2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sosyal Fobi ve Obsesif Kompulsif Bozukluk
MAKALE #17050 © Yazan Uzm.Psk.Şeyda KUTSAL | Yayın Ağustos 2016 | 7,698 Okuyucu
Sosyal Fobi:
Sosyal fobi çok yaygındır. Her 8 kişiden biri yaşamının bir bölümünde sosyal fobi yaşar. Sıklıkla ergenlik döneminde başlar ve kalabalık ortamlardan çok, küçük gruplarda başka insanlar tarafından incelenme korkusu çevresinde gelişir. Sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olur.
En yaygın görülen fobik ortamlar;
Biriyle tanışma, otorite durumundaki kişilerle birlikte olma, telefonla konuşma, misafir kabul etme, bir iş yaparken başkası tarafından izlenme, kendisine şaka yapılması, takılınması,evde arkadaşlarla yemek yeme,aile üyeleriyle evde yemek yeme,başkalarının önünde yazı yazma, ,toplum içinde konuşma olabilir. Topluluk içinde kusma korkusu olabilir. Bazı kültürlerde göz teması kurmak özellikle zor olabilir. Tüm bu durumlar kişinin sosyal ortamlardan kaçınmasına, ağır olgularda tam bir sosyal çekilmeye neden olabilir. Kişinin ilişkilerinde, iş ve sosyal hayatında bozulmalara yol açabilir. Yaşanılan yoğun kaygı bazı kişilerde panik atağa yola açabilir.
Sıklıkla yaşanan somatik belirtiler; çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, karında huzursuzluk hissi, ağız kuruluğu, ateş basması ya da üşüme hissi, başta basınç hissi ya da baş ağrısıdır. Kişiler yaşadıkları belirtilerin dışarıdan fark edilebileceğini düşünerek utanç ya da küçük duruma düşmekten korkmaktadırlar. Bu korkularını yaşamamak için, bununla karşılaşabileceklerini düşündükleri ortamlara girmekten kaçınırlar.
Bu korku ve kaygılar bazı kişilerde belirgin durumlarda yaşanabileceği gibi ( topluluk karşısında konuşma, otorite karşısında konuşma vb.), bazı kişilerde de yaygın bir hal alabilir. Kişiler çoğu zaman yaşadığı kaygının abartılı ya da anlamsız olduğunu bilirler.
Araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapi nin sosyal fobi tedavisinde en etkili terapi yöntemlerinden biri olduğunu göstermektedir. Bilişsel davranışçı terapide kişilerin kendi davranışları ve başkalarının bu davranışlarını yargıla¬ma biçimlerine ilişkin işlevsel olmayan bazı düşünce ve inançları olduğu temel alınmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi kişinin kaygılarına neden olan düşüncelerini ortaya çıkararak bunu işlevsel hale getirme üzerinde durur.
Sosyal fobi yaşayan kişi, sosyal ortamlarda başkalarına yönelik, kendi düşüncelerini doğrulayıcı davranışlara odaklanır. Normal sosyal etkileşimlerin olumsuz bir biçimde değerlendirilmesine ve bu da ortamın tehlikeli olarak algılanmasına neden olur. Örneğin toplum karşısında konuşma yapması gereken bir kişi “ hata yapacağım, yanlış bir şey söyleyeceğim, konuşmayı beceremeyeceğim, insanlar beni beğenmeyecekler, beni eleştirecekler, rezil olacağım, benimle ilişki kurmak istemeyecekler” gibi düşüncelere sahip olarak konuşmaya başladığında; etrafındaki kişilerin davranışlarını bu düşüncelerini destekler şekilde algılayacaktır. Konuşma esnasında grup içerisinde herhangi bir kişinin başka bir yöne bakıyor olmasını “beni beğenmedi, konuşmayı beceremiyorum vb” şeklinde yorumlayabilir. Bu yorumlamalar kişinin kaygısının iyice artmasına ve artan kaygı da performansının olumsuz etkilenmesine yol açacağından kişinin kısır bir döngü içine girmesine neden olur. Ve bu kısır döngü olumsuz düşüncelerin daha fazla pekişmesine sebebiyet verir.
Bilişsel davranışçı terapide amaç; anksiyeteyi ortadan kaldırmak değildir. Kişinin yaşadığı bu yoğun kaygı ve korkuyla başa çıkma becerilerini kazandırmaktır. Böylelikle kişinin felaket senaryolarının gerçekleşmeyeceğini ona göstererek özgüven duygusunu oluşturmaktır.
Bu özgüven duygusunu oluşturmak amacıyla terapi sürecinde kişiye ihtiyaçları doğrultusunda bir takım davranışçı ödevler verilir.
