Evlilikte Eşler Arası Uyum
Evlilik yaşamının verimliliği çift arasında sağlanan uyumla gerçekleşmektedir.Yolun başında iki farklı insan olan kadın ve erkeğin birilikte bir dünya kurması ve bu kurduğu dünyayı birlikte ahenkle yönetmesi aile olabilmenin bir gereğidir.Evlilikle birlikte ilk gerçekleşmesi gereken öncelik kadın ve erkek olarak iki farklı dünyadan bir ortak dünya yaratabilmektir.Bunun için de eşler arasında ortak paydalar oluşturulması ve bu ortak paydaların giderek zenginleşmesi ve gelişmesi geremektedir.Evlilikle birlikte eşler arasındaki uyum hemen sağlanmaz.Aslında evliliklerin ilk dönemi iki farklı kimliğin bir arada yaşamaya alıştığı çatışma dönemi olarak yaşanır.Bu çatışmalı dönem aslında çiftin kendi arasında ahengi aradığı,var olan farklılıkların nasıl tolere edileceğinin arayışlarının gerçekleştiği önemli bir dönemdir.Bu dönemde çiftler yeni evli olmanın heyecanı ile örtüşmeyen yönlerini kamufle etmemeli,retleri ve kabullerini açıkça ortaya koymalıdır.Zira bir ömür katlanılamayacak şeylere geçici olarak katlanmanın kimseye bir faydası olmayacaktır.
Evliliklerdeki ikinci önemli dönem çatışma dönemi sonrasında ortak yaşamın içerisinde çiftlerin yavaş yavaş birbirlerini tanımaya ve kavramaya başladıkları "anlaşma dönemi"dir.Bu dönem normalde çiftin birlikte yaşayarak birbirlerini tanımaya başladıkları,benzeşen ve ayrışan taraflarının ortaya çıktığı,ve tüm bunların bileşkesiyle çifitn arasında ahengin yavaş yavaş kurulmaya başladığı dönemdir.Evliliklerin aslında bir oturma ve istikrar kazanma süreci vardır.Çiftten çifte değişmekle birlikte bu süreç ortalama üç ila beş yıldır.Bu süreçte mizaç farklılıklarının yumuşatılması,ortak paydaların genişletilmesi,birbirini anlama ve kavrama noktasındaki gelişmeler ve cinsel uyumun gerçekleşmesi fevkalade önemlidir.Evliliklerde özellikle cinsel uyum hep söyleriz ki çiftin müşterek yaşamının en belirleyici lokomotifidir.Bu nedenle insanların tolerans yeteneğini arttıran bir cinsel ahengin yakalanması diğer sorunların çözülmesinde de yumuşatıcı etkisiyle önemli bir kolaylaştırıcı işlev görecektir.
Evliliklerde üçüncü önemli süreç anlaşma sürecinin başarılı olarak aşılması sonrasında gündeme gelen "pekişme dönemi"dir.Pekişme dönemi ilişkinin artık müşterek bir dünyaya dönüştüğü süreçtir.Bir başka deyişle karı-koca arasındaki uyumun rayına oturduğu,pekiştiği süreçtir.Bir evlilik ilişkisinin bu noktaya gelebilmesi için aile içi yaşam uyumu,sosyal yaşam uyumu ve cinsel yaşam uyumunun birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.Bu aslında çok da zor ulaşılan bir nokta değildir.Önemli olan eşlerin kadın ve erkek olarak karşılıklı gayretle bu ahengi yakalamak için birlikte çaba gösterebilmesidir.Evliliklerde aslında en çok zorlanılan ve insanların alışkanlıklarında ısrar etmesine sebep olan sorun tembelliktir.Aile içi uyumda da,sosyal yaşamdaki uyumda da,cinsel yaşamdaki uyumda da tembelliğe yer yoktur ve her cinsiyet üzerine düşen adımları atmalı,katkıyı ortaya koymalıdır.Zira bu süreçlerin hiç birisi karşılıklı gayret ve emek olmadan ahenge ualşamayacaktır.Tabiatıyla insanlar mutluluğun da bir bedeli,emeği olacağını ve kimsenin kimseye oturduğu yerden mutluluk hediye edemeyeceğini bilmelidir.
