2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikoterapi Sürecinde Doğru Olduğu Zannedilen Yanlışlar ve Sıkça Sorulan Sorular
MAKALE #15891 © Yazan Uzm.Psk.Merve BİCİL | Yayın Aralık 2015 | 10,356 Okuyucu
Psikoterapi Sürecinde Doğru Olduğu Zannedilen Yanlışlar ve Sıkça Sorulan Sorular

1) Her hafta gelmesem olur mu?

Hayır olmaz :) 1 hafta denilen bu süre aslında uydurulmuş bir süre değildir. Birçok psikoterapi ekolünde, seans sonralarında belli bir süre geçmesi gereklidir. Bu bazı ekollerde haftada 2 veya 3 gün terapi yapmayı gerektirirken, bazı ekollerde hatta birçoğunda da haftada bir seans yapmayı gerektirir. 1 haftalık terapi sıklığı genellikle uygun ve gerekli görülmektedir. Terapinin işe yaraması için bu süre ideal bir süredir.

Bu geçen aralıkta ( 1 haftalık süreçte) terapide çalışılanların danışan tarafından günlük hayatta deneyimlenmesi ve gözlenmesi hedeflenir. Ayrıca seansta edinilen veriler, beyinde işlenmektedir, bu süre de işlemleme için gerekli bir süredir. Bu süre kısa olursa yetersiz, uzun olursa da çalışmaların unutulmasına, seanslar arasındaki bağlantının kopmasına yol açmaktadır.

Bazı acil durumlar, sağlık sorunları vb sebeplerle nadir aksaklıklar herkesin hayatında olabilse de, rutin devamlılık çok önemlidir. Bazen de bunun tam tersine, yaşanan problemlerin aşırı yoğunluğu, artık günlük hayatını sürdüremeyecek durumda olmak vb. durumlarda da haftada iki gün ile terapiye başlanılarak, semptomlar nispeten hafiflemeye başlayınca haftada bir sıklığına dönüş yapılır. Dolayısıyla haftada bir terapi sıklığı genel geçer olmakla beraber, bazı istisnai durumlara ve kişilere göre ufak değişiklikler de yapılabilmektedir.

2) 50 dakika konuşup dertlerimi anlatacağım, anlatmanın vermiş olduğu rahatlıkla evime gideceğim öyle mi?

Hayır, öyle değil :) Psikoterapi aslında halk arasında bu şekilde bilinmekte veya böyle bir süreç olduğu zannedilmektedir. Terapi, danışanın sorunlarını sanki “dertleşir” gibi anlattığı, sonra da “oh be içimi döktüm, rahatladım” diyebileceği bir süreç değildir. Elbette yaşadığınız sıkıntıları bir uzmanla paylaşmış olmanın verdiği rahatlığı hissedebilirsiniz. Fakat bu, sohbet etmenin vermiş olduğu rahatlıkla eş değer olmayacaktır.

Terapi süreci hakkında hiç fikri olmayan birinin böyle düşünmesi normal karşılanabilir. Zaten bu sebeple, bu beklenti ile terapiye gelen kişiler, sürecin böyle olmadığını görünce şaşırmaktadırlar. Bu durum bazı kişilerde hayal kırıklığı bile yaratmaktadır ilk etapta. Fakat sonrasında terapinin, arkadaş sohbetinden epey farklı olduğunun anlaşılması hem mantıklı hem de faydalı gelmektedir. Buna küçük bir örnek üstünden bakalım;

Diyelim ki bir arkadaşınızla telefonda konuşuyorsunuz. O diyaloglar tartışmaya kadar gidiyor ve bu durum epey bir canınızı sıkıyor. Terapiye geldiğinizde arkadaşınızla olan yarım saatlik telefon konuşmasını “o bana bunu dedi, sonra ben ona şöyle dedim, o da böyle yanıtladı…” şeklinde anlatmak istediğinizi varsayalım. 50 dakikalık seansın 30-40 dakikasına bu konuşmayı ayıracak olsanız, geriye kalan 10-15 dakikada terapistinizden beklentiniz ne olurdu?