Sosyal fobi tedavi edilmediği takdirde; kişinin iş, özel ve sosyal hayatındaki işlevselliğini önemli düzeyde kısıtlar ve zedeler. Kişinin bu alanlardaki performansını olumsuz etkiler. Kaçınma davranışında bulunan kişinin potansiyelini ortaya çıkarmasına engel olur. Bu durumda, mutlaka terapiye başvurulması önerilmektedir. Ancak çoğu zaman kişiler ilk tedavi girişimi için uzun yıllar beklemektedirler.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (TAKINTI HASTALIĞI) Obsesyon ( takıntı) kişide kaygı oluşturan inatçı, tekrarlayıcı ve rahatsız edici düşünce veya dürtülerdir. Kompulsiyon(zorlanmalar) ise bu rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu kaygıyı azaltmak ya da kaçınmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır. Örnek olarak bir kişinin ellerinin temiz olduğunu bilmesine rağmen pis olduğunu düşünmesi ‘obsesyon(takıntı)’, bu düşünceden kurtulmak için gereksiz yere ellerini yıkaması ise ‘kompulsiyon(zorlanma)’ dur. Obsesyonlar ve kompulsiyonlar az oranda herkeste görülebilir, ancak bunlar kişinin yaşam kalitesini ve işlevselliğini bozuyor ve ciddi zaman kayıplarına neden oluyorsa hastalık kabul edilir ve tedavisi gerekir. Kişi, takıntılarının aklına gelmemesi ya da zorlantılı hareketlerini yapmamak için kendini zorlar, fakat zorladıkça istenmeyen düşünceler yine gelir, istenmeyen hareketler tekrar tekrar yapılır. Çoğu zaman kişi bu düşüncelerin saçma olduğunu bilmesine rağmen zorlantılı hareketleri yapmaya devam eder. Obsesif kompulsif bozukluk kendiliğinden düzelen bir rahatsızlık değildir. Obsesif kompulsif bozukluk rahatsızlığının devam etmesinin en önemli nedeni kişinin sorunun çözümüyle ilgili uygun tedavi yöntemlerini denememiş olmasıdır. Doğru tedavi ile kişi takıntılarından kurtulabilir. Yapılan araştırmalar obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde Bilişsel Davranışçı terapinin etkili bir terapi yöntemi olduğunu göstermektedir. Bu terapiye göre duygu ve davranışları belirleyen düşüncelerdir. Yanlış yorumlamalar devam ettiği sürece obsesyonlar devam ederken yanlış yorumlamalar azaldığında ve ortadan kalktığında obsesyon azalır ya da ortadan kalkar. Obsesif kompulsif bozuklugu olan kişilerde sıklıkla görülen düşünsel hatalardan bazıları şunlardır: bir şeyi düşünmek onun oluşumuna sebep olmaya yol açar. “Bir şeyi düşünmekle onu yapmak aynıdır. ‘’Her şeyden % 100 emin olmalıyım emin olmadığım takdirde belirsizliğin oluşturduğu sıkıntıya dayanamam’’. ‘’Zararı önleyememek zarara neden olmakla aynıdır.’’ Ağzımdaki yara kesin olarak AİDS olduğumu gösteriyor. “Kişi düşüncelerini kontrol edebilmelidir, etmelidir”. Tedavi sürecinde bu ve benzeri düşünsel hataların belirlenmesi ve işlevsel olmayan düşüncelerin gerçekçi olanlarla değiştirilmesi hedeflenir. Bu süreç içerisinde kişiye davranışsal ödevler verilir. Obsesif bir kişi etrafındaki kişilere sıklıkla ‘’elimi oraya dokundurmadım değil mi?’’ ‘’ evden çıkarken kapıyı kitledim değil mi?’’ gibi obsesyonları ile ilgili sorular sorar. Tedavinin etkinliğini arttırabilmek için tedavi sürecinde kişinin yakınlarından birinin yardımcı terapist olarak belirlenmesi son derece önemlidir. Obsesif Kompulsif Bozuklukta semptomlar geri gelebilir. Terapide amaç kişinin kendi kendisinin terapisti olmasını sağlamaktır. Terapi süresince kişinin başa çıkma becerilerini öğrenmesi tekrarlayıcı semptomları daha kolay tolere edebilmesine neden olur. Ancak kişi edindiği bu becerileri uygulamda yetersiz kaldığını düşündüğü anlarda mutlaka terapistiyle iletişime geçmelidir.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Dnş.Müjgan SONUÇ
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Okb) Psk.Şeyma ALTINEL
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Semiha KARA
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Arzu BEYRİBEY
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Dnş.Fatih FİDAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Sosyal Fobi ve Obsesif Kompulsif Bozukluk' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:30
Top