Uyumun sermayesi ortak gayret ve iyi niyet,enerjisi karşılıklı sevgi ve saydı,hedefi geniş ortak paydalar olmalıdır.Evlilik ilişkisinde karşılıklılık ve gönüllülük fevkalade önemlidir.Örneğin her eş eşini mutlu etmek için yapacağı bir şeyin daha sonra kendisine de mutluluk olarak döneceğini bilmelidir.Hem erkekler,hem de kadınlar önceliği karşısından beklemeksizin ve gönüllüce eşlerine jest yapmayı becerebilirseler o evlilik bu coşkun adımlardan çok fazla beslenir ve gelişir.tersini düşünelim ve eşlerin birbirlerine adım atmadıkları,jest yapmadıkları birevlilik ilişkisi düşünelim.Böyle bir ilişki moral beslenmeden yoksundur ve zamanla monotonlaşıp sönecektir.Bu nedenle mutlu olmak isteyen herkes bunun ilk adımının kendisine düştüğünü bilmeli ve yaşamdan el değmemiş paketler halinde mutluluk kolileri beklememelidir.
Her evlilik ilişkisinde mutluluğun da mutsuzluğun da çiftin emeğiyle ve iyi niyetiyle doğrudan ilişkisi vardır.Bu nedenle herkes mutluğundan da mutsuzluğundan da sorumludur.Çok istisna ilişkilerde bir taraf üzerine düşeni yaparken öbür taraf üzerine düşenleri yeterince yapmadığı için hak edilmeyen bir mutsuzlukla başbaşa kalmak vardır.Çoğunlukla mutlulukta da mutsuzlukta da bireysel sorumluluk vardır.o halde herkes mutluluğuna sahip çıkmalı ve mutlu olabilmek için üzerine düşen gayreti göstermelidir.Zira mutluluk ocağınızı gerçek anlamda ona ulaşmak için sarfettiğiniz emek sonrasında ısıtmaya başlayacaktır.Bunu herkes bilmelidir.
Uyumun gerçekleşmediği şartlarda evlilik ilişkilerini bekleyen uyumsuzluk ve doğal olarak çatışmadır.Eşler arasında sağlanan uyum mutluluğu hem gerçekleştirir hem de güvence altına alır.Ama gerçekleşmemiş uyum her an bir çatışma potansiyelinin varlığı ve huzursuzluk demektir.Eşlere tavsiyemiz öncelikle kendi üzerlerine düşen çabayı göstermeleridir.Bu çabalara rağmen uyum sağlanamıyorsa ortada bir mizaç uyumsuzluğu vardır.Bunun da üzerinde durulursa ve doğru yerden yardım alınırsa çözümü vardır.Esasen çözümü olmayan sorun yoktur,çözmesini bilemeyen ve çözmek için gerekli adımları atmayan insanlar vardır.Gayret gösterin,yeterli gelmiyorsa yardım alın ama sorunların,uyumsuzlukların ve çatışmaların lütfen üzerine yatmayın.
Eşler arasındaki sorunlar aslında o ilişkinin kaderi veya tapulu mülkü değildir.İnsanlara yapılarında yeni durumlara adapte olabilecekleri esneklikler aslında verilmiştir.Önemli olan bu esneklik yapısını doğru zamanda harekete geçirerek kullanabilmektir.Evlilik ilişkisinde eşle bir dünya olabilmek,bir bütün olabilmek hedeflenmelidir.Bunu kimse tek taraflı olarak başaramaz ve gerçekleştiremez.Bu nedenle evliliğin gurur,kindarlık ve bencillik kabul etmediğini,bu tür duyguların evliliğin düşmanı olduğunu herkes bilmelidir.Çünkü bu duygular evliliklerde eşe karşı adım atılmasını zorlaştırmaktadır.Bu arada alınganlığın da evliliği zorlaştıran bir yönünün olduğunun altını çizmeliyiz.Evliliklerde eşler birbirlerinin tartışmasız önceliğidirler.Her iki tarafta da birbirine yönelik bir akışkanlık olmalıdır.bu akışkanlığa engel olan her duygu evlilik uymunu zorlaştırır.ve bazı insanlar huylarına söz geçirememenin bir sonucu olarak mutlu olmadaığı gibi mutlu da edemezler.Bir ilişkiyi hiç bir zaman bu hale düşürmemek gerekir.