"Tabi ki tavsiye" dediğinizi duyar gibiyim.. Peki diyelim ki – olmaz ama – terapistiniz “bence bir dahaki konuşmada arkadaşına böyle de, onun şöyle davranmasını sağla, sakın ona şöyle davranma..” gibi tavsiyeler verse… Sizce bu süreç ne kadar bilimsel? Sizce bu süreç ne kadar doğru? Bu tavsiyeleri vermek için bu meslekte uzmanlaşmaya gerçekten gerek var mı? Bu tavsiyeleri duymak için maddi kaybınıza değer mi? O halde bu “terapi” dediğiniz sürecin bir arkadaşlık ilişkisinden farkı kalır mıydı?

Eğer bu örneği okuduktan sonra hala “ama ben tavsiye istiyorum” diyorsanız, lütfen yakın bir arkadaşınızın kapısını çalın. Merak etmeyin, para vermenize de gerek kalmayacak, üstelik beraber çay/kahve de içebilirsiniz. Terapistinizle bunu da yapamayacaksınız çünkü..!

3) Madem ben anlatmayacağım, terapist tavsiye vermeyecek. Peki o zaman terapide ne yapacağız?

Başta da demiş olduğum gibi, nasıl farklı tekniklerle örgü örülüyor, ama ortaya bir kazak çıkarılıyorsa, terapide de öyle. Farklı teknikler, farklı ekoller mevcut. Hepsinin kendilerine göre hem avantajları hem de dezavantajları olabilir. Siz beklentilerinize, mevcut problemlerinize, bütçenize, kişisel merakınıza en uygun yöntemi seçmekte serbestsiniz.

Ben elbette kendi ekolüm olan bilişsel terapi üzerinden bu soruyu yanıtlayacağım.

Terapide yine bir “durum” ele alınacak tabi ki. Arkadaşınızla telefonda yarım saat boyunca ne konuştuğunuzun ayrıntıları terapisti ilgilendirmiyor olacak. Ele alınan şey, sizin ne zaman ve ne olunca rahatsızlık duymaya başladığınız kısmı. Yani arkadaşınız ne söyleyince sinirlendiniz kısmı detaylı incelenen kısım olacak. Asıl bakılan ise, sinirlenmenize yol açan düşüncelerinizin neler olduğu…

Terapistin o odadaki varlığı, soruları ile olacak, tavsiyeleri ile değil. Terapist sorduğu sorularla, sizin kendinizi keşfetmenizi sağlayacak. Dolayısıyla “sizce ne yapayım” diye terapiste soru soran bir danışanın, “sizce ne yapıyor olsanız daha mantıklı olurdu” gibi sorusuna soru ile karşılık alma olasılığı yüksektir. Fakat ne yapıyor olsa mantıklı olacağını bilmeyen biri, yine terapistin farklı sorularıyla ve farklı tekniklerle düşüncelerindeki değişim ile bu sorunun cevabını kendisi genelde seans sonunda verebilecektir.

4) Ne yani, terapist soru sorarak mı beni iyileştirecek?

“En iyi kognitif terapide hiçbir cevap yoktur! Sadece milyonlarca kişinin farklı bireysel cevaplarının keşfine rehberlik edecek iyi sorular vardır”(Padesky, 1993).

Danışanın kendi cevaplarıyla sonuca ulaştığı ve bilişsel terapinin temel yapı taşı olan “Sokratik Sorgulama” terapide vazgeçilmez bir öğedir. Bu teknik Sokrates’in “ben kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim” felsefesi ile bağdaşır. Didaktik biçimde açık bilgilendirme yapmaktansa, sokratik yöntemdeki kendi kendine bulma ve fark etme süreci davranışın değişiminde daha etkilidir (Overholser, 1993). Çünkü kişi bu sorular sayesinde üst düzey düşünür, analiz eder, değerlendirir ve kendisi karar verir. Dolayısıyla bulduğu ve keşfettiği yanıtları daha çok sahiplenir. Bağımsız düşündüğü için buldukları da tamamiyle ona aittir.

