2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Neden Hastalanıyoruz? Nasıl İyileşiriz?
MAKALE #19771 © Yazan Psk.Nihal ARAPTARLI | Yayın Eylül 2018 | 2,245 Okuyucu
Sağlık ve hastalık tanımını yapmak çok zordur. Daha önce pek çok tanım yapılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; kişin bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyilik hali diye tanımlamıştır. Homeopati hocam Vangelis Zafeiriou ise “Kişinin kendisiyle, çevresiyle ve doğayla iyi ilişki içinde olmasıdır” diyor. Her canlı varoluş amacına, doğaya uygun yaşamalıdır bunun dışına çıkarsa çatışma olur hastalık oluşur. Homeopati bize yaşam gücü tanımını verir. Yaşam gücü doğuştan sahip olduğumuz bir potansiyel ancak zamanla azalması ve artması mümkündür. Sürekli kendimizle, doğayla, ya da etrafımızdaki insanlarla çatışma içinde olmak yaşam gücümüzü azaltacaktır. Yaşam gücü insana kendi kendini tedavi edebilme gücü verir. Bir insan eğer kendi kendini tedavi edebiliyorsa neden hastalanır? Bunu fıçı prensibiyle açıklayabiliriz. Kendi kendini iyileştirme kapasitesi fıçı olsun. Yaşadığımız her olumsuzluğu o fıçının içine attığımızı varsayalım. Hem duygusal hem fiziksel tüm olumsuzlukları fıçının içine atarız bir gün o fıçı dolar. Hastalık ise fıçının taştığını anlatır. Dr. Hahnemann der ki “Semptomlar bize bedenin duyularla ulaşabilme yoludur”. Yani beden sahibine ve doktora sıkıntı var düzeltmek gerekiyor ben baş edemiyorum deme yoludur.
İnsanlar hasta olduğunda onu reddetme ve onu yok sayma ya da onunla savaşma yoluna gider. Halbuki hastalık yolunda olmayanı düzeltip tam şifaya ve bütünlüğe ulaşma yoludur. Hastalık varoluşun bize armağanıdır. Eğer onu dinler ve anlarsak tamamen düzelebiliriz.
Sonuç olarak gerçek iyileşme ve tam ve bütünlük haline giden yol bazen hastalıktan geçebilir. Eğer bir hastalığınız varsa onunla savaşmayın. Onu anlamaya çalışın size ne demek istiyor? Yolunda olmayan ne? Anlamak, çözüme giden yoldaki ilk adımdır. Anlarsanız nasıl çözeceğinizi de bilirsiniz. Modern insan kanserden ve mikroplardan korkar. Halbuki tam ve bütün olan gerçekten sağlıklı bir insanda kanser oluşmaz, kronik hastalık oluşmaz. Kronik hastalık oluşumunu anlarsak tedavisi mümkün değil alışmak zorundasın denilen pek çok hastalığın kalıcı tedavisi sağlanır. Hastalık ve şikayetler iyileşmeye giden yolda hediyedirler. Hediye kıymetini bilen için fiziksel sağlıktan çok daha fazlasını verir.
Bölünmüş, parçalanmış, zedelenmiş hiçbir “bütün”ün sağlıklı olduğundan söz edilemez. Toplumu bireyler, bedeni de hücreler oluşturur. Bireyi sağlıklı olmayan toplumda ya da hücresi sağlıklı olmayan bedende “iyilik”ten söz edilemez.
Artık günümüzde hayatın her alanında olduğu gibi sağlıkta da çare, parçalarla oyalanmak yerine bütüne yönelimde aranmaya başlandı. Buna “bütünsel tıp” deniyor. “Bütünsel tıp” yaklaşımını benimseyen hekimler, artık iki yeni açılım sunuyorlar: Birincisi hastalığın değil, hastanın tedavisi, ikincisi ise hastanın tedavi edilen edilgen öğe değil, tedavi eden, “kendi kendinin doktoru” olan etken ve aktif öğe olmasıdır. Hipokrat’ın “Yaşama biçimini değiştirmeye hazır değilsen, sana yardım edilemez” sözüyle, asıl rolün hastanın kendisinde olduğu uyarısı bugün daha da geçerlidir.