Evlilikleri eğer birbirimize akışkanlığımızı zorlaştıran duygulardan arınarak,köken ailelerin etkilerinden muaf tutarak,birlikte ve samimiyetle yöneterek yaşar isek bir gün mutluluğa mutlaka ulaşacağız.Aslında çoğunlukla evliliklerdeki uyumsuzluklar kolay olandan çok zorun,doğru olandan çok yanlışın seçilmesi sonucu birbirine doğru yaklaşamamaktan kaynaklanmaktadır.O halde insanlar tutuk davranmamayı,akışkan olmayı,adım atmaya yatkınlığını ve sorun çözme becerilerini bir gözden geçirerek işe başlamalıdır.Çünkü sorunlara bizim toplumumuzda karşı tarafı suçlayarak bakma alışkanlığı yaygındır.Ama bilimsel olarak tavsiye edilen önce kendinizden başlayın prensibidir.Bu nedenle çaresizlikten dert yanmayınız.Çaresiz zannettiğiniz her sorunda aslında çaresiz değisiniz,çare sizsiniz.
Evliliklerdeki ikinci önemli dönem çatışma dönemi sonrasında ortak yaşamın içerisinde çiftlerin yavaş yavaş birbirlerini tanımaya ve kavramaya başladıkları "anlaşma dönemi"dir.Bu dönem normalde çiftin birlikte yaşayarak birbirlerini tanımaya başladıkları,benzeşen ve ayrışan taraflarının ortaya çıktığı,ve tüm bunların bileşkesiyle çifitn arasında ahengin yavaş yavaş kurulmaya başladığı dönemdir.Evliliklerin aslında bir oturma ve istikrar kazanma süreci vardır.Çiftten çifte değişmekle birlikte bu süreç ortalama üç ila beş yıldır.Bu süreçte mizaç farklılıklarının yumuşatılması,ortak paydaların genişletilmesi,birbirini anlama ve kavrama noktasındaki gelişmeler ve cinsel uyumun gerçekleşmesi fevkalade önemlidir.Evliliklerde özellikle cinsel uyum hep söyleriz ki çiftin müşterek yaşamının en belirleyici lokomotifidir.Bu nedenle insanların tolerans yeteneğini arttıran bir cinsel ahengin yakalanması diğer sorunların çözülmesinde de yumuşatıcı etkisiyle önemli bir kolaylaştırıcı işlev görecektir.
Evliliklerde üçüncü önemli süreç anlaşma sürecinin başarılı olarak aşılması sonrasında gündeme gelen "pekişme dönemi"dir.Pekişme dönemi ilişkinin artık müşterek bir dünyaya dönüştüğü süreçtir.Bir başka deyişle karı-koca arasındaki uyumun rayına oturduğu,pekiştiği süreçtir.Bir evlilik ilişkisinin bu noktaya gelebilmesi için aile içi yaşam uyumu,sosyal yaşam uyumu ve cinsel yaşam uyumunun birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.Bu aslında çok da zor ulaşılan bir nokta değildir.Önemli olan eşlerin kadın ve erkek olarak karşılıklı gayretle bu ahengi yakalamak için birlikte çaba gösterebilmesidir.Evliliklerde aslında en çok zorlanılan ve insanların alışkanlıklarında ısrar etmesine sebep olan sorun tembelliktir.Aile içi uyumda da,sosyal yaşamdaki uyumda da,cinsel yaşamdaki uyumda da tembelliğe yer yoktur ve her cinsiyet üzerine düşen adımları atmalı,katkıyı ortaya koymalıdır.Zira bu süreçlerin hiç birisi karşılıklı gayret ve emek olmadan ahenge ualşamayacaktır.Tabiatıyla insanlar mutluluğun da bir bedeli,emeği olacağını ve kimsenin kimseye oturduğu yerden mutluluk hediye edemeyeceğini bilmelidir.
Uyumun sermayesi ortak gayret ve iyi niyet,enerjisi karşılıklı sevgi ve saydı,hedefi geniş ortak paydalar olmalıdır.Evlilik ilişkisinde karşılıklılık ve gönüllülük fevkalade önemlidir.Örneğin her eş eşini mutlu etmek için yapacağı bir şeyin daha sonra kendisine de mutluluk olarak döneceğini bilmelidir.Hem erkekler,hem de kadınlar önceliği karşısından beklemeksizin ve gönüllüce eşlerine jest yapmayı becerebilirseler o evlilik bu coşkun adımlardan çok fazla beslenir ve gelişir.tersini düşünelim ve eşlerin birbirlerine adım atmadıkları,jest yapmadıkları birevlilik ilişkisi düşünelim.Böyle bir ilişki moral beslenmeden yoksundur ve zamanla monotonlaşıp sönecektir.Bu nedenle mutlu olmak isteyen herkes bunun ilk adımının kendisine düştüğünü bilmeli ve yaşamdan el değmemiş paketler halinde mutluluk kolileri beklememelidir.