Eğer terapist kendi fikrini empoze ediyor olsaydı, bu, terapistin düşünceleri olurdu. Belki çok kısa bir süre danışanın işine yarasa da, uzun vadeli olarak sahiplenemez ve fayda göremezdi.

Sokratik sorgulama ile danışanın “yönlendirilmiş keşifle”, aslında bildiği, ama o anki ruh hali ve yoğun olumsuz inançları sebebiyle farkında olmadığı bilgiye ulaşması sağlanır. Sonuçta danışan için bir farkındalık oluşturulur ve bunu terapistin yardımı ile danışanın kendisi yapar.

Bilişsel terapinin kurucusu Beck’in öğrencisi ve alana halen büyük katkıları olan klinisyen Christine A. Padesky , eğer terapist kendi zihnindeki cevapları buldurmaya yönelik yönlendirmeci sorular sorarsa, bilişsel öğrenme ve değişim gerçekleşse de uzun süreli etki olmadığını savunmaktadır (Padesky, 1993). Bu noktada, Padesky’ye göre, terapistin nereye gittiğini bilmemesi iyi bir şeydir! Çünkü akışa fazla odaklanan ve sonucu kestirmeye çalışan terapist, danışanın söylediklerini kaçırabilir.

Terapistin yaptığı “keşfe rehberlik” tir. Amacı, danışanın fikrini değiştirmek değil; danışanın olayları nasıl gördüğünü, anladığını, yorumladığını anlamaya çalışmak ve danışanın kendi kendini keşfe çıkmasına rehberlik etmektir. Terapist cevabı bilmez, sadece içtenlikle merak edip, buna yönelik sorular sorar. Burada danışan daha aktiftir ve terapistin rehberliğinde kendi rotasını kendi çizmektedir. Dolayısıyla süreç sonucunda ortaya çıkan keşif, danışan tarafından sahiplenilir. (Padesky, 1993).

Overholser, J., C. (1993). Elements of the Socratic method: I. Systematic questioning. Psychotherapy, 30, 1, s. 67-74.
Padesky, C., A. (1993). Socratic questioning: Changing minds or guiding discovery?.

5) Terapi seanslarında başka neler yapılır?

Görüşülmeyen süre zarfında neler yaşadığınızı terapist bilemeyeceği için, bazı ölçek, formlar ve sorularla sizin ruh halinizi objektif olarak değerlendirecektir. Ayrıca bu ölçekleri belirli aralıklarla vererek, gidişat hakkında da objektif bir veri elde etmeye çalışacaktır.

Yine görüşülmeyen sürede (1 haftada), o gün terapide çalışmanız gereken önemli bir konu olup olmadığını soracak, böylece sizin de hafta içerisinde yaşamış olduğunuz bir problemi seansa getirme şansınız olacaktır.

Ardından, geçen seansı özetleyip hatırlayarak, görüşülmeyen bir haftaya o seansta çalıştıklarınızın bir katkısı olup olmadığını beraberce gözden geçirmiş olacaksınız. Eğer evde yapmanız, denemeniz için çalışmalar/deneyler tasarladıysanız onların üzerinden geçerek takıldığınız noktaları ele alacaksınız.

Daha sonra da terapistinizle o günkü seans içerisinde çalışmak istediğiniz konuyu önem sırasına göre belirleyerek çeşitli tekniklerle ele almaya, çalışmaya başlarsınız. Seansın sonunda da, çalıştığınız ve kaldığınız yer ile alakalı notlar alır, haftaya kadar evde bunu pekiştirmek için belki başka çalışmalar belirlersiniz (Beraber deney tasarlamak, çalıştıklarınızı gözlemleyip not almak, kitap okuyup alıştırmalar yapmak vb).