Klasik okul tıbbından ayrılan ortak noktaları insanın sadece fiziksel sağlığı üzerinde durmayıp, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutların da sağlığın bileşenleri olarak göz önünde bulundurmalarıdır.
Bütünsel sağlık tüm bu unsurların dengesinin kurulmasıyla sağlanır.
Bütünsel tıpta beden-zihin etkileşimi dikkate alınır. Sinir sistemi ve bağışıklık sistemi zihinsel sağlık üzerinde; zihinsel durum da sinir sistemi ve bağışıklık sistemi üzerinde etkilidir. Günümüzde, özellikle stres kaynaklı kalp ve damar hastalıkları, astım, sindirim problemleri, obezite gibi kronik hastalıklardan ölüm oranının yüksekliği, beden-zihin bağlantısını açıkça göstermektedir. Bütünsel tıbbın faaliyet alanı mevcut bir hastalığı tedavi etmek değil, insanların kendi kendilerini iyileştirme kapasitelerini arttıracak, hastalıkları önleyecek çözümler sunmaktır. Sağlığı kaybetmeden önce korumanın önemini kavratmayı ve bu yolda neler yapılması gerektiği konusunda toplumu bilinçlendirmeyi amaçlar.
Bu amaçla beden, zihin ve ruh dengesini ve bütünlüğünü sağlayacak yaşam tarzı değişikliklerini öğretmek, bütünsel tıbbın öncelikli konusudur. Kısacası bütünsel tıp hastalıkla değil, sağlıkla ilgilenir. Oluşmuş bir hastalığın belirtilerini yok etmekle değil, sağlığın korunması ve iyileştirilmesiyle ilgilenir. Bu anlamda geçici değil, kalıcı, sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri sunar.
Bütünsel tıp insanların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerinin, yaşayış tarzlarının, ruhsal durumlarının genel sağlıkları üzerindeki belirleyiciliğine vurgu yapar. Hastalık, tüm bu unsurlardaki dengesizlikten kaynaklanır. İnsan, kendi içinde bu dengesizliği yenebilecek potansiyele sahiptir. İyileştirme rolünü üstlenen kişinin öncelikli görevi, insanın içindeki bu iyileşme yeteneğini canlandırmaktır. Bu görev, herhangi bir dışsal müdahaleden (cerrahi veya ilaç tedavisi) önce bilinçle başarılır. Bu bilinç de eğitimle sağlanır. Bu açıdan doktorun öncelikli görevi müdahale etmek değil, eğitmektir. İnsana kendi sağlığının kontrolünü devretmek gerekir. Yani insan sağlığının sorumluluğu doktordan önce, kişinin kendisine aittir.
Bu yönleriyle bütünsel tıp, sağlık anlayışımızda bir devrimdir. Beden ve ruhu birbirinden ayıran biyomedikal dogmanın aşılarak, insanın parçalara ayrılmadan bütün varlığıyla ele alınmasıdır. Bireyleri, sağlık örgütlerini ve sivil toplumu sağlığın korunması konusunda sorumluluk almaya çağırmaktır. Doğaya hükmetmek değil, onunla uyum içinde yaşamaktır. Ana teması “hastalığı nasıl tedavi ederiz” değil, “insanların sağlığını nasıl koruruz” dur. Bütünsel tıp insanlara o anki acılarını dindirecek geçici çözümler üretmek ve uygulamak yerine kalıcı hayat tarzı değişiklikleri öğretir.
Modern tıp 45 bin hastalık tanımlamıştır. Bu hastalık enflasyonunda sağlığın sürdürülebilir olması ancak bütünsel bir yaklaşımla ve özsağlık kaynaklarımızı harekete geçirerek ve kullanarak mümkün olabilir. Sahip olduğumuz kaynakların en önemlisi nefestir.