Her evlilik ilişkisinde mutluluğun da mutsuzluğun da çiftin emeğiyle ve iyi niyetiyle doğrudan ilişkisi vardır.Bu nedenle herkes mutluğundan da mutsuzluğundan da sorumludur.Çok istisna ilişkilerde bir taraf üzerine düşeni yaparken öbür taraf üzerine düşenleri yeterince yapmadığı için hak edilmeyen bir mutsuzlukla başbaşa kalmak vardır.Çoğunlukla mutlulukta da mutsuzlukta da bireysel sorumluluk vardır.o halde herkes mutluluğuna sahip çıkmalı ve mutlu olabilmek için üzerine düşen gayreti göstermelidir.Zira mutluluk ocağınızı gerçek anlamda ona ulaşmak için sarfettiğiniz emek sonrasında ısıtmaya başlayacaktır.Bunu herkes bilmelidir.
Uyumun gerçekleşmediği şartlarda evlilik ilişkilerini bekleyen uyumsuzluk ve doğal olarak çatışmadır.Eşler arasında sağlanan uyum mutluluğu hem gerçekleştirir hem de güvence altına alır.Ama gerçekleşmemiş uyum her an bir çatışma potansiyelinin varlığı ve huzursuzluk demektir.Eşlere tavsiyemiz öncelikle kendi üzerlerine düşen çabayı göstermeleridir.Bu çabalara rağmen uyum sağlanamıyorsa ortada bir mizaç uyumsuzluğu vardır.Bunun da üzerinde durulursa ve doğru yerden yardım alınırsa çözümü vardır.Esasen çözümü olmayan sorun yoktur,çözmesini bilemeyen ve çözmek için gerekli adımları atmayan insanlar vardır.Gayret gösterin,yeterli gelmiyorsa yardım alın ama sorunların,uyumsuzlukların ve çatışmaların lütfen üzerine yatmayın.
Eşler arasındaki sorunlar aslında o ilişkinin kaderi veya tapulu mülkü değildir.İnsanlara yapılarında yeni durumlara adapte olabilecekleri esneklikler aslında verilmiştir.Önemli olan bu esneklik yapısını doğru zamanda harekete geçirerek kullanabilmektir.Evlilik ilişkisinde eşle bir dünya olabilmek,bir bütün olabilmek hedeflenmelidir.Bunu kimse tek taraflı olarak başaramaz ve gerçekleştiremez.Bu nedenle evliliğin gurur,kindarlık ve bencillik kabul etmediğini,bu tür duyguların evliliğin düşmanı olduğunu herkes bilmelidir.Çünkü bu duygular evliliklerde eşe karşı adım atılmasını zorlaştırmaktadır.Bu arada alınganlığın da evliliği zorlaştıran bir yönünün olduğunun altını çizmeliyiz.Evliliklerde eşler birbirlerinin tartışmasız önceliğidirler.Her iki tarafta da birbirine yönelik bir akışkanlık olmalıdır.bu akışkanlığa engel olan her duygu evlilik uymunu zorlaştırır.ve bazı insanlar huylarına söz geçirememenin bir sonucu olarak mutlu olmadaığı gibi mutlu da edemezler.Bir ilişkiyi hiç bir zaman bu hale düşürmemek gerekir.
Evlilikleri eğer birbirimize akışkanlığımızı zorlaştıran duygulardan arınarak,köken ailelerin etkilerinden muaf tutarak,birlikte ve samimiyetle yöneterek yaşar isek bir gün mutluluğa mutlaka ulaşacağız.Aslında çoğunlukla evliliklerdeki uyumsuzluklar kolay olandan çok zorun,doğru olandan çok yanlışın seçilmesi sonucu birbirine doğru yaklaşamamaktan kaynaklanmaktadır.O halde insanlar tutuk davranmamayı,akışkan olmayı,adım atmaya yatkınlığını ve sorun çözme becerilerini bir gözden geçirerek işe başlamalıdır.Çünkü sorunlara bizim toplumumuzda karşı tarafı suçlayarak bakma alışkanlığı yaygındır.Ama bilimsel olarak tavsiye edilen önce kendinizden başlayın prensibidir.Bu nedenle çaresizlikten dert yanmayınız.Çaresiz zannettiğiniz her sorunda aslında çaresiz değisiniz,çare sizsiniz.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Evlilikte Eşler Arası Uyum" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
4 Beğeni 
Yazan Uzman
|
| Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
