, sürdürülebilir ilişkiler kurmak ve merkezdeki sorunu çözebilmek adına önemli görülür. Çiftler arasındaki gerilimler, sorunlar ve çatışmalar ise aile ve çift terapisinin en çok başvurulan konuları arasındadır. Yakın ilişkinin yarattığı uyumsuzluklar, bir sürede sonra iletişim sorunlarına, boşanmaya ya da toksik bir ilişkiye sebep olabilir. Sorunun derinleşmesi, her iki kişinin de ruh sağlığında olumsuz bir durum yaratabilir. Aile terapisi, bütünselci bir bakış açısıyla aileye odaklanır. Bireyin yaşadığı bir sorunda da ailedeki temel süreci dikkat eder. Özellikle çocukların ve gençlerin gelişim evrelerinde, ailenin izini tespit ederek verimli bir danışmanlık sunmayı amaçlar. Aile ve çift terapisine başvurma nedenleri ise genel olarak şöyledir:
• İletişim Sorunları,
• Uyum Problemleri,
• Ergen Depresyonu,
• Boşanma ve Ayrılık Süreci,
• Bağımlılıklar,
• Ebeveyn Bilgisi ve Becerisi Kazanma,
• Çiftler Arası Cinsel Sorunlar,
• Çocuk Gelişimi, Psikoloji Konuları,
• Tek Ebeveynli Aileler,
• Evlilikte-İlişkide Sadakatsizlik- Aldatma,
• Ailede Fiziksel ya da Psikolojik Şiddet.

Aile ve çift ilişkilerinde yaşanan sorunlardan bazıları böyle. Aile terapisine en sık başvurma nedeni ise çiftlerin yaşadıkları iletişim sorunları ve cinsel terapiyi gerektiren sorunlar oluyor. Özellikle danışmanlığın bir alt başlığı olan evlilik ve çift terapisi, partnerler arasındaki konuları esas alarak danışmanlığın konularını çok daha genişletebiliyor. Bu konulara odaklanan ve her bir danışana çözüm odaklı bir farkındalık sunan aile danışmanı ise alanının eğitimini alarak vakaya yaklaşıyor.
KAYNAKÇA
Ofarrell TJ, Fals-Stewart W (2000) Behavioral couples therapy for alcoholism and drug abuse. J Subst Abuse Treat, 18:51-54.
Onur B (1986) Gelişim Psikolojisi-Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm. Ankara, V Yayınları. Özcan Ö, Çelik GG (2017)
Bilişsel davranışçı terapi. Türkiye Klinikleri, 3:115-120
Özgüven İE (2000) Evlilik ve Aile Terapisi. Ankara, PDREM Yayınları
. Padesky C, Greenberger D (2008) Evinizdeki Terapist (Çeviri Ed. Stroup E). İstanbul, Altın Kitaplar. Patterson T (2005)
Cognitive behavioral couple therapy. In Handbook of Couples Therapy (Eds M Harway):119-140.
New York, Wiley. Powers MB, Vedel E, Emmelkamp PM (2008)
Behavioral couples therapy (BCT) for alcohol and drug use disorders: A meta-analysis. Clin Psychol Rev, 28:952-962.
Quek KMT, Fitzpatrick J (2013)
www.ailedanismanligikursu.com
www.drcemgunduz.com/

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile ve Çiftlerde Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Elif AKSOY SİNCİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Elif AKSOY SİNCİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Elif AKSOY SİNCİ Fotoğraf
Psk.Elif AKSOY SİNCİ
Mardin (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Elif AKSOY SİNCİ'nin Makaleleri
► Neden Aile Terapisi? Bireysel Terapi Değil? Psk.Dnş.E.Aygül ÇELİK İNCİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Aile ve Çiftlerde Terapi' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Panikte Panik Eylül 2023
► Sosyal Fobi Haziran 2023
► Oyun Terapisi Ekim 2021
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:36
Top