İnsanı bir makina, hastayı da bozulmuş bir makine gibi gören mekanik anlayış, elbette ki onu tamir edilmeye mahkûm bir nesne olarak görecektir. Oysa Dünya Sağlık Örgütü 1986’da Ottawa’daki ‘sağlık’ tanımında, sağlığı bedensel ve ruhsal olarak tam bir iyilik hali olmanın yanında, sosyal ve ekonomik olarak yeterli olmak ve ilerlemiş yaşında da kendisine yetebilmek olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan hareketle, hasta tamir edilmeyi bekleyen bir makine değil, iyileşmeyi, iyilik halini, yani sağlığı bizatihi kendisi (doktor ve diğer ilgili taraflardan yardım alarak) gerçekleştiren bir aktördür.
İster Hipokrat, İbn-i Sina, Budha, isterse Yunus ya da Galen olsun hepsinin öğüdü aynı:
• Bugün sağlığa az zaman ayırmayan, yarın hastalığa çok zaman ayırır.
• İnsana kendisini unutturarak tedavi edemezsiniz.
• Genç, güçlü ve sağlıklı kalmanın yolu engin olmaktan, bedenini çalıştırmaktan, temiz hava solumaktan ve nefsine hâkim olmaktan geçer.
• İnsanoğlu var olalı beri bir doktor görülmemiştir ki birisini iyileştirmiş olsun. İyileşen kişinin kendisidir. Kişi şanslıysa ve iyi bir doktora denk geldiyse eğer, o doktor ondaki iyileşmeyi başlatır.
• En iyi doktor, hastaya kendi doktoru olmayı öğreten doktordur.
• En iyi doktor doğanın kendisidir. Hastalıkların %80’ini iyi eder. Üstelik de başka meslektaşlarının aleyhine konuşmaz.
Düşüncelerimiz ile duygularımız sağlığımızı etkiler, bilincimiz sadece beynimizde değil tüm vücudumuzdadır. Düşüncelerimiz duygularımıza dönüşüp tüm bedenimiz tarafından algılanırlar. Bağışıklık sistemimiz, cildimiz, kaslarımız ve diğer tüm organlarımız onlardan etkilenir. Olumsuz düşüncelerle etkileşim halindeki hücrelerimiz, organlarımız ve bağışıklık sistemimiz, bu bombardıman sonucunda bizi hastalıklara daha meyilli hale getirir. Diğer yandan ise olumlu düşünceler olumlu duygulara yol açıp bedenimizde pozitif etkiler yaratır, genlerimizi hemen savunmaya alır ve hatta onları olumlu şekilde değiştirebilmemizi sağlar.
Vücut hiç bir zaman aleyhimize çalışmaz, sadece hayatta kalmak için çalışır. Semptomlar aslında problem değil, vücudun savunmasıdır ve en iyi şekilde hayatta kalma çabasının göstergesidir. Hayata bakış açımızı değiştirirsek vücudumuzda bu değişime uyum sağlar.
Günümüzde birçok hastalığın sebebi kronik stresten oluşmaktadır. Kronik stres ise aslında hayatta yolumuza çıkanlara karşı gelmekten kaynaklanıyor. Hayata karşı direnmeden yaşamayı öğrenmek vücudumuzun iyileşmesini sağlar. Stres genellikle geçmişi ya da geleceği düşünmekten olur. Anımızı yaşamak aklımızın ötesinde olabilmektir, bilinçli farkındalık bizi doğamıza döndürür, böylece şifa başlar.
Sözümüzü Yunan filozof Demokrit’in (M.Ö. 460-370) sözü ile bağlayalım:
“İnsanlar Tanrılarından sürekli sağlık diliyorlar. Ama bilmiyorlar ki, kendileri sürekli sağlıklarına zorbalık uyguluyorlar.”
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Neden Hastalanıyoruz? Nasıl İyileşiriz?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Nihal ARAPTARLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Nihal ARAPTARLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nihal ARAPTARLI Fotoğraf
Psk.Nihal ARAPTARLI
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi127 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Nihal ARAPTARLI'nın Makaleleri
► Nasıl ve Neden Hayır Deriz Psk.Feyza TOPÇU
► Neden, “nasıl” Sorusunu Sormayız? Psk.Dnş.Metin KILIÇ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Neden Hastalanıyoruz? Nasıl İyileşiriz?' başlığıyla benzeşen toplam 43 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke Yönetimi Mart 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:33
Top