Ayrıca terapist size her seansın sonunda katkı sağlayıp sağlamadığı, sizi rahatsız eden bir şey olup olmadığı gibi sorular sorarak terapi süresince sizin beklentilerinizi ve önerilerinizi de almak ister. Çünkü yaşanan herhangi bir olumsuz hissiyat, sürecin de olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. Bunu önlemek için, süreç boyunca terapist kadar danışanın da aktif katılımı ve fikirlerini açıkça söylemesi ekip çalışmasındaki verimliliği arttıracaktır.

6) Terapiye gelirken ilaç kullanmasam da olur mu?

Bunun cevabı yaşanan semptomların neler olduğu ve bu semptomların şiddetine göre değişim gösterecektir. Bilişsel davranışçı terapi ile ilaç tedavisi eş zamanlı olarak götürülebilir. Fakat nasıl terapide düzen önemli ise, ilaç kullanımında da aynı şey geçerlidir. Bazen terapi süresince ilaç kullanılırken, gidişata göre ilacın kesilip sadece terapi ile devam edilen durumlar da olabilir. Dolayısıyla kişiye ve yaşananlara göre değiştiği için ilaç tedavisi gerekliliği konusunda bir psikiyatri uzmanı ile görüşmeniz daha iyi olacaktır.

7) Terapim ne kadar sürecek?

Aslında bu sorunun cevabı da hem kişinin yaşadığı problem çeşitliliği, hem de beraber yürütülen sürecin verimliliğine bağlıdır. Yaklaşık 2. veya 3.seanslarda, terapiden beklentiler ve istenilenler doğrultusunda beraber hedefler belirlenir. Bu hedeflerin kısa vadeli veya uzun vadeli planlar oluşuna göre de süre şekillenir. 2 ay süren terapiler olduğu gibi, 1 yıl veya bu süreyi aşkın terapiler de olabilir. Dolayısıyla süreç içerisinde terapistiniz ile beraber bu sorunun cevabını tahminen belirleyebilirsiniz. Ayrıca terapi inişli-çıkışlı bir süreçtir. Terapi süresince kendinizi kötü hissettiğiniz günler de olacak, iyi hissettiğiniz günler de.. Fakat bu iniş çıkışlar bir süre sonra daha düze yakın bir grafiğe ulaşacaktır. Bununla bağlantılı olarak semptomlarınızda azalma ve iyileşme belirtileri gösterdiğinizde kendiniz de, sürecin sonlarına yaklaşıldığını fark edeceksiniz. Yani terapistiniz size “artık iyisiniz, terapimiz bitti” benzeri bir şeyler söylemeyecek. Terapinin sonlarına yaklaşıldığında da, haftada bir olan seans sıklığı, önce 15 günde 1 e, ardından ayda 1 e çekilerek araları uzatılacak ve güçlendirme seansları yapılacaktır.

Unutmamak gerekir ki, bilişsel davranışçı terapideki ana hedeflerden birisi, kişinin terapiye bağımlı olmaması ve terapi bittikten sonra da süreçte öğrendiği becerileri hayatında kendi kendine uygulayabilmesidir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikoterapi Sürecinde Doğru Olduğu Zannedilen Yanlışlar ve Sıkça Sorulan Sorular" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Merve BİCİL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Merve BİCİL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Merve BİCİL Fotoğraf
Uzm.Psk.Merve BİCİL
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi16 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Merve BİCİL'in Yazıları
► Ergenlerle İlgili Sıkça Sorulan Sorular Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN
► Cinsel Konularda En Sık Sorulan Sorular ve Yanıtları ÇOK OKUNUYOR Psk.Gülüm BACANAK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Psikoterapi Sürecinde Doğru Olduğu Zannedilen Yanlışlar ve Sıkça Sorulan Sorular' başlığıyla benzeşen toplam 76 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:46